eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
21°C
Ankara
21°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
20°C
Pazar Az Bulutlu
20°C
Pazartesi Açık
23°C
Salı Parçalı Bulutlu
25°C

Beklemek

“Bekleyin! Şüphesiz biz de beklemekteyiz!” (Hûd, 122)

Yol, insanı terbiye eden, böylece onu varacağı menzile uygun hâle getiren ve farklı meziyetlerle donatan bir mürebbidir. Eskiden dağları tepeleri aşarak, ırmakları ve deryaları geçerek, bin bir zahmetle yol kat edermiş kervanlar. Yol üzerinde belki vahşi hayatla, merhameti kaybetmiş haramilerle, salgın hastalıklarla ve doğal felaketlerle mücadele ede ede menzile varırmış yolcular.

Şimdi bu türden mânialar ve meşakkatlerin ekseriyeti yoktur; ama yol yine de kendi mecrası içinde bir kısım imtihanları barındırır.

Tamamen meşakkatsiz aşılan yol, ruhu terbiyede, nefsi tezkiyede ve dimağı tamirde mahir değildir. Bu türden yolculukta, gittim-geldim fiillerinin ötesinde hangi fiillerle cümle kurulabilir?

Orada anlatılacak hangi hikâye vardır? Hangi hatıra vardır saklanacak?

Yol meşakkattir… Meşakkat ise, hatıra ve hikâye biriktirmeye, yeni şarkılar yahut türküler söylemeye, yeni bilgiler tahsil etmeye ve fikirler keşfetmeye vesile olacaktır. Meşakkat derttir; dert ise, içinde nice dermanı bulundurur. Aramayış, işte tam da burada başlıyor.

Dert düşünce tohumlarını akıl bahçemize atıyor; oradan nice fikirler, nice sanatlar ve nice mazmunlar zuhur ediyor. O sebeple yol, yolcuyu sarıp sarmaladıkça, kendi içine çektikçe ve kendi gündemiyle meşgul ettikçe onu “yol ehli” yapacaktır. Yol ehli, tecrübeli, hikâyeler ve hatıralar biriktirmiş, düşmüş ve düştüğü yerden kalkmış, selametin nerede olduğunu bilen mustarip insandır. O, ıstırabıyla barışık oldukça sözü ve sohbetiyle, hâli ve tavrıyla muhatabının gönül dünyasında yer edinecektir. Yol, modern zamanların gelişen yolculuk imkânları, yol güvenliği ve hukukuna rağmen, yine de bir kısım meşakkatleriyle yolcuyu terbiye etmeye devam eder.

Bu cüzden olmak üzer havaalanında beklemek, uçağın tehir edilmesi, pasaport kontrolü ve geciken bagajları beklemek gibi hususular modern zamanlarda yol meşakkatleri arasında sayılabilir. Çoğu kimse meseleye bu gözle bakmadığı için, öfkelenir, ona buna sataşır, ortalığı bir velveleye verir.

İşin farkında olan, bu gibi zatların sebep olduğu vukuatlarını da yol meşakkati cüzünden addeder, ya kendilerince zihinlerini meşgul edecek okumak, yazmak yahut zikir gibi bir değerli iş bulur sabırla kenarda beklerler yahut da teenniyle sabrı tavsiye ederler.

Hiç belli olmaz, öfkeli muhatap, sabır tavsiyesine de muarız olabilir. O ise, öfke ateşini kontrollü kullanarak sabredip sükût limanına iltica eder. Bütün bu haller uzun yolculuklarda, hele hele yurtdışı seyahatlerinde mukadderdir. Beklemek, sabretmektir. Durmaktır. Demlenmektir. Belki tefekkür etmek, yolu ve yolcuğu düşünmek, geride kalan zamanları ve bırakılan eş dostu hayal ederek muhasebe yapmaktır. Muhasebeden murat iç murakabedir, orada kişinin hesaba çekilmeden önce kendisini hesaba çekmesi hakikati saklıdır. Bu müthiş bir fırsattır. Günlük koşuşturmalar arasında, o önemsediğimiz meşguliyetler ve taşıdığımız ağırlıklar sebebiyle düşünemediğimiz meseleler birer birer geliverir hatırımıza.

Unuttuklarımız. Kırdıklarımız. Yok saydıklarımız. Yahut ihmal ettiklerimiz…

Bütün bunlar, o bekleme salonunda, kimseciklere sezdirmeden kurduğun meclise birer birer gelirler. Vicdan cana gelir; saçın dökülmesi gibi dökülür pişmanlıklar birer birer kucağına. Hiçbirimiz hatasız değiliz; önce bunu fark ederiz. İstiğfar ırmağını fark eder, oracıkta, kimsecikler fark etmeden o ırmağın dalgaları arasında arınırız.

Dersler çıkarırız; şunu bir daha yapma ve şunu yap diye… İşte budur hâsılat. Hem muhasebe sadece nedametler sokağına çağırmaz bizi. Geride bırakılan güzellikler de vardır; onlar da gelir yâda. İçiniz açılır, ferahlarsınız. İşte o vakit, bu güzellikleri hayata geçirmeye vesile olan sahibimize iltica eder tesbihatı ziyadeleştirir, hamd edersiniz. Bütün bunlar, İstanbul Havaalanı’nda, Medîne uçağı için tahsis edilmiş kapıda cereyan eder. Lakin çoğu kimse bunu görmez. Kimi yeni oyalayıcı icatlarla meşgul olarak vaktini geçirir. Kimi de çantasından çıkardığı kitapla farklı dünyalara yelken açar.

Bir şekilde “beklemek” yapması gerekeni yapar, kapısına geleni meşrep ve mizacına uygun bir şekilde meşgul eder. Böylece herkesi yola hazır hâle getirir. Nitekim hazır hâle gelinmiş olmalı ki, kapılar açıldı ve uçağa geçmeye başladık.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.