eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
21°C
Ankara
21°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Hafif Yağmurlu
20°C
Pazar Az Bulutlu
20°C
Pazartesi Açık
23°C
Salı Parçalı Bulutlu
25°C

Ankara’da Bir Taşralı

“Anılar defterinde gül yaprağı

Gibi unutuldum kurudum”

Cahit Zarifoğlu

Ankara’ya ilk defa ne zaman geldim? Bu soruyu belki şu şekilde de sormak mümkün: Memleketten ilk defa başka bir şehre ne zaman gittin? Bu soru günümüzdeki gençler için önemli olmayabilir. Ama bizim kuşakta, eğer taşralı bir mektep talebesiyseniz, anlaşılabilir bir sorudur. Çünkü o dönemde seyahat maksatlı yolculuk pek gündemimizde yoktu. Belki hali vakti yerinde olan insanlar için bu mümkündü; ama geçime endeksli hayat anlayışı içinde köyden şehre gitmek yahut memleketten başka bir şehre gitmek ihtiyaca binaen olan bir durumdu. Ekseriyetle erkekler askerlik için başka memleketlere gider, asker ocağında başka şehirlerden gelen akranlarıyla buluşur farklı tecrübeler edinerek memlekete dönerlerdi. O dönemde askere gitmek, tecrübe kazanmak, görgü ve bilgi sahibi olmak anlamına gelirdi. Askere gitmeyen ise “câhil” yahut “taylak” yani tecrübesiz muamelesi görürdü.

Evet, askerlik zorunlu seyahatti ve o günün şartlarında insanı geliştiren bir konuydu. Askerlikten başka eğitim için, iş ve memuriyet için ve bir de ticaret için yola çıkılırdı. O dönemin gözde okullarından olan bazı liselerde devlet parasız yatılı kısımları vardı. Bu okullar, okuma imkânı olmayan fukara halkın çocuklarının okuyup devlette mevki ve makam sahibi olmasına vesile olmuştur. Sonra üniversite tahsili dönemi gelirdi ki, o vakit her şehirde üniversite olmadığı gibi bazı üniversitelerde bazı bölümler de yoktu. Bu sebeple üniversite okumak, şartları zorlayarak başka bir şehirde yaşamak anlamına gelirdi. Sonra mezun olup memuriyete intisap edince tayininizin çıktığı şehre gider, göreve başlardınız. Geçim için, yazın memlekette ziraatla uğraşıp kışın İstanbul ve İzmir gibi şehirlerde gündelik iş bulma umuduyla yola çıkanları da hatırlıyorum. Sözgelimi bizim köyde okumak için “gurbete” gidenlerden başka, üç beş kuruş para kazanarak ailesinin geçimini sağlamak için yola çıkanlar da vardır. Bunların bir kısmı gittikleri yerde uygun iş bulunca, ailecek memleketi terk ettiler. Bu sefer akraba ziyaretleri için, hazır orada oğlu veya yeğen varken o şehri bir görmek için gidenler de oldu. Böylece taşra göç vermeye başladı.

Burada göçün tahlilini yapacak değilim; ama şu kadarını söyleyeyim bilhassa 80’den sonra içgöç artarak devam etti. Anadolu’nun pek çok köyü mezraya tebdil etti, kasabalar ve şehirler boşaldı. Şimdilerde geriye dönüşler var; ama o dönemde “ekmek kavgası” için yola düşmek kutsal bir meseleydi. Memleket idaresine vaziyet eden kişiler ve kurumlar da çıkıp “yerinde kalkınma” modelleri üzerinde pek kafa yormadılar. Sanayileşme programları, tarım ve hayvancılığı demode hale getirdi. İnsanlığın en kadim ekonomik kaynağı, zaman içinde kurumaya başladı. Bu da yetmiyormuş gibi, belirli şehirlerde öbekleşen “organize sanayiler” verimli tarım arazilerini işgal ettiler. Ama “taşralı”nın hepsi olmasa da bazıları, para kazanmaya, işçilikten işverene doğru evirildiler. Böylece cebi para gören “Anadolu’nun aslanı” 90’lı yıllardan sonra seyahat sektörüyle tanıştı.

Benim Ankara’ya gelmem, eğitim maksadıyladır. İlk gelişim 85’te, o vakit her şehirde yapılmayan Öğrenci Yerleştirme Sınavı (ÖYS) içindir. (Şimdi notlara baktım bu sınav 17.06.1985 günü gerçekleşmiş.) Hatırlayanlar olacaktır, üniversite sınavı iki aşamalı oluyordu. İlki, Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) idi. Bunda belirli bir puana erişen tercihlerini yaparak ikinci sınava girmeye hak kazanıyordu. İlk sınav, üniversite sahibi şehirlerden bir şehir olması hasebiyle, memlekette yani Sivas’ta oldu. Bu sınava girmek için çevre illerden Sivas’a gelen arkadaşların olduğunu da not etmeliyim. İkinci sınav için vakit geldiğinde, bir yaz günü Ankara’ya geldim. Ankara’da Aydınlık Evler’de İnönü Lisesi’nde sınava gireceğim… Bunun için bir gün önceden geldiğimi ve liseden öğretmenlerimin tavsiyesiyle bir öğrenci evinde misafir kaldığımı not etmeliyim.

İyi hatırlıyorum, yaz günü ve Ramazan… Ankara sıcağında oruçlu olarak pek gezemediğimi ifade etmek isterim. Bununla birlikte Aydınlıkevler otobüsüne binip okula gittiğimi, bir gün sonra sınava gireceğim okulu ve muhitin tanımak istediğimi de hatırlıyorum. O vakit, Sivas’ta yeni kurulan Büyük Dershane’nin Milli Eğitim kontenjanından öğrencisiydim. Burada rehber hocalarımız mutlaka sınavdan bir gün önce okulu görmemizi sıkı sık tembih etmişlerdi. Her yatılı mektep talebesi benim gibi midir, bilemem; kurallara sıkı sıkıya bağlı, büyüklerin sözlerini emir telakki eden ve uygulamaya koyan bir yönüm vardı. Bu özelliğime dair daha sonra çok özeleştiri yaptım; ama o gün tavsiyeyi harfiyen uygulamanın faydasını gördüm. Çünkü Ankara trafiği hakkında bir bilgi edindim ve sabahleyin uygun saatte, tam da zamanında sınav salonunda yerimi aldım. O gün, sınav biter bitmez eski Ankara Otogarı’na kendimiz zor attığımı da not etmeliyim.

Ankara’ya ikinci gelişim sınavdan bir iki hafta sonradır. Henüz sonuçlar ilan edilmemişti. Ben, sınavı kazanacağımı biliyordum. Sınavı kazanacaktım ve hemen hemen ilk tercihlerim Ankara’daki fakülteler olduğu için Ankara’da eğitimime devam edecektim. Lakin bu sefer de “Ankara’da nasıl okuyacağım?” sorusu zihnimi meşgul ediyordu. Tam da o günlerde liseden bizden önce mezun olup yurtdışında burslu okuyan ağabeylerle karşılaştım. Onlar vesilesiyle bursu okuma fırsatlarını araştırmış, o dönemde geniş imkânlar sunan Suudi Arabistan’da okuma fikri aklıma yatmıştı. O vakit uzaktan bu süreci takip etme ve şartları öğrenme imkânı olmadığı için Suudi Elçiliği’nden bilgi almak üzere Ankara’ya gitmek elzemdi. Bu sebeple kalkıp geldim…

Bu ikinci gelişimde sabah erken saatlerinde Ankara’ya indiğimizi hatırlıyorum. Sabah namazı vaktiydi. Terminal’den Ankara Garı’na, oradan da Ulus’a Hacı Bayram-ı Velî Camiine kadar yürüdüğümü, sabah namazını eda ettiğimi hatırlıyorum. Namaz sonrası o eski Hacı Bayram’da çay çerken aklımda temel soru şuydu: Elçilik nerededir ve oraya nasıl varabilirim? Çay, uyuyan hafızayı uyandırır, dimağı besler. Nitekim öyle oldu, birden liseden arkadaşım Cahit Yağmur aklıma geldi. Cahit’in babası Mehmet Yağmur hocamızın tayini Sivas’tan Ankara’ya Merkez İmam Hatip Lisesi’ne çıkmıştı. Oranın müdürüydü. Aklıma ona ulaşırsam müşküllerimin bir kısmının çözüleceğine dair bir fikir doğdu. Fakat telefon numaraları yoktu. Daha sonra “taşralılığın” esasen telefon numaralarını not etmemekle alakalı bir yönünün olduğunu öğrenecektim. Madem telefon numarasına sahip değilim, kalkıp hocanın okuluna gideyim dedim. Orada çay ocağını işleten amcamızın tarifiyle Ulus Heykel’den aşağıya, eski Meclis’i sağıma alarak dolmuş duraklarına indim ve gazi Dolmuşuna binerek Merkez İmam Hatip’e ulaştım.

İnsanın gurbet yerde bir tanıdığını olmasının ne denli önemli olduğunu sadece romanlardan ve hikâyelerden okuyarak öğrenemiyor insan. Kemâlettin Tuğcu müdavimi bir taşralı olarak çaldığım Mehmet Yağmur hocamın kapısı, daima hayırla anacağım güzelliklerle karşıladı beni. Benim arayışım hocama ve arkadaşıma ilham vermiş olmalı ki o sene tekrara kalan Cahit bir sene sonra Milli Eğitim bursuyla tıp tahsili için Pakistan’a gitti. Hocamın rehberliğiyle müşküllerimi aştım, Elçiliğe gidip gerekli şartları öğrenerek ilk müracaatımı yaptım ve evrakları tamamlamak üzere memlekete döndüm.

Evraklarımı tamamlarken “askerlikle ilişiği yok belgesi” almak üzere gittiğim Askerlik Şubesi’nde asker kaçağı olduğumu öğrenmem ve celp dönemi olması hasebiyle hemen askere alınmamla alakalı işlerin başlaması için Zara Askerlik Şubesi’ne gönderilmeme dair hatırayı tafsilatlı bir şekilde Memleket Yazıları’nda anlatmıştım. Burada tekrara kaçmak istemem. Fakat burada en azından o gün, öğrenmek için yola çıkan bir gencin önüne büyük bir duvarın örüldüğünü söylemek isterim. Bir ciple, başımda muvazzaf bir inzibatla Zara’ya doğru yola düştük… Ne eve haber verebildim, ne de bir başka kimseye. Zara’da askere elverişli olup olmadığımızı tespit sadedinde muayane olduk; muhabere sınıfından Mamak’a sevkim yazıldı… İşte o anda aklıma Zara’da görevli halamın oğlu Turan Koç geldi. Bir fırsatını bulup, yeniden kaçtım. Turan hocamı bulup durumu anlattım, o şube başkanını tanıyormuş. Birlikte şubeye geldiğimizde, birden kayıplara karışmam sebebiyle telaşlanan inzibat rahatlamış oldu. Şube başkanıyla görüştük; yanılmıyorsam, asteğmendi başkan ve sivil hayatta da bir üniversitede öğretim üyesiydi. Halden anlayan, okumaya değer veren bir komutanın huzurunda olmanın rahatlığını tarif edemem… Tam üniversite tahsili hayali suya düşmek üzereyken şube başkanı, “Yurtdışı olmaz, gidemezsin. Ama sınav sonucun olumlu olur ve iyi bir fakülte kazanırsan o belgeye istinaden senin askerliğini yeniden tecil ederiz” dedi. Bu mealde bir yazı yazıldı, böylece rahatlamış oldum. Zaten o hafta içerisinde de sonuçlar gazetede ilan edildi. Buna göre Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandığım yazıyordu; şükürler olsun. Daha resmi tebligatı beklemeden hemen gazetedeki ilgili sayfayı kesip şubeye gittiğimi ve tecil için işlemleri başlatmaya çalıştığımı takdir edersiniz.

Şimdi Ankara’ya, sınavı kazanmış olmanın haklı guruyla yeniden yolculuk yapma zamanı… Kayıt olunacak. Kalacak yer tedarik edilecek. İş yahut burs bulmak için kapılar çalınacak. Mücadele bitmiyor, hiçbir zaman da bitmeyecek. Şimdi yeni bir hayatın taşlarını döşemek için gayret etme zamanıdır.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.