Tıbbi tedavilerin ve alternatif tıp olarak belirtilen tedavi yöntemlerinin içinde hiç anne şefkatinin geçtiğini gördünüz mü?
Erişkinler için olmasa da çocuklar için anne şefkati muhteşem bir tedavi yöntemidir.
Ağrı kesici verirsiniz, verdiğiniz ağrı kesici ağrıyı dindirmez, ama anne kucağı dindirir.
Ateş düşürücü verirsiniz, ateş düşmez, çocuk kıvranır durur, annesi kucağına alınca rahatlar.
Gaz sancısı vardır, ilaç verirsiniz, çocuk çığlık atarak ağlar, annesi kucağına alınca ya susar ya da çığlığı kesip hafifçe inlediğini duyarsınız.
Bir ızdırabı vardır bebeğin, beşiğinde ağlar durur, anne anlamaz derdinden, baba anlamaz, doktor da… Ama annesi yanına alınca geçer dertleri ve uyur o bebek.
Dünyada tıbbın dışında çok farklı tedavi yöntemleri vardır. Kimisine masaj iyi gelir, kimisine akupunktur. Kimisi sülükle tedavi olur, kimisi biyoenerjiyle. Kimisi hacamat yaptırır, kimisi aktarlarda arar şifayı. Bazıları da hacıya hocaya gider. Hepsinin de faydalı olduğu kişiler de vardır zararlı olduğu kişiler de.
Modern tıbbın hedefi, tanısal yöntemleri tam doğru sonuçlar elde edecek şekilde geliştirerek hastalıkların tedavilerini moleküler bazda üretilen ilaçlarla veya etkinliği yüksek doğrulukla tespit edilmiş başka yöntemlerle gerçekleştirmektir.
Bu amaca erişebilmek için çok kapsamlı ve titiz bir metodoloji izlenir. Her ne kadar suistimaller olsa da olabilecek olanın en iyisi yapılmaya çalışılır. Hastayı rahatlatmak işin önemli bir parçasını oluştursa da tedaviler şikayetlere göre değil, konulan hastalık tanılarına göre yapılır. Bu tanıların konulması bile başlı başına büyük bir süre alır. Muayene, bazen birden fazla doktorun muayenesi, tetkikler, tetkiklerin analizi vesaire vesaire. Yani alternatif diye adlandırılan tedavi yöntemlerine göre modern tıpta tanısal işlemler çok daha fazla bir yer tutar.
Günümüz insanı modern tıbbi yöntemlere çok daha fazla yönelmektedir. Ancak diğer yöntemlerin kullanıcısı da çok az sayılmaz. Hayatta belki de hepsine yer vardır, ama hangi durumda hangisine müracaat edileceği konusunda bir sorun yaşıyoruz bence.
Uzun bir süre önce bir hastam olmuştu. Bir gözü optik atrofi nedeniyle tam kör olmuştu. Optik atrofi halk arasında görme sinirinin kuruması olarak bilinir. Hasta ışık bile görmüyordu. Yakını bana bu durumun tedavisi hakkında sülük uygulaması konusunu sordu. Faydasına inandığım için değil, ama kaybedecek bir şey olmadığı için yaptırabileceğini söyledim. Tamamen görmesini yitirmiş hastalar çok ilginç olurlar. Görmezler, gördüklerini sanırlar; ilaç isterler, tedavisi yoktur, ama vereceğiniz herhangi bir ilaçla mutlu olurlar; gözlük fayda sağlamaz, illa ki gözlük reçete edilmesini isterler ve göstermediği halde o gözlüğü takarak daha iyi gördüklerine inanırlar. İşte sülükten de en azından bir moral bulabileceğini düşünerek önüne engel koymak istemedim.
Derken geçenlerde başka bir hastam geldi. Hastanın gözlerinde yaşa bağlı sarı nokta hastalığı vardı ve bir gözüne müdahale gerekiyordu. İlgili bölüme yönlendirdim. Tetkikleri yapılmış ve göze iğne tedavisi yapılmasına karar verilmiş. Ancak hasta bu tedaviyi kabul etmemiş. Herhalde iğneden korkmuş. Birilerinden sülüğün böyle bir hastalığa iyi geldiğini duymuş ve gidip sülük tedavisi yaptırmış. Aylar sonra hasta bana kör olmuş bir şekilde dönüp geldi. Maalesef benim de yapabileceğim bir şey kalmamıştı artık.
Alternatif tedaviler konusunda büyük bir cehalet var. Halk cahil, bu tedavileri uygulayanlar da cahil. Vatandaş sağdan soldan duyduğuna göre hareket ediyor, bu tedavileri uygulayanlar da önüne geleni geri çevirmiyor sanırım.
Peki biz doktorlar bu konuda nasılız? Doktorların çoğunluğu alternatif tıp denilen yöntemlere sıcak bakmazlar. Aralarından akupunktur, hacamat, biyoenerji, şifalı bitkiler gibi alanlarda eğitim alıp bu alanlara yönelen doktorlar vardır, ama tüm doktorlar bu yöntemler hakkında eğitim almazlar. Eğitim almalılar mı yoksa almalılar mı? Sonuçta tıp fakültelerinde verilen her bilgi pratik için değildir, bazıları da bir doktorun bilmesi gerektiği için verilir bu bilgiler. Alternatif tıp olarak bahsedilen yöntemler konusunda doktorların objektif bilgilere sahip olmaları gerektiği kanaatindeyim. Yöntemlerin hangisinden hastalar ne kadar istifade ediyorsa, hangisinde ne kadar etki-sonuç durumu varsa, hangisinde ne kadar anne şefkati etkisi varsa, hangisinde ne kadar plasebo, yani yalancı ilaç etkisi varsa bunları bilip ona göre yönlendirmek ya da yönlendirmemek gerekir diye düşünüyorum.