Kitâb-ı Dedem Korkud’da tâbiri caizse töresözlerin de kitâbı yazılmıştır. Eserde çok sayıda töresözün yanında, dinî inançları bildiren hikmetler, dilek bildiren sözler, dualar, beddualar da vardır. Hiç şüphesiz bunun temelinde, eserin adındaki “Kitâb” vurgusunda da görüleceği üzere, hakikat alanında doğrudan kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’e bağlılık yatar. Daha kitâbın hemen başında Dedem Korkud’un sahabi kimliğinde karşımıza çıkması da bu anlayışı açıkça teyid eder.
Bu hususta kitâba daha da yakından bakılırsa “Allâh Allâh demeyince işler onmaz; Kâdir Tanrı vermeyince er bayımaz; Ezelden yazılmasa kul başına kaza gelmez; Ecel va’de ermeyince kimse ölmez; Tekebbürlük eyleyeni Tanrı sevmez; Azup gelen kazayı Tanrı savsın” şeklindeki töresözlerimiz de hikmet-himmet ve Tanrı-Kul metaforu içerisinde bizi doğrudan Hakk’a ve hakikata bağlar. Zira Türklerin yeni bir medeniyet inşasında bu bağlılık başat bir role sahip olmuştur.
Bununla beraber nizâm-ı âlemin tesisi, sosyal ve beşerî kaidelere de bağlıdır. Fakat “Ana hakkı, Tanrı hakkı” töresözünde görüldüğü üzere beşerî alanda da bu hak “Tanrı”ya aittir. Yani eser, her hâlükârda Hak’tan halka doğru bir Tanrı nizamını tesis eder. Bu yönüyle Töreli Türk Halk Bilimi’nin beşerî karakterini de kurucu bir esâsa mâliktir. Dolayısıyla kitâbda töresözler, “bir çeşit tekerleme” karakteri de sergileyerek “zincirleme” olarak kitâb boyunca sıralanır. Böylece Tanrı nizâmı, yatay ve diken düzlemde gerçek hayatı tamamen kuşatmış olur. Hülâsa yazının başında da belirttiğimiz üzere, Kitâb-ı Dedem Korkud aynı zamanda bir töresöz kitabı da olmuştur artık!
Kitâbın bu hakikî tarafını gör/e/meyenler ise beyhûde bir şekilde sadece kültürel tarafıyla yetinmişlerdir. Ne diyelim… Biz de bunlara Dedem Korkud’dan soylayalım: “Yalan söz dünyede olunca olmasa yeğ, gerçeklerün üç otuz on yaşını toldursa yeğ!”
Lutfi Baba soylamış, görelim cânım ne soylamış:
Yalan sözle çıkma yola
Savrulursun sağa sola
Gel hakikattan yana ol
Lutfi Baba girsin kola…