1967 yılında doğdu. 1990 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. 1998 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri Anabilim Dalında, 2005 yılında ise Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Yönetimi ve Denetimi Bilim Dalında yüksek lisans eğitimlerini tamamladı. 2017 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Eğitimi Bölümünde “Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Medresesinde Eğitim ve Öğretim” isimli teziyle doktorasını tamamladı. Osmanlı eğitim tarihi alanında çalışmalar yapan yazarın “Osmanlı Eğitim Modernleşmesinde Dârü’l-hilâfeti’l-Aliyye Medresesi” ve “Medâris-i İlmiye Müfettişi Serezli Mehmet Esat Efendi ve Teftiş Raporları” adıyla yayımlanmış iki eseri mevcuttur. Ayrıca ulusal ve uluslararası hakemli dergilerde yayımlanmış makaleleri bulunmaktadır.
Mil Taşı Eğitimcilerimizden Muallim Cevdet(1883-1935) – 1
Geçmişi, Roma dönemine dayanan mil taşları, mesafeyi ve yolun yönünü gösteren taşlardır. Uzun mesafeli yolculuklarda hayati önemi haiz olduğu açıktır. Tarih sahnesinde yerini alan milletlerin ve devletlerin, çıktıkları yolculukların emniyetli ve güvenli olmasını sağlamakla birlikte hedefe ulaşmayı kolaylaştıran mil taşı mesabesindeki şahsiyetleri her zaman var olmuştur, var olması da elzemdir.
Kültürden, sanata, eğitimden, devlet yönetimine kadar toplumu ilgilendiren tüm alanlarda zekâ ve dehasıyla temayüz eden; devletine ve milletine önemli hizmetler sunan kalite ve kalibre şahsiyetlerin varlığı o toplum için paha biçilmez değerdedir. Mil taşı şahsiyetler diyebileceğimiz bu müstesna kafalar, gerek zihinsel üretimleriyle gerekse yaşayışlarıyla ortaya koydukları tecrübelerle yol gösterici birer kılavuzdurlar; çoban yıldızıdırlar.
Eğitim tarihimizde de nice kılavuz şahsiyetlerin varlığı bilinmektedir. Ancak bu şahsiyetlerin tarihteki varlığı, şayet genç kuşaklara tanıtılıp örnek tecrübeler olarak sunulmuyorsa hiçbir anlam ifade etmemektedir. Ne yazık ki Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte, geçmişe çekilen perde nice mil taşı şahsiyetleri bilinmezliğe mahkûm etmiştir. Bu durum bir nevi yılların birikimi tecrübeden istifade edilmemesi ya da tevarüs edilen mirasın görmezden gelinmesi sonucunu doğurmuştur.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte eğitim alanında temayüz etmiş, mil taşı mesabesindeki şahsiyetlerden Muallim Cevdet eğitim tarihimizin yakın dönem yıldızlarındandır. Onun nev-i şahsına münhasır kişiliği ve karakterinin yanında bitmek bilmeyen öğrenme ve çalışma azmi örnek alınası özelliklerindendir.
1883 yılında Bolu’da doğan Muallim Cevdet’in, 1935 yılında İstanbul’da vefat ettiğinde, ardında 52 yıla sığdırılması imkânsız denilebilecek hizmetler ve örnek alınası tecrübeler bıraktığı görülmektedir. Onun devlete ve millete geçmiş olan hizmetlerini ve özellikle eğitim alanındaki yaklaşım ve tecrübelerini içeren bir çalışmanın daha vefat ettiği gün düşünülerek projelendirilmesi ve hayata geçirilmesi sevindirici ve örnek alınası bir kadirşinaslık olmuştur. Osman Nuri Ergin’in, Dr. Süheyl Ünver’in de desteğini alarak, maddi hayatı sönmüş olan Muallim Cevdet’i manen yaşatabilmek için onun hakkında bir kitap basımına muvaffak olması yakın eğitim tarihimiz ve vefa örnekliği adına kıymetli bir kazanç olmuştur.
Ancak eğitim fakültelerimizde Muallim Cevdet’in ilmî ve pedagojik tecrübeleriyle ne kadar tanıtıldığı, Ergin’in hazırladığı eserin tozlu raflardan indirilerek okunup okunmadığı hususunda iyimser bir tahminde bulunmak zordur kanaatimce. Nitekim Harf, Dil ve Kültür inkılaplarıyla birlikte geçmişle olan bağın zayıfladığı ve kopma aşamasına geldiği bilinmektedir. Ancak tarihteki tecrübelerin birer hazine olduğu hassasiyetiyle değerlendirilmesi, zaman kaybını ortadan kaldırarak gelişmeyi ilerlemeyi hızlandıracak en önemli stratejik yaklaşımdır.
Osman Nuri Ergin’in hazırlamış olduğu “Muallim M. Cevdet’in Hayatı, Eserleri ve Kütüphanesi” isimli eser Muallim Cevdet’i tanıyan ya da birlikte çalışan şair, edip, yazar, muallim, müderris, devlet adamı ve değişik meslek erbabı 59 arkadaşının M. Cevdet hakkında kaleme aldıkları yazıları içermektedir. Bu eserde Muallim Cevdet’in eğitimci kişiliği, eğitimsel ilke ve yaklaşımları ve eğitime dair tecrübelerinden aktarımların yer alması bu eserin kıymetini daha da artırmaktadır.
Bu eserde; Osmanlı’dan Cumhuriyet’e her iki dönemde eğitimin içinde bulunmuş, önemli ve hassas görevler üstlenmiş bir muallim olarak M. Cevdet’in örnek alınası çok kıymetli tecrübelerin somut örneklerine rastlanılmaktadır. Bu tecrübeleri önemli kılan husus, onun her iki dönemde farklı türdeki mektep ve kolejlerde farklı derslere giren, ayrıca bir mektep kurması için Azerbaycan’a davet edilerek bu görevi hakkıyla ifa eden bir eğitimci olmasından kaynaklanmaktadır.
Muallim Cevdet, Dârülmuallimin’den mezun olduktan sonra ilk muallimliğini Dârüşşafaka’da yapmıştır. Daha Dârülmuallimin-i Âliye’nin son sınıfındayken “Ödüm patlıyordu, Nasıl hoca olacaktım? Ya ders verirken pot kırarsam ne yapacaktım?” şeklinde ifade ettiği endişe ve korkuyu içinde taşıyan M. Cevdet, bu olumsuz düşüncelerini ve evhamlarını Türkiye’nin ilk çağdaş eğitim bilimcisi unvanına sahip olan Selim Sabit Efendi’nin dua ve teşvikleriyle, onun önerdiği eğitimle alakalı kitap ve mecmuaları okumakla aştığını belirtmektedir. Bu önemli tespite göre eğitim fakültelerinden mezun olmanın öğretmenlik için yetmediği açıktır. Mesleği sevmek, azim ve kararlı olmak ve bu alanda tecrübe sahibi şahsiyetlerden ve önemli eserlerden istifade etmek gerekmektedir.
Muallim Cevdet, muallimlik mesleğine bağlılığını Tarih Encümeni üyesi Galip Efendi’nin yardım, destek ve yönlendirmelerine; eğitim-öğretim uygulamalarında iyi bir muallim olmasını ise eğitimle ilgili mecmuaları okumasına bağlamaktadır. Bu mecmuaların başında ise Tedrisat-ı İbtidaiye Mecmuası gelmektedir. Dolayısıyla öğretmenlik mesleğini besleyen iki kaynaktan birinin eğitim-öğretim alanında tecrübe sahibi kişilerin birikimlerinden istifade etmek, diğerinin ise bu alandaki gelişmelerin yer aldığı basın-yayın ve kitapları takip etmek olduğu anlaşılmaktadır.
Bir sonraki yazımızda mil taşı eğitimci Muallim Cevdet’in ayak izlerini takibe devam etmek dileğiyle…