eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
16°C
Ankara
16°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
17°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
13°C
Pazar Açık
16°C
Pazartesi Açık
19°C

Hicret

Uzun zaman olmuş Kabe’yi görmeyeli,  tam altı yıl…

Elçilik için Mekke’ye gönderilen Hz. Osman’a “O şimdi tavaf da yapar” diye arkadaşlarının gıpta ettiği günler…

Alemlerin Sultanı “Biz yapmadan yapacağını sanmam” buyuracak, gelince sorduklarında ise Hz. Osman’ın dilinden  şu muazzam cümle dökülecektir:

“ O da çok özledi diye başımı kaldırıp bakmadım!”

Hicreti bir de  yaşayanlar anlatmalıydı.

Bir daha ne zaman göreceklerini kestiremedikleri Kabe’yi, tekrar ne zaman döneceklerini bilmedikleri Mekke’yi arkada bırakma pahasına gidebilmekti, tek yönlü bir biletti hicret; gidişin müşkül, dönüşün meçhul olduğu yarınlara…  Ve yarınların sahibi olan Allah, onlara, imanlarının yanında tevekkülü de azık vermişti. 

Bu kutlu yolculuk yazıldığı kadar kolay olmayacaktı. Neticede hicret, bir peygamberin kendine inanan bir avuç arkadaşıyla birlikte,  suyunu, havasını, insanını tanımadıkları bir beldeyi memleket yapmaya gitmesi değil miydi? 

Davete icabet edilmişti ancak ensar ne kadar cömert olursa olsun  vatan orada , kendileri buradaydı. Muhacirdiler, muhacir kalacaklardı.

En şerefli refakatçi,  mağaradaki ikinin ikincisi, Yar-ı Gar…

“La tahzen innallahe meana” diyen Hz.Peygamber’e, “Canımdan değil sana bir şey olmasından korkuyorum” diyen  Hz.Ebubekir…

Yeşil aba ile peygamberin yatağına yatan  Hz.Ali …  

Kılıcını kuşanan, cesareti ile tarih yazdıran Hz. Ömer…

Öldürülme pahasına hicret etmenin tarifini onlar yapmalılar.

Refakat etmek de , yatağa yatmak da, kılıcı kuşanmak da bizzat  hicretti; Kabe’ye varmışken başını kaldırıp bakmamak da…

Onlar için  hicret  Allah’a imanın, Peygambere olan biatlarının, birbirlerine muhabbetlerinin ifadesiydi. Hicret deyince onlar, temelini Hz.Peygamberin önderliğinde attıkları islam devletinin ilk günlerini,  bölüşülen tek hurmayı hatırlıyorlardı. Gün gelecek, Medine’den koskoca bir medeniyet doğacak ve tarih bu medeniyetin miladını “hicret” diye yazacaktı…

Bizim için hicret, 1 Muharrem 1445’ten mi ibaret?..

Yazarın Diğer Yazıları
24.11.2023 10:00
06.07.2023 16:26
09.10.2023 16:00
01.08.2023 10:02
Yorumlar

  1. Melek dedi ki:

    Ayşe hanım kaleminize yüreğinize sağlık.