Mustafa ÖZCAN
Tarih, bir yönüyle güncel çekişmelerin, kavgaların geçmişe doğru uzanması ve izdüşümüdür. Bundan dolayı tarihi galipler yazar denmiştir. Bu açıdan da kimi zaman tarih okumalarının güncellenmesi gerekiyor. Merhum Mustafa Müftüoğlu bir zamanlar amatör olsa da çok okunan bir seri yazdı. Yalan Söyleyen Tarih Utansın. Tarih, yazarlarının adesesine göre değişiyor. Bazen de öteki milletlere ait şanlı günler ve parlak tarihler karartılıyor ve ademe mahkum ediliyor. Tarih yazan aktörler sadece kendi tarihlerini şişirmiyorlar aynı zamanda öteki milletlere ait kayda değer beyaz sayfaları da karalıyorlar. Bu da milletleri kontrol etmenin yollarından birisi. Tarih üzerinden aşağılık kompleksine yakalanmak da, onu aşmak da mümkün. Tarihiniz karalandı ise kendinize öz güveninizi kaybedersiniz. Bu da sizin kolay güdülmenizi sağlar.
‘Geçmişi Susturmak: Tarihin Üretilmesi ve İktidar’ Michel Rolph Trouillot tarafından kaleme alınan bu eser meramımıza tercüman oluyor. Güncel gelişmelere de ışık tutuyor. Bu gelişmelerden birisi Hindistan’ı bin yıl yöneten Babürler veya Müslüman hanedanlıkların tarih kitaplarında unutturulması. Üzerlerinin çizilmesi. Daha doğrusu yer verilmemesi. Bunu bugün Hindu milliyetçiliğini öne çıkaran ve bu dalga ile birlikte iktidara gelen ve Müslümanları ezen Modi hükümeti yapıyor. Modi, Trump, Netanyahu ve Miloseviç ayarında bir din milliyetçisi. Aşağılık kompleksi de Müslüman düşmanlığını besliyor. Geçmişi susturarak Müslümanlara manevi üstünlük taslamak istiyor. Zira tarih kitaplarında sansür edilen tarihi kesitler bir zamanlar ve bin yıl boyunca Müslümanların üstün olduklarını ortaya koyuyor. Bunun altında ezilen Modi de tarihi çarpıtıyor, inkar ediyor. Gençliğini RSS içinde bir militan olarak geçirmiştir. RSS Nazilerin gençlik kollarına benziyor. Bu RSS akımının ilk kuşak temsilcileri Mahatma Gandi’yi öldürmüşlerdi. 1925 yılında teşekkül eden hareket bilahare Mahatma Gandi’yi öldürmüştür. Mahatma Gandi bu çılgınlar mangası tarafından bağımsızlıktan bir yıl sonra 30 Ocak 1948 tarihinde öldürülmüştür.
Hindistan için uluslararası mahfiller de iki olumlu sıfat kullanılır. Bunlardan birisi dünyan en büyük demokrasisi sıfatıdır. İkincisi de kaynaştırma potası (meltem pot)olması ve laik bir ülke vasfı taşımasıdır. 2014 tarihinden itibaren iktidara gelen JBP ise laiklik ilkesini zedelemiş ve ülkeyi dini bağnazlık uçurumuna ve milliyetçilik girdabına sürüklemiştir. Lakin bundan sadece Müslümanlar zarar görüyor. Keşmir’in özerkliğinin kaldırıldığı yetmemiş gibi Gucurat bölgesi ve Benares’te Müslümanlar Hindu çeteler tarafından tartaklanıyor ve öldürülüyor. Bu dönemde Yeni Delhi Hindistan Müslümanları için güvenli bir şehir olmaktan çıkmıştır. Bagdat’ın 2006 yılında Sünniler için yasak şehir haline gelmesi gibi Modi yönetimi altında Yeni Delhi de aynı akıbete uğruyor. Güven kalmadığı için Müslümanlar şehri terk ediyor. Pakistan’ın kurulmasından sonra belki de ilk kez bu kesafette ilk dahili göç yaşanıyor.
Benzeri bir gelişme 2006 yılında Markadeyn olarak anılan Hasan Askeri ve Muhammed el Mehdi’nin türbelerinin bulunduğu varsayılan Samarra’da yaşanmış; kutsal eşiklere fail-i meçhul saldırı Sünnilere mal edilmiş, üzerine yıkılmış, sonrasında ise Sünni avına çıkılmıştır. Böylece Sünniler yıldırıldıktan sonra ülkenin dümeni Şiilerin eline geçmiştir. Sindirilen Sünniler Bağdat gibi şehirleri terk etmeye mecbur kalmışlardır. Tarih şimdi Hindistan’da tekerrür ediyor. Müslümanlara ait şehirleri ve mabetleri yaktıkları, yıktıkları yetmiyormuş gibi bir de Müslüman kitleleri yerlerinden yurtlarından söküyor ve sürüyorlar. RSS ve Hindu çeteleri Modi’nin populizmi altında hem demokrasinin hem de laikliğin altını oyuyorlar. Dünyada Trump ve benzeri yalancı şahitleri oldukça Modi gibilerinin sırtı yere gelmeyecektir. 11 Eylül sonrasında İslam teröründen bahsedenler şimdi İslamifobyadan veya İslam nefretinden hiç söz etmiyorlar. Bugün yeryüzünde İslam nefretiyle anılan üç ülke öne çıkıyor. Bunlardan birisi Fransa, diğeri İsrail ve üçüncüsü de Hindistan’dır. Bu nefret kümesinde Kur’an-ı Kerim’in haber verdiği gibi müşriklerle Yahudilerin ittifakı görülüyor. Elbette bu arada Doğu Türkistan mezalimi nedeniyle Çin’i de unutmamak gerekir. Halit Beydun isimli Hindistan’daki gelişmeleri yakından takip ve tarassut eden zatın dile getirdiği gibi Hindistan İslami nefretin küresel kalesi ve merkez üssü haline gelmiştir ( India is an epicenter of global Islamophobia).
Tarih üzerinden hesaplaşma
Hindu milliyetçileri tarih üzerinden Müslümanlarla hesaplaşmayı yeğliyorlar. Es Sebil gazetesinden Ali Saadet’in yazdığı gibi 200 milyon Müslümanın yaşadığı Hindistan’da Modi hükümeti tarih kitaplarından Hindistan’ın İslami dönemini çıkartıyor ve Müslümanların tarihi mefahirlerini (övünç kaynakları) yok sayıyor (1). Müslüman hanedanlara ve yöneticilere uzaktan yakından temas etmiyor. Onları yok sayıyor. Yaşayan Müslümanlar marjinalleştirmeye gayret ettiği gibi tarihlerini ve Hindistan’ın yaşanmış ortak mirası ve tarihi de yok sayıyor. Time dergisinin de dile getirdiği gibi Modi tarihi bir silah olarak kullanıyor ve Müslümanlara yönelik ve tarihe kadar uzanan nefreti bir değer olarak kabul ediyor ve teşvik ediyor.
Modi rejimi tarafından teşvik edilen bağnaz Hindu çeteler, kitleler sorgusuz sualsiz Müslümanların yok edilmelerini istiyorlar. Bunu yer yer hayata da geçiriyorlar. Hindutva liderleri Haridwar kentinde Müslüman soykırımına çağrıda bulunmuşlardır (2). Hindu milliyetçisi Modi hükümeti sadece Müslümanların canlısını değil tarihini, geçmişini ve eslafını da hedef alıyor. Tarih üzerinden manevi infazda bulunuyor.
Bunu hep yapıyorlar. Mısır’da Sisi idaresi tarih kitaplarında Halit Bin Velid veya Ukbe Bin Nafi gibi Afrika fatihlerini hedef alıyor ve müfredatta onlara ya yer vermiyorlar ya da yerlerini daraltıyorlar. Salahaddin Eyyübi ve Yavuz Sultan Selim’e yönelik karalama ve unutturma kampanyaları düzenliyorlar. Yavuz Sultan Selim’i tarihin nefret figürü haline getirmek istiyorlar. Dertleri tarihi modelleri karalayarak yok etmek. Nitekim Macid Arsan Geylani Selahaddin Nesıl Böyle Ortaya Çıktı; Kudüs Böyle Geri Alındı adlı eserinde yeni Salahaddin’ler ortaya çıkmasın diye İsrail’in Salahaddin Eyyübi’yi unutturmaya çalıştığını yazıyor. Müslüman nesillerde Salahaddin Eyyübi özentisi böylece kırılmak isteniyor. Maalesef yerel yöneticiler veya yerel oryantalistler bu hususta İsrail’e pek de iş bırakmıyorlar. Yerli mankurtlarn nefreti İsrail’in nefretini fersah fersah geçiyor!
1-https://assabeel.net/news/2021/10/6
2-https://thewire.in/communalism/hindutva-leaders-dharma-sansad-muslim-genocide