Askerin vazife ve sorumluluklarına dair ya da hizmetleriyle alakalı bir el kitabı yazılmıştır. Askerin el kitabı! Bir de Ahmet Hamdi Aksekili merhumun ‘Askerin Din Kitabı’ diye bir kitabı vardır. Askerlik çağındaki birinin vazgeçemeyeceği bilgilerin derlendiği ve deruhte edildiği bir kitaptır. Gerçekte ‘Darbeci Askerin El Kitabı’ diye bir kitap yoktur. Bu mevhum yani algı ürünü ve yakıştırma bir isimlendirmedir. Kiliseden aforoz edilmiş eski Rus papaz ve gezgin Grigoriy Petrov’un Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabından uyarlanmış bir isimdir. Esasında bu kitap Finlandiya’nın zorlu şartlarda kalkınmasını hikaye etmektedir. Beyaz Zambaklar Ülkesinde, bataklıklardan, göllerden, granit taşlarından oluşan Finlandiya ülkesinin nasıl kalkındığının, “zambaklar ülkesi”ne nasıl dönüştüğünün hikâyesidir. Finlandiya’nın, bir avuç insanın çabasıyla ve azmiyle nasıl küllerinden doğduğunu anlatır. Herkese hitap eden romantik bir eserdir. Lakin kitaba ideolojik bir kisve giydirdiğinizde veya kimlik kazandırdığınızda ya da kattığınızda durum değişir. Maksadını aşabilir ve yıkıcı tarzda bir kitap haline dönüşebilir. Nitekim akisleri bizde öyle olmuştur. Bulgaristan’daki askeri ataşelik günlerinde Mustafa Kemal’in dikkatini çekmiş olmalıdır. Buradan bir model de kurguladığı bunu kafasında pişirdiği de varsayılabilir. Bu kitabın yeni cumhuriyet rejiminin ideolojisinin enjekte edildiği köy enstitüleri modelini ilham ettiği varsayılabilir. Papazın kitabı sonuçta Türkiye’de bazı darbeci zümrelerin, heveskarların veya askerlerin el kitabına dönüşmüştür. ‘Ben ne diyorum tamburum ne diyor?’ misali Kitabın teması çarpıtılmıştır (distorted). Hindistan’ı keşfe giderken Amerikan kıtasını bulmak gibi.
Köy enstitüleri kaldırıldı. Lakin Mustafa Kemal’e ilham kaynağı olan bu eser kimi darbeci askerlerin nezdinde değer kaybetmedi. El kitabı olmaya devam etmiştir. Darbeci askerler kalkınma hamlesinin ideolojik mahiyette olduğunu sanmışlardır. Bu ön kabul ve ya tespit SSCB için bir oranda geçerli olabilir. Bu ülkede komunist ideoloji halkın zoraki olarak bir araya getirilmesi ve mobilizasyon için kullanılmıştır. Yıkılırken de tam tersine çözülmeye hizmet etmiştir. Başlangıçtaki Kolektif kalkınma sonunda kolektif çözülmeye dönüşmüştür. Darbeci askerin el kitabında ise Beyaz Zambaklar Ülkesi Köy Enstitüleri modeline dönüşmüş ve caminin yerini okul ve imamın yerini öğretmen almıştır. Sola yatkın olduğundan dolayı halk da bu okulları komunist yuvası olarak algılamıştır. Rağbet etmemiş bilakis büyük çapta boykot etmiştir. Model buluşma zemini yerine ayrılık meydanı olmuştur. Köy Enstitüsü ideolojisi Finlandiya’daki idealleri yakalayamamıştır. Romantiklerin yerine maceracıların sermayesi olmuştur.
Hala bu kitap üzerinden polemikler devam ediyor. Üretilen model güncel olarak tartışılıyor. Bu yönde gazetelerde bir haber dikkatimi çekti. Maalesef ülkemizde kendini Dugin sanan sözde ideolojik rehberler veya namzetleri var. Bunlar pusulalarını kaybetmişlerdir. Dikkatimi çeken haber şu: Bir muhafazakardan Köy Enstitüleri’ne destek! Buna Köy Enstitüleri güzellemesi de denebilirdi. Fizik itibarıyla Bahri Zengin’e benzeyen Mete Gündoğdu Köy Enstitüleri modelini özgün bir model olarak takdim ediyor. Kitaba methiye düzseydi kabulümüz olurdu. Lakin ondan mülhem, apartma veya intihal Köy Enstitülerine yönelik temeli olmayan bir değerlendirmede bulunmuş. Köy Enstitüleri özgün değil ideolojik bir model. Zararlarının yanında bazı hizmetleri de dokunmuş olabilir. Lakin ülkemizin ve insanımızın bünyesine yabancı olduğundan tutunamamıştır. Sola insan devşirmiştir. Mete Gündoğdu bu okulların entegre bir eğitim ekosistemi oluşturduğunu varsayıyor. Tekilci bir anlayışa dayandığı ve bunu empoze etmeye çalıştığı bir gerçek. Bu ibare ‘hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ vecizesine benziyor. İlim ve insanı tanımlamak o kadar kolay ve basit değil. Karşımızda mücessem insan tipleri duruyor. Ama biz onları çözmekte güçlük çekiyoruz. Yunus Emre’nin dediği gibi insanın içinde nice cevherler var ve bir başka insan saklı ve hatta Şeyh Galip’in ifadesiyle alemler dürülüdür. Alexis Carrel İnsan Denen Meçhul adlı bir eser yazmıştır. Bu eserde insanı hayretle hatta dehşetle seyredebilirsiniz. İnsanı çözmek o kadar kolay değil. Kur’an Allah’ın ilimle saptırdığı kimselerden bahsetmektedir. İdeolojiler ayakların kaydığı alanı temsil etmektedir.
Beyaz Zambaklar Ülkesi birçok cihetle ele alınabilir. Ben de okuduğumda etkilendim ve zevk aldım. Lakin onu kendi haline bırakmalı. Yüklenemeyeceği ideolojik hamuleyi yüklememeli! Taşırmamalı. Onu Köy Enstitüleri modeline hapsetmek istismar ve değersizleştirmek olur.
Mustafa Özcan