Ortaçağ boyunca ve hatta günümüzde dahi siyasette istibdat, eğitim de ise şiddet yöntemi vazgeçilmez olmuş ve mütemadiyen kullanılmıştır. Bu da toplumları ve nesilleri değersizleştirmiştir. Enerjilerini ve öğrenme kapasitelerini atıl hale getirmiştir.
Çocuğu anlamayan onu öğretemez. Önce anlamak sonra da öğretmek gerekir. Çocuklar ile ebeveynler arasında kuşak farkı olduğundan anlayış farkı da doğacaktır. Bu tabiidir ve reddedilemez. Bu açığı eğitim yöntemleriyle kapatmak müyesser olmazsa genellikle şiddet yöntemi olarak sopa devreye girmektedir. Ortaçağ boyunca da bu yöntem değişmeden günümüze kadar aktarılmış ve sürdürülmüştür. Bugün ise deneyimle biliyoruz ki bu yöntem akim ve geçersiz bir yöntemdir. Öğretmeye değil zekayı köreltmeye hizmet etmektedir. Çocuğu eğitmediği gibi tamiri de zor olan travmalara neden olmaktadır.
Çocuklar yaramazlık yaptığında özellikle anne ve babalar onlara bağırarak tepki veriyor. Bazen de bir tür “disiplin” işlevi olarak görülen bağırmak, ister yürümeye başlayan ister ortaokul öğrencisi ister daha da büyük çocuk olsun psikolojik olarak zarar veriyor. Milliyet gazetesi tarafından haberleştirilen ABD’de yapılan yeni bir araştırma, çocuklara bağırılmasının fiziksel ve cinsel taciz ile benzer eşdeğer hasar verdiğini ortaya koyuyor. Bu yöntemin çocukları gerilettiği de bir gerçek. Dolayısıyla çocuklara bağırıp çağırmak bir öğretim metodu değil bir çaresizlik göstergesidir. Bundan dolayı birlikte öğrenmeye ihtiyaç vardır. Hadiste de belirtildiği gibi eğitim beşikten mezara kadar devam etmelidir. Bu sayede insan bazı eksikliklerini giderebilir ve yeni kuşaklarla daha müspet ve iyi köprü kurabilir ve onları daha iyi kucaklayabilir ve anlayabilir. Elbette bütün bir suçu bir kuşağa yüklemek, mal etmek haksızlık olacaktır. Kusur daha ziyade büyükte olsa da yine de müşterektir.
Araştırma, küçük yaşta ebeveynlerinin sözlü saldırısına uğrayan çocukların kendilerine zarar verme, uyuşturucu kullanımı ve cezaevine gitme oranlarında daha büyük bir risk olduğu da ortaya koyuyor. Çocuklarına “aptal” diyen ebeveynlerin çocuklarının kendine zarar verme ve uyuşturucu kullanma riskini artırdığını söyleyen uzmanlar “Çocuklara sert bir şekilde ses yükseltmek bir saldırı formudur ve büyük bir hasar doğurmaktadır” diyor.
İngiliz The Guardian gazetesinin aktardığı araştırma Child Abuse & Neglect isimli tıp dergisinde yayınlandı. Araştırmada, “Bu tür saldırılar çocuğun gelişimini olumsuz etkiliyor ve cinsel saldırı ve fiziksel saldırı ile eşdeğer bir etki meydana getiriyor ” denilmektedir. Araştırmayı yürüten Profesör Shanta R. Dube, “Genelde çocuklar çocukları eleştirdikleri ve ‘Tembelsin’ ve ‘Aptalsın’ dediklerinde çocuklara zarar verdiklerini fark etmiyorlar” diyor.
Halbuki bizde ‘güzel söz yılanı deliğinden çıkartır’ sözü esastır. Ya da eskilerin ifadesiyle marifet iltifata tabidir.
Kısaca şiddet yoluyla eğitim bir ortaçağ klasiğidir ve skolastik yöntemlerden birisidir. Bu yolla çocuklara ancak travma öğretilebilir.
Eğitimde zeka kullanmak yerine sopa kullanmak çocuğu ve istidatlarını köreltmektir. Marifet toplumu yerine şiddet toplumuna bir çağrıdır.