Sırılsıklam, yağmurda,
Dolaştım aylak, aylak,
Ayakkabılar delik,
Ortalık çamur, çaylak…
Üstüm, başım perişan,
Ne makam, ne de nişan…
Belki budur yakışan,
Kalmadı şöhretle şan…
İlk beliren tümsekte,
Tökezledim ve düştüm,
Kimse durmaz yüksekte,
Yerdeydim, üşümüştüm…
Yaratılış misali,
Hemhâl oldum çamurla…
Aslımla kucaklaştım,
Adem’in makamında…
Görüşmek üzre dünya,
Elveda telaşlarım…
Yine mi hayal, rüya,
Yine mi gözyaşlarım…
Ne güzeldi o âlem,
Ne mükemmel bir histi…
Merhaba keder, elem,
Zaman ne de hasisti…
Demek ki daha vardı,
Vuslata, mutluluğa…
Hasret gönlümü sardı,
Kanat çırptım boşluğa…
Umudum günahımdan,
Daha büyük, hamdolsun…
Ruhum da yıkanacak,
Tövbe olsun, ant olsun…
Merhametin gazaptan,
Büyüktür, böyle bildim…
Zelil başım eşikte,
“Affeyle…” diyebildim…
Ey günahları örten,
Ey kalplerin sahibi,
Kuluna bir inşirah,
Bir merhamet Ya Rabbi…
Ahmet Kağan Karabulut
(Bir sahur vaktine doğru, bir rüya üzerine…)