eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Yusuf Alpaslan ÖZDEMİR

Öncelikle muallim. Selçuk Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı alanında yüksek lisansa devam ediyor. Konya’da yaşıyor. Bir orta öğretim kurumunda Edebiyat Muallimi, yanı sıra çeşitli edebiyat dergilerinde yazıları yayınlanan, yerel bir gazetede düzenli olarak kültür sanat sayfaları hazırlayan bir kul, bir okur-yazar.

    Türkiye’de Mesleki Eğitimin Yol Haritası

    Çıraklıktan Ustalığa, Okuldan Hayata: Türkiye’de Mesleki Eğitimin Yol Haritası

    Eğitim, yalnızca bilgiyi kafaya doldurmak değil; elin, aklın ve vicdanın birlikte ustalaşmasıdır. Mesleki eğitim ise bu ustalığın en somut hâlidir, bir diğer deyişle teorinin atölyede, formülün uygulamada ete kemiğe büründüğü yerlerdir.

    Bir usta ile çırağın yan yana çalıştığı atölyede öğretilen hayat bilgisinde hem üretimin inceliği hem de çalışma onuru vardır: marangozun ilk doğru kesişi, demircinin kıvılcımında sabır ve titizlik, terzinin dikişinde tarih taşır.

    Alın Teriyle Kurulan Gelecek

    Meslek sahibi olmak bireye ekonomik bağımsızlık sağlar; ama daha da önemlisi, bireye kimlik, toplum içinse dayanıklılık ve sürekli bir yaratıcılık zemini sunar. Zanaatkârlık yalnızca geçmişin koruyucusu değil, aynı zamanda yenilik için bir laboratuvardır. İyi öğrenilmiş bir beceri, değişen koşullara hızla uyumlanabilen bir sermayedir. Bu yazıda mesleki eğitimin hem bireysel hem toplumsal kazançlarını; eğitim politikalarından atölye pratiklerine, başarı örneklerinden ölçülebilir etkilere dek adım adım tartışacağız.

    Mesleki eğitimin avantajı, gençlere yalnızca iş değil aynı zamanda hayata tutunacak somut bir beceri kazandırmasıdır. TÜİK verilerine göre Türkiye’de işsizlik oranı 2024 itibarıyla %9 civarında seyrederken, mesleki ve teknik lise mezunlarının istihdam oranı genel lise mezunlarına kıyasla çok daha yüksektir. Örneğin, otomotiv ve yazılım gibi alanlarda mesleki eğitim almış gençler, mezuniyetlerinin hemen ardından iş bulabilmekte, kimi zaman da kendi işlerini kurabilmektedir. Almanya’daki “dual sistem” gibi modellerin Türkiye’ye uyarlanması, sanayi ve üretim gücümüzü artıracak stratejik bir hamledir. Çünkü Türkiye gibi genç nüfusu yüksek, üretim potansiyeli güçlü bir ülkede mesleki eğitim yalnızca bir tercih değil, kalkınmanın anahtarıdır.

    Mesleki eğitimin önemini en açık biçimde gösteren örneklerden biri Almanya’dır. “Dual sistem” adı verilen modelde öğrenciler haftanın belli günlerinde okulda teorik eğitim alırken, diğer günlerinde doğrudan fabrikada veya atölyede çalışırlar. Bu sayede Almanya’da genç işsizlik oranı %6’nın altındadır; yani Avrupa ortalamasının yarısından bile daha düşük. Benzer şekilde Güney Kore, 1960’larda yoksulluk içindeyken meslek liseleri ve teknik enstitülere yaptığı yatırımla kısa sürede elektronik ve otomotivde dünya markaları çıkarabilmiştir. İsviçre’de ise lise öğrencilerinin yaklaşık %70’i mesleki eğitim yolunu seçer ve bu tercih ülkenin yüksek üretkenlik seviyesini besler.

    Dünyanın farklı bölgelerindeki bu örnekler gösteriyor ki mesleki eğitim, bireylere iş güvencesi sağlamakla kalmaz; devletlerin rekabet gücünü ve ekonomik bağımsızlığını da belirleyen kritik bir unsurdur.

    Kolejden Öte, Atölyeden İleri: Meslek Liselerinin Gerçek Gücü

    Meslek liselerinin önemini herkes kabul ederken, ailelerin çocuklarını bu okullara yönlendirmekte isteksiz davranmasının altında derin toplumsal ve kültürel sebepler yatıyor. En başta, Türkiye’de “iyi okul” denince akla kolej ya da akademik ağırlıklı liseler geliyor; meslek lisesi ise çoğu aile için “son çare” olarak görülüyor. Bunun temelinde, toplumda saygınlığın daha çok beyaz yakalı mesleklerle ilişkilendirilmesi var. Bir genç mühendis olursa, doktor ya da avukat olursa “başarılı” kabul ediliyor; ama torna tezgâhında yetişen bir ustabaşı ya da kaynakçı olduğunda çoğu kez emeği görünmezleşiyor. Bu algı aileleri korkutuyor.

    Öte yandan meslek liseleri ve sanayinin çevre ve ortamına dair kaygılar da söz konusu. Sanayi bölgelerindeki çalışma koşullarının yorucu olması, iş güvenliği tedbirlerinin yüzeyselliği, iş ortamlarının tekinsiz görülmesi, kimi zaman yetersiz beslenme ya da ağır iş yükü altında öğrencilerin yıpranması, ailelerde olumsuz tesirlere kapı aralıyor. Üniversiteye geçiş imkânlarının daha dar ve zor olması, öğrencilerin “gelecek kapılarının kapanacağı” endişesiyle aileleri geri adım atmaya itiyor. Yine toplumun farklı kesimlerinde hissedilen haksız bir mukayese de var: Kolejli gençle meslek liseli genç aynı masaya oturduğunda, çoğu zaman kolejliden yana bir üstünlük atfediliyor. Bu bakış, ailelerin gözünde çocuklarının sosyal hayatta geride kalacağı korkusunu güçlendiriyor.

    Oysa meseleye istatistiklerle bakıldığında tablo bu kadar karanlık değil, tam tersi istikamette. Meslekî ve teknik lise mezunlarının iş bulma oranı, genel lise mezunlarının epeyce bir üzerinde. TÜİK 2023 verilerine göre meslek lisesi mezunlarının %67’si mezuniyet sonrası ilk 2 yıl içinde istihdama katılabiliyor. Ayrıca bugün Türkiye’de sanayi ve hizmet sektöründe en çok ihtiyaç duyulan ara eleman açığı 700 binin üzerinde. Yani iş dünyası, aslında meslek lisesi mezunlarını bekliyor. Buna rağmen ailelerin zihnindeki “saygınlık” algısı, bu çıplak gerçeği gölgelemeye devam ediyor.

    Saygınlığın Yeni Tanımı: Meslek Liselerinden Geleceğin Yazarları, Mühendisleri, Ustaları

    Meslek liselerinde eğitim yalnızca tornavida, kaynak ya da bilgisayar programı öğretmekle sınırlı değil; aynı zamanda öğrenciyi hayata hazırlamakla da ilgili. Burada en büyük görev aslında kültür dersleri öğretmenlerine düşüyor. Çünkü meslek öğretmenleri genellikle işlerini hakkıyla yapıyor; öğrenciyi mesleğin teknik boyutuna hazırlıyor. Ancak kültür öğretmenleri çoğu kez meslek lisesine, “ikinci sınıf okul” gözüyle bakarak geliyor. Oysa tam tersi, onların en büyük fırsatı burada gizli. Çünkü meslek lisesi öğrencisi, hayatla daha erken yüzleşmiş, üretime daha çabuk katılmış bir gençtir; onun edebiyat, tarih ya da felsefe derslerinde duyduğu söz, belki de en çok onun zihninde yankı bulacaktır.

    Ama pratikte, kültür dersleri kimi zaman ihmal ediliyor; “zaten üniversiteye giremeyecekler” önyargısıyla öğretmenlerin motivasyonu düşüyor. Oysa tarih boyunca zanaatkâr kökenli nice büyük düşünür, sanatçı ve yazar çıkmıştır. Örneğin Fransız edebiyatının en önemli kalemlerinden Émile Zola, basım işçiliğinden geçerek yazar olmuştur. İngiltere’de Nobel ödüllü şair Philip Larkin, kütüphanecilikten gelen bir disiplini edebiyata taşımıştır. Bizde de Mehmet Akif Ersoy’un veteriner hekimliği eğitimi almış olması, Cemal Süreya’nın Maliye Bakanlığı’nda müfettişlik yapması, Necip Fazıl’ın bankacılıktan edebiyata ve sanata yönelmesi, Oğuz Atay ve hocası Mustafa İnan’ın mühendis olmaları, daha pek çok isim… meslek ve zanaat tecrübelerinin sanatla buluşabileceğini ziyadesiyle gösterir. Dahası, Türkiye’nin sanayi öncüleri arasında üniversiteye gitmeden kendi atölyesinden dünya markası çıkaran girişimciler vardır. Bugün akademide de mühendislik ya da işçilik kökeninden gelip edebiyat ya da sosyal bilimlerde eser veren akademisyenler mevcuttur.

    Kültür öğretmenlerinin meslek liselerindeki en büyük sorumluluğu, öğrencinin teknik becerisini entelektüel bir ufukla desteklemek olmalı. Bir kaynakçının Nietzsche okuması, bir tornacı çırağının Yahya Kemal’in bir şiirini yorumlaması, bir yazılım öğrencisinin Dostoyevski’den ders çıkarması mümkündür.

    Öğretmen, meslek lisesi öğrencisinin ufkunu genişletirse, belki de Türkiye’nin en özgün düşünür ve sanatçıları bu okullardan çıkacaktır. Ama bunun için kültür dersleri asla ihmal edilmemeli, tam tersine mesleki eğitimin ruhuna entegre edilmelidir.

    Sonuçta, ailelerin meslek liselerini tercih etmeme sebeplerini anlasak da, asıl değişim öğretmenlerin, özellikle de kültür dersleri öğretmenlerinin öğrenciyi nasıl gördüğüyle başlar. Onlar öğrenciyi “kaybolmuş” değil, “yarının ustası” olarak görmeli. Böyle bir bakış, ailelerin kaygılarını da zamanla azaltacak, meslek liselerini yeniden cazip bir seçenek hâline getirecektir.

    Ellerin Ustalığı, Zihinlerin Ufku: Mesleki Eğitimi Yeniden Düşünmek

    Önce kısa bir özet: elimizde yüksek NEET (egitimde/işte olmayan genç) oranı, işgücünde kapanmayan nitelik açıkları ve aynı zamanda mesleki eğitimin istihdama hızlı geçiş sağladığını gösteren kanıtlar var. Bu çerçevede öneriler hem sistemik (politik, mevzuat) hem uygulamalı (okul-işyeri ortaklığı, öğretmen, öğrenci refahı) hem de kültürel (saygınlık, aile iletişimi) boyutları eş zamanlı ele almalı. Aşağıda her madde pratik adımlar, örnekler ve mümkün olan yerlerde kaynaklarla desteklenmiş biçimde özetledim. Ciddi bir internet taramasıyla çok daha çeşitli ve detaylı bilgiye ulaşmak mümkün.

    Aşağıdaki çözüm öneri ve teklifler hiç uygulanmamış, düşünülmemiş, yapılmamış misaller değil elbette. Bir bütünlük oluşturması hasebiyle bunları özlü ve özgün bir şekilde bir araya getirmeye gayret ettim.

    1. Dual / işbağımlı modelleri ölçeklendirmek ve yerelleştirilmiş pilotlar kurmak
      Almanya ve İsviçre örnekleri, okul+işyeri (dual) modellerin işe geçişi kolaylaştırdığını gösteriyor; Almanya’da işyeri tabanlı eğitim yaygın, birçok eğitim alanı doğrudan şirket tarafından işe alımla sonuçlanıyor. Türkiye’de de MEB ve TOBB iş birlikleriyle başlatılmış pilot uygulamalar var — bu deneyimler hem altyapı hem de kurumsal eşgüdüm için bir temel sağlıyor; ölçeklendirme için bölgesel sanayi kümeleri ile eşleştirilen pilotlar en hızlı geri dönüşü verir.
    2. İşveren teşvikleri + asgari korumalar: ücret, sigorta, iş güvencesi
      Çırak/apprentice programları ücretsiz işgücünden ibaret görülmemeli; ücret/ödenek, sigorta, çalışma süresi ve net bir öğrenme planı içermeli. Devlet ilk yıllarda işletmelere maaş desteği, SGK prim desteği veya vergi indirimi vererek işe yerleştirme maliyetini azaltabilir; bunun yanında işletmeler için kalite taahhütleri (öğrenme çıktıları, mentor belgesi) koşulu getirilmeli. Bu yaklaşım, firmaların eğitime yatırım yaparken katlanacakları maliyeti düşürür ve yönetilebilir kılar (benzer modeller Avrupa’da yaygın).
    3. Okul–sanayi kurumsallaşması: müfredat ortak tasarımı ve sektör konseyleri
      MEB’in 2024 Politika Belgesi gibi dokümanlar mesleki eğitimin ihtiyaç odaklı yeniden kurgulanması gerektiğini vurguluyor; bunun pratiğe dökülmesi sektör-konseyleri (ör. otomotiv, bilişim, gıda) aracılığıyla programların yıllık güncellenmesi, staj hedeflerinin ve kazanımlarının sektör tarafından onaylanmasıyla sağlanır. Böylece mezunlar piyasadaki somut beceri açığını doldurur.
    4. Öğretmen yetkinliği: sektör deneyimli öğretmen ve sürekli mesleki gelişim (CPD)
      Meslek öğretmenleri çoğu zaman iyi niyetli ve yetkin; sorun kültür dersleri ve genel kültür öğretmenlerinin meslek lisesine yönelik ön yargıları ile CPD eksikliğinde. Çözüm: (a) sektör kökenli eğitmenlerin okullarda yarı zamanlı görevlendirilmesi (adjunct/usta öğretmen modeli), (b) kültür dersleri öğretmenleri için ‘meslek lisesi pedagojisi’ sertifika programları, (c) öğretmenlerin sanayi staj zorunluluğu — böylece kültür dersleri öğretmeni meslek ortamını, öğrencinin gündelik zorluğunu ve mesleğin estetiğini deneyimleyerek dersine yansıtır. MEB politika belgeleri öğretmen eğitimine vurgu yapıyor; bu adımlar ulusal stratejiyle uyumlu.
    5. Aile ve toplum iletişimi — prestij kampanyaları ve rol modeller
      Ailelerin “saygınlık” endişesini aşmanın en etkili yollarından biri, meslek lisesi mezunu başarılı rol modellerin görünürlüğünü artırmaktır: Sanattan bilime, akademiden girişimciliğe kadar meslek/zanaat kökenli isimlerin hikâyeleri (kamu spotları, belgeseller, okullarda konuk konuşmalar). Almanya’da zanaatkârlığın saygınlığı devlet-sanayi-okul ortak iletişimiyle destekleniyor; benzer kamu kampanyaları Türkiye’de de algıyı değiştirebilir. Burs, başarı ödülleri, yarışmalar bu saygınlığı besler.
    6. Öğrenci refahı: beslenme, sağlık, güvenlik, mobbing karşıtı mekanizmalar
      Ailelerin “sanayi ortamı tekinsiz, ahlâken, tutum ve davranışlar, argo dili kötü tesir edebilir endişesi, öğrenciler çok çalıştırılıyor, yetersiz beslenme” kaygıları aşikâr. Okullarda ve işyeri eğitim alanlarında sağlık-güvenlik standartları, okul kantinleri/öğrenci öğün destekleri, işyeri mentorluğu (çalışma süresinin öğrenme-denge ilkesi) ve açık şikâyet-müdahale mekanizmaları (mobbing bildirim hattı, psikososyal destek) sağlanması gerekir.

    İŞKUR’un işbaşı eğitimleri gibi programlar hâlihazırda eğitim-iş eşleştirme yapıyor; bunların kalite kriterine sahip olması ve öğrenci haklarını garanti etmesi öncelik olmalı.

    1. Kariyer rehberliği ve şeffaf iş verisi: Erken Yönlendirme
      OECD verileri Türkiye’de NEET oranının görece yüksek olduğunu gösteriyor; gençleri erken dönemde meslek keşfine dahil etmek, iş gücü piyasası verilerini (hangi mesleklerde açık var, hangi bölgelerde hangi beceriler aranıyor) okullara gerçek zamanlı sunmak gerekiyor. Okul-dağılımı ve öğrenci tercihi bu verilerle eşleşirse hem öğrencinin motivasyonu artar hem de işgücü piyasasının talebi karşılanır.
    2. Yükseköğretim bağlantıları ve esnek geçiş yolları
      Meslek liselerinden yükseköğretime geçiş mekanizmaları net, şeffaf ve esnek olmalı: meslek lisesi kazanımlarının meslek yüksekokulu ve lisans programlarında kredi saydırılmasını garantileyecek protokoller, “modüler/kredili” yapı ve mikro-sertifika (stackable credentials) sistemi oluşturmak, gençlerin hem istihdam hem öğrenme yolunu kesintisiz kullanmasına olanak tanır. Türkiye’de meslek yüksekokullarına geçiş ve dikey geçiş mekanizmaları mevcut; ancak bunların yerel sanayiyle eşgüdümü ve görünürlüğü artırılmalı.
    3. Kalite ve izleme: performans göstergeleri, istihdam sonuçları ve şeffaf raporlama
      Meslek liseleri için yıllık “istihdam/sertifika-kazanma/işte kalma” izleme sistemi kurulmalı; hangi okul/alan mezunu kaç ayda iş buluyor, hangi işletmeler mezunları istihdam ediyor gibi veriler açıkça yayınlanmalı. Bu, aileleri ikna etmede, politikaların hedeflenmesinde ve iyi uygulamaların yaygınlaştırılmasında kritik rol oynar. SBB ve ilgili raporlar da nitelik artırımına dair ölçüm ihtiyacını vurguluyor.
    4. KOBİ’lere ve yerel girişimlere destek — girişimcilik eğitimleri ve kuluçka
      Meslek lisesi mezunları için küçük ölçekli üretim, atölye girişimciliği teşvik edilmeli: düşük faizli kredi paketleri, mikro-hibe, kuluçka merkezleri, yerel fuar/market erişimi gibi uygulamalar hem istihdamı artırır hem de zanaatkâr kimliğin ekonomik karşılığını güçlendirir.
    5. Hızlı kazanılan dijital/mikro-sertifikalar ile esnek yetkinlik arzı
      Endüstri 4.0 gereksinimleri için kısa, iş odaklı dijital sertifikalar (ör. CNC temelleri, PLC temelleri, temel yazılım testleri) ilâve edilerek mezunların piyasada hemen rekabet edebilmesi sağlanmalı. Bu sertifikalar uluslararası standartlara uygun olursa yurt dışı istihdam imkânları da açar.

    Toparlayacak olursak; politika kararı tek başına yeterli değil, eş zamanlı olarak sanayi ile güvene dayalı uzun vadeli ortaklıklar, öğretmen ve öğrenci refahına yatırım, aile ve toplum algısını hedef alan iletişim programları ve şeffaf performans verileri birlikte uygulanmalı.

    Bu kombinasyon, meslek liselerini “son çare” olmaktan çıkarıp, tercih edilen, saygın ve ekonomik olarak cazip eğitim kanalı hâline getirebilir.

    Yusuf Alpaslan ÖZDEMİR

    KAYNAKÇA VE OKUMA ÖNERİLERİ:

    Resmî Veriler ve Raporlar

    • Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), İşgücü İstatistikleri 2023–2024: Meslek lisesi mezunlarının istihdam oranları ve genç işsizlik verileri.
    • Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2024 Mesleki Eğitim Politika Belgesi: Mesleki eğitimde hedefler, sektör iş birlikleri, öğretmen eğitimi.
    • OECD, Education at a Glance 2023: Türkiye ve OECD ülkelerinde mesleki eğitim karşılaştırmalı verileri.
    • Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 11. Kalkınma Planı (2019–2023): Mesleki ve teknik eğitimde kalite, işgücü piyasası uyumu.
    • İŞKUR, İşbaşı Eğitim Programları Raporu 2023: Çıraklık, staj ve işyeri temelli eğitim uygulamaları.
    • OECD, Learning for Jobs (2010): İş piyasasına uygun mesleki eğitim modelleri.

    Türkiye’de Mesleki Eğitim ve Toplumsal Boyutlar

    • Aytaç, T. (2014). Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitim Sorunları ve Çözüm Arayışları. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi.
    • Özdemir, S. & Yılmaz, K. (2019). Türkiye’de Meslek Liselerinin Sosyal Algısı Üzerine Bir Araştırma. Eğitim ve Bilim Dergisi.
    • Tunalı, İ. (2003). Türkiye’de Eğitim ve İşgücü Piyasası. Dünya Bankası Türkiye Raporu.

    Edebî ve Kültürel Perspektifler

    • Richard Sennett, Zanaatkâr (Metis Yayınları, 2009): Ustalık, el emeği ve öğrenmenin kültürel değeri üzerine rahat okunur hüviyette yararlı bir eser.
    • Mehmet Genç, Osmanlı İktisadî Dünya Görüşü (İstanbul, 2000): Osmanlı’daki zanaatkârlık, usta-çırak ilişkisi bağlamında tarihsel bir bakıştan el almak mümkün.
    • Hayriye Ünal, Eleştirinin Yeni Yasaları (Hece Yayınları, 2024): Mesleki eğitimin kültür boyutunu anlamak için öğretmenlik ve eğitim üzerine eleştirel ufuk açıcı bir kaynak. Kitap hakkında yazım yakında ulusal bir dergide yayımlanacak, takip etmenizde ve okumanızda fayda var düşüncesiyle tavsiye ediyorum yazımı.
    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.