Araya üç gün girdi, bir önceki yazımızda Fuat Köprülü’nün ilim adamlığından ve siyasete geçiş serüveninden söz etmiştik. Yıl 1932, Dolmabahçe’de 1. Türk Dil Kurultayı yapılmaktadır. Programda devrin üniversitedeki en yetkili ismi, dil ve edebiyat tarihi çalışmaları ile dünyaca kabul görmüş bir otoritesi, edebiyat fakültesi dekanı ve profesörü Fuat Köprülü yoktur…...
Münevver bu ülkede kime denilir diye bir soru sorulsa idi yaşadığı zamanlarda tartışmasız parmakların çoğu onu gösterirdi. Ona mümtaz münevver demek daha uygun düşerdi. Kitap meraklısı. Muhibbanı mümtaz. Konağı kitap dolu ama misafirleri seçilerek alınan insanlardan meydana gelirdi. Seçme insanların en büyük özelliği de, cemiyet adabını bilen ve entellektüel kimseler...
Elbette böyle bir tablodan asıl maksat oryantalistlerin ayrıntılı bir dökümünü, çalışmalarını vs vermek değildir. Bunlar ciltler doldurur. Bu yüzden böyle bir başlık altında onların nasıl canhıraş bir şekilde çalıştıklarına ait ibretamiz örnekler sunarak bize düşeni ihtar etmek, gündeme getirmektir. Öyleyse kısaca şarkiyatçılığa göz atmak gerekir. Batı-Doğu mücadelesinin tarihi epeyce eskilere...
Gerçek anlamda kültür kuruluşlarına sahip çıkan, destek veren bir yönetim aslında gençlerinin geleceğine, yani ülkenin yarınına yatırım yapıyor demektir. Öğretim diploma ile biter, fakat talim ve terbiye hayat boyu devam eder
Büyüsü kaybedilmiş mekanik bir dünyanın bağlıları için mitler değersiz anlatımlardır. Bizzat kendi ataları bu anlatımları binlerce yıl evvelden başlamak üzere uzun devirler boyunca yaşatmış olsa da değersiz görülürler. Neyse ki Mircae Eliade ilginç bir tespit yapar Mitlerin Özellikleri adlı kitabında; Avrupalı ilim insanları mitleri, 19.yy’dakiler gibi fabl ya da uydurma...
Çalışmasına; bilim-düşünce adamlarından, yani Müslüman aydınlardan önemli bir isteğini ifadeyle geçelim: O, şöyle der: “Benim çalışma yılım 365 gündür. Haftanın yedi günüdür. Ben Cumartesi, Pazar günü bile sabah saat 7.30’da enstitüdeyim. Bilim adamlarından buna yakın bir çalışma isterim”. Bu paragraf, aslında olanbiteni bütünüyle ortaya koymaktadır. Bundan sonraki izahlar, misaller bunun...
Türkçede ve Farsçada camia genellikle toplum veya topluluk için kullanılır. Arapçada bu kelime üniversite olarak kullanılmaktadır. Cami kelimesine bir ta-ı marbuta eklenerek üniversite yapılmıştır. Bu da cami ile üniversite arasında geçişliliği göstermektedir. Eskiden ilim yuvaları cami havzalarında veya etrafında kümelenirdi. Sözgelimi en kıdemli ilim yuvalarından biri olan El Ezher’ın kurulması...
Başarıya ulaşmanın tek yolu, çalışmaktır. Hayatın anlamı, çalışmak üzerine kurulmuştur. Çalışmak, öğrenmektir. İnsan öğrenmeyince ölür, sözünün altında yatan mana da aslında budur. Âlim; bilgi ile öğrenme arzusunda olanı buluşturandır. Bilmeyen insanın inanması da zordur. Bilgiye ahlak çerçevesinde güç kazandıran kişi, âlimdir. Tıp, matematik, biyoloji… bilimin tüm alanlarında modern ilmin tüketicisi...
Köklü bir kültür ve medeniyetten beslenen Âkif, bir kısım araştırmacıların iddia ettikleri gibi, mazisinden utanmamaktadır. Yeri geldiğinde ne kadar zengin bir ilim geleneğine sahip olduğunu hatırlatır. Zaman içerisinde yapılan yanlışlıkları ve hataları söylerken Mehmet Âkif’i, geçmişle ve gelenekle hesaplaşma içerisine girdiğini düşünmek makul bir tespit gibi görünmemektedir. O, mazisi olmayan...
İlim kaynağıyla irtibatını kesmezse hidayete götürür. İlim kendisine yabancılaşır ve kaynağıyla irtibatını kaybederse sapkınlık vesilesi olabilir. İlim ilim için olursa kendisini yaratıcıdan bağımsız sayar ve addeder. İlim Allah için olursa hidayet yollarına rehberlik eder. Merhum Hindistanlı allame Vahidüddin Han daima ilim ile din arasındaki münasebetleri gözlemlemiş ve bu konuyu ilgisinin...
Milli Şairimizi, çağdaş ileri bilginin Batı’da bulunduğunu dolayısıyla Avrupa’daki fen ve tekniğin önemini hatırlatmaktadır. Zira “Batı’nın maddî gelişmişliği Doğu’nun varlığı için bir tehlike oluşturmaktadır. Doğu’nun var oluşu bilim ve teknoloji alanındaki geri kalmışlığından bir an önce kurtulmakla mümkündür. Doğu toplumları üç asırdır kaybettiği ya da takip edemediği bilimi Batı’dan almalıdır....