“Seyyid” diye tanınan veyâ tanıtılan ne çok kişi var, mâşallah!
Bunların gerçeğini sahtesinden ayırt etmek bugün çok zor.
Velâkin işte tam bu noktada dur!
Dur ve bana kulak ver.
***
TDK muhtemelen bu zorluğu düşünmüş ve çözmek için
dâhîce bir şey yapmış.
Ne yapmış, biliyor musun?
Hz. Peygamber soyundan gelenlerle gelmeyenleri, kısaca bunların gerçeğini sahtesinden ayırt etmek için “sayıt” kelimesini îcâd etmiş…
Tek kelimeyle “kerâmet” derim buna ben.
Niye mi?
Eğer RİT (Resmî İkāmeli Türkçe) politikası bu mübârek “sayıt” kelimesini benimseyip bağrına bassaydı mûcize gibi bir şey olurdu:
Gerçekten Hz. Peygamber soyundan gelenleri sahtesinden ayırt etmek mümkün olurdu.
***
Peki, nasıl mümkün olurdu bu?
Şöyle:
“Seyyid” ünvânını devlet tamâmen yasaklardı önce.
(Yıllardır “unvan” imlâsıyla yaz[maya alıştırıl]dığım kelimeyi şimdi “ünvan” biçiminde yazarken bir tuhaf oIdum.)
İster gerçek ister sahte bilumum “Seyyid”leri toplayıp bundan böyle ünvan olarak yalnızca “Sayıt” kelimesini kullanma haklarının olduğunu, “Seyyid”den vazgeçemeyip kullanmaları hâlinde cezâya müstahak olacaklarını resmen bildirirdi.
İşte o zaman -gerçek veyâ sahte- “Seyyid”lerin nasıl azalıp başka türlü yaşamaya başladığını görürdün…
Ha, eğer bunlardan birkaçı gönül indirip “Sayıt” olmaya râzı olsaydı onlara bir şekilde yine hürmet ederdin.
***
“Seyyid”lerin birdenbire “Sayıt” olması, Türkçede buna benzer daha nice öz Türkçe fantezilerinin yapılmış olabileceğini düşündürdü tabii ki.
İçinde “Seyyid” bulunan birtakım sözleri de “Sayıt”larla şereflendirmiş olabilirlerdi.
Gelgelelim TDK bu yolda öz Türkçecileri hayal kırıklığına uğratmış.
Meselâ “Seyyid-i Kâinât” yerine “Evrenin Sayıtı” demeyi unutmuş.
“Seyyidü’l-Enbiyâ” yerine “Yalvaçların Sayıtı” demeyi de ihmâl etmiş.
***
Bak dostum, bu “sayıt” halk Türkçesinde meğer “örümcek, örümcek ağı” demekmiş.
TDK kayıtları öyle diyor.
“Sayıt” hakkındaki bu kaydı görünce TDK müdâhalesinin ne ince bir düşünce taşıdığını idrâk etmek zor değil:
Yâni “örümcek, örümcek ağı” demek olan bayağı bir kelimeyi oralardan kurtarıp “Seyyid”lik makāmına yükseltmek RİT (Resmî İkāmeli Türkçe) kerâmeti değilse ne olabilir?
***
(Dikkat: Bundan sonraki satırları okumadan evvel lütfen birkaç mendil al eline! Okuduklarından mütevellid ağlarken veyâ gülerken lâzım olur.)
***
TDK, 1981 yılında çıkardığı “Yöntembilim Terimleri Sözlüğü”nde bu “sayıt” kelimesini “mefrûza”nın da Türkçe karşılığı olarak duyurmuş ve şöyle târif buyurmuş:
“Olmayan ya da gerçekleşmemiş bir durumu tasarlama, geçerli sayma ya da bir savı kanıtlamadan doğru sayma.”
***
TDK, 1981 yılında bu “sayıt” kelimesini İngilizce “numeral”ın Türkçesi diye îlân etmiş ve şöyle târiflendirmiş:
“Bir sayının kesikli gösterimi,örn. bir sayıyı gösteren dört değişik sayıt şunlar olabilir.: On iki Türkçe bir sözcükle 12 onlu sayılama dizgesinde XII Roman saymaklarıyla 1100 arı ikili sayılama dizgesinde”
(Bu târiften bir şey anlamadım, diyorsanız bana değil, yazana sorun. Çünkü TDK sayfasından aynen kopyalayıp buraya aldım.)
***
1983’te TDK bu “sayıt” kelimesini yine “numeral”ın Türkçesi diye sunmuş ve şöyle târif etmiş:
“Sayıları göstermeye yarayan simgelerden her biri.”
***
Ve TDK üstâdın “sayıt” için son karârı: 2007’de “Bilgisayar Terimleri Karşılıklar Kılavuzu”nda bu kelimenin “numeral” demek olduğuna karar vermiş.
***
Yeteri kadar ağladıysan yâhut güldüysen şimdi düşünme zamânı.
Sen de “sayısal”cıysan TDK tarafından sana ciddî bir teklif var:
Bundan sonra “sayısal” yerine “sayıt” da diyebilirsin.
Nitekim TDK 1981’de Fransızca “numéral” kelimesinin Türkçesine “sayısal” demiş.
Hani “-sal” ekine ısınamadıysan “sayıt” gibi bir muâdil var elimizde.
Al, gönül rahatlığıyla kullan.
Üstelik “boyut” kadar güzel…
“Sayısalcı”lardan bir kısmı da artık “sayıtçı” olmayı tercih edebilir.
***
Gördüğün gibi, değerli kardeşim, “sayıt”ın mârifetleri say say bitmiyor.
Câhil halkın dilinde “örümcek, örümcek ağı” iken birdenbire “Seyyid” îlân edilir.
Sonra “mefrûza (:var sayılan, var gibi kabul edilen, farz edilen)” olur, “numeral (:numarayla alâkalı, sayıca, rakam olarak)” olur.