Sivas, Anadolu’nun Türk kültür ve irfanını en iyi yaşatan illerden biridir. Sivas hem sazdır hem sözdür, Türkün yüce gönlüdür, vicdanıdır, sesidir.
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Sivas Şubemizin çok kıymetli başkanı Sayın Aydın Yılmaz hocamın davetlisi olarak ikinci defa katıldığım “Gündönümü Şiir Akşamları” programının 15.’si “Ahmet Zahit Erbaş”ın muhteşem sunuculuğuyla yapıldı. Bir programı 15 defa üstü üste yapmak bir başarı hikâyesi değil de nedir? İşin ve çabanın sürekli olanı makbuldür. Bu, bir heyecan değil bir aşk ve iradedir. Kutluyorum Aydın Yılmaz hocamızı ve TDED Sivas Şubesindeki arkadaşlarımızı.
Merhum devlet adamı Muhsin Yazıcıoğlu’nun adını taşıyan kültür merkezinde gerçekleşen programda şiirimi okumadan evvel, selamlama konuşmamda Sivas’ın ve Erzurum’un ortak özelliklerinden bahsettim, dadaşlar diyarından yiğidolara selam ve muhabbetlerimi ilettim.
Türk kültür ve irfanının, has Türkçemizin ve şiirimizin, hikmet ve aşkımızın muhafız sandıkları olarak niteledim türküleri. Türküler yaşadıkça Türkçemiz ile yüreğimizin, gönlümüzün ve ruhumuzun kadim tarihi de yaşayacak. Anadolu’da Urfa ve Elaziz ile beraber türküleriyle iman tazelenecek iki şehirdir Erzurum ve Sivas.
Yol şehridir ikisi de. Çifteminareli’dir iki şiir şehri de. Millî Mücadelede şanla ve şerefle kongre tarihini beraber taşır Erzurum ve Sivas. Bu iki şehir göğüsler aylarca ayazı, karı, kışı, boranı…
Kul olayım kalem tutan ellere
Kâtip arzuhalim yaz yâre böyle
Şekerler ezeyim şirin dillere
Kâtip arzuhalim yaz yâre böyle
Türkülerinde “kalem” veya “divit kalem” geçen ilim, irfan yurdu şehirlerin zirvesidir Erzurum ve Sivas. Sivas Erzurum’un savaş ve işgal görmemiş halidir. Hudut ve harp şehri olan Erzurum 19. ve 20. asırda yaşadığı acılarla birlikte “muhacir” olduğunda Sivas Erzurumlu muhacirlere bir sığınak, bir teneffüshane, bir imdat olmuştur. İki şehir arasındaki ilişki “ensar-muhacir” ilişkisidir.
Batı’ya yürüyen her Erzurumlu illa ki Sivas’ın havasını teneffüs eder.
Yılın en uzun gecesi olan 21 Aralık’ta yapılması gelenekleşen “Gündönümü Şiir Akşamları” 28 Eylül 2025 tarihinde vefat eden Türkçemizin güçlü sesi, Sivaslı şair Yavuz Bülent Bakiler’in anısına düzenlendi. Programda kürsüye çıkan hemen her Sivaslı şairin şair Bakiler ile muhakkak bir hatırası vardı ve salon bu hatıraları ilgiyle dinledi. Sivas’ın kültür emekçilerinden Mehmet Şarkışla Hoca hatıralar ve mısralar eşliğinde Yavuz Bülent Bakiler’i anlattı.
Karımın anası anama benzer
Öylesine yakın duygulu ince.
Özü sözü bir, yayla gözesi kadar berrak
Oturtacak yer bulamaz çıkıp yanına gidince
Yüreği destanlar gibi sımsıcak.
Sivas Valiliği’nin Yavuz Bülent Bakiler’i anlattığı kısa film, oldukça etkiliydi. Kimi şairdi kimi şiirsever, gecede sırasıyla şu isimler şiir okudu: Ali Bal, Buğra Turan, Berkan Uzun, Efra Sultan Tosun, Kenan Çarboğa, Kadir Yılmaz, Muhammed Sefa Kılınç, Murat Ertaş, Mustafa Uçurum, Münir Çakmak, Sefa Aksoy, Serkan Haydar Kocaman, Süleyman Güler, Turan Çarboğa…
Şiirlerin arasında “Muzaffer Sarısözen Güzel Sanatlar Lisesi” öğrencileri hocaları Mehmet Durna ve Oğuzhan Alpen eşliğinde çalıp söylediler. Mehmet Durna’nın söylediği her türkü sesten yontulmuş bir heykel gibi harikaydı. Öğrenciler de oldukça başarılıydı. Okul müdürleri Semih Akgül hocayı tebrik ediyorum.
Program konuşmacısı Mehmet Şarkışlalı Hoca merhum Bakiler’in anne temalı şiirine vurgu yaparken ve şair Ali Bal da annesine ithaf ettiği şiiri okuyunca duygulandım. Çünkü ben de anneme yazdığım şiiri okuma hazırlığındaydım. Hal böyleyken birbirimizden habersizdik. Tevafuk işte…
GÜZEL KADINLAR
-Anneme
Ürkek bakışlarında, kamaşır da tan yeri
Eğleşirler dağlarla, en vahşi kırlar kadar
Yıkanırlar yağmurda, coşarlar bahar gibi…
Doğarlar, doğururlar tabiat döşeğinde
Bir tülbentin içinde çocuklar toprak kokar
Tomurcuk, çiçek açar kınalı ellerinde…
Dantelâ yürekleri ezelden işlemeli
Umutlarını saklar, kadifeden sandıklar
Havva’nın tövbesidir, o sükût edişleri…
Hava gibi su gibi hayat taşır özünde
Kırk kapılı hazine, kırkında sonsuz esrar
Kutlu nesiller büyür, büyütürler dizinde…
Engindir, aydınlıktır siyah süzme gözleri
Soğuk yakar, gün yakar, en ziyade aşk yakar
Gül yaparlar, bezerler ocaktaki külleri…
Mezar taşı gibidir, sevdasının başında
Gezinirler göklerde, sanki bu çağda yoklar
Bir avuç inci saçıp gitmişler de ardında…
Kaldığımız otel 2013 yılı BKM yapımı “Düğün Dernek 1” filminde Tüpçü Fikret’in (Ahmet Kural) otel sahibi Sırrı (Sırrı Süreyya Önder) ile tartıştığı sahnenin çekildiği filmdeki adıyla Sivas Otel, gerçek adıyla Revag Otel’di. Filmler şehirlerin sosyo-kültürel ve ekonomik hayatını doğrudan etkiliyor (Bu, başlı başına bir yazı konusu). Bunu Sivas’ta görmek mümkün. Otelin resepsiyonundaki ekranda Düğün Dernek filminin otel sahnesi dönüp duruyor.
Sivas’ta kaldığımız sürede Aydın Yılmaz başkanımız ve dostları birbirlerine ve bize karşı oldukça sıcaktı. Nüktedan insanlar muhabbetin ve dostluğun kilit taşıdır. Güzel ortamları var. Bilhassa tüm Sivas’ın tanıdığı, nam-ı diğer “Dede” olan ve küçük büyük herkesin böyle seslendiği Necaattin Çelik ağabeyimiz başlı başına bir cemiyet, bir şehir, bir hafıza, bir dünya hatıra… Maden mühendisi olan ve uzun yıllar mermer ocağı ve atölyesi işleten ve şimdi hayır ve hasenat işlerine koşuşturan Necaattin ağabeyimiz “çarşı dili”ni fevkalâde kullanıyor. Çarşı dili, hazırcevaplık, tebessüm, nükte, cömertlik, kuvvetli hafıza ve muhakeme, ince zekâ, diri fikir, hareket, aksiyon… “Dede”yi böyle anlatabilirim.
Dede’nin hatıralarını günlerce bıkıp usanmadan dinlerim. Dede, lise yıllarından itibaren Necip Fazıl Kısakürek’e en yakın isimlerinden biri olarak yaşamış. Üstad ile ilgili sayısız hatırası var. Herkesin yanına yaklaşmaya çekindiği Necip Fazıl ile oldukça samimi bir usta çırak ilişkisi olmuş. Konferanslarında, seyahatlerinde Üstad’ın hep yanında olmuş. Siyasette, bürokraside, iş dünyasında Türkiye geneli kıymetli bir muhite sahip olan Necaattin ağabeyimiz (Dede) Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da hem asker arkadaşı hem Cumhurbaşkanımızla ta Akıncılar’dan gelen dostlukları var. Dede, bizim de Dede’miz oldu ve Necip Fazıl ile çekildikleri fotoğraflarından birkaçını benimle paylaştı. Sivas’ta yaşasaydım Dede’nin hatıralarını dinleyip kaleme almak isterdim.
Sivas Prof.Dr. Necati Erşen Sosyal Bilimler Lisesi’nde gençlere “Dil Şuuru ve Türkçemizin Zenginliği” başlıklı bir konferans verdikten sonra Aydın Yılmaz başkanımızla, “Dede”mizle ve Erzurum’dan yol arkadaşım Dilaver Canlar ile birlikte merhum Yavuz Bülent Bakiler’in mezarını ziyaret ettik. Duamızı ettik, Fatihamızı okuduk.
TDED Sivas şubemiz yaptığı zengin programlarla ve birbirinden değerli faaliyetlerle Sivas’ın kültür dünyasının iç kuvveti olmuş. Başkan Aydın Yılmaz Hocamızı ve “Dede” başta olmak üzere tüm TDED Sivas ailesine şükranlarımı sunuyorum. Dostlukları, muhabbetleri, güçleri daim olsun. Allah var eylesin.
En uzun güne ve zemheriye rağmen havalar oldukça sıcak, yollar pırıl pırıl… Allah devletimize zeval vermesin. Pazar ve pazartesi çok renkli, keyifli, zengin geçti Sivas’ta. Pazartesi öğleden sonra göğe en yakın şehre, Erzurum’umuza geri dönüş yoluna koyulduk. Önümüzde Kızıldağ ve Sakaltutan var daha… Bismillah…
Sivas’ın yollarına, çıkayım dağlarına…
Güzel bir yazı kaleminize yüreğinize sağlık başkanım