(Onbeşinci bölüm) Öğretmenin, koleksiyonu olur.
Öğretmen, kendisinin koleksiyonları olduğu gibi öğrencilerini de koleksiyon yapmaya teşvik eder. Güzel sanatlarla ilgilenmek gibi koleksiyonerlik de öğretmenin entelektüellik seviyesine katkı sağlar. Ayrıca düzenli bir arşivi olur. Bu arşiv sanal ortamda da olabilir.
Öğretmen, veli ve öğrencilerini telefonla arar.
Öğretmen, öğrencisinin evini ziyaret eder, ailesini telefonla arayarak onların hal-hatırlarını sorar. Öğretmeninin, ailesiyle tanış olması öğrencinin hoşuna gider. Bu konuşmalar bir şikâyet konuşması olmaz.
Öğretmen, kolaydan zora doğru gider, çoğunlukla tümevarım metodunu kullanır.
Öğretmen, kolaydan başlayarak öğrenciye cesaret verir. Gözünü korkutmaz. Önceliklerini iyi belirler. Hem konu anlatımında hem öğrencilerin hatalarını düzeltmede hem de doğruların inşâsında hep bu dengeyi gözetir.
Öğretmen, öğrencilerine sorumluluk verir.
Öğretmen, tüm öğrencilerini görevlendirir. Sorumluluk verir. Okuldaki öğretmenler kurulunca belirlenen eğitsel kulüplerle sınırlı kalmaz, sosyal etkinliklerin sınırlarını zorlar, gerektiğinde bu eğitsel kolların dışına taşar. Duvar gazetesi sorumlusu, kahvaltı sorumlusu, misafir sorumlusu, yazı tahtası sorumlusu, öğretmen masası sorumlusu, yarışmalar sorumlusu, günün sözünü yazma sorumlusu vb. görevler, roller vererek öğrencilerin sorumluluk almasını, görev bilinci kazanmasını sağlar. Her öğrenci hayat okulunda bir şekilde sorumluluk alacaktır. Bu küçük sorumluluklarla öğrenci, ileride alınacak büyük sorumluluklara hazırlık yapar.
Sınıf yönetiminde de sıkça başvurulması gereken yöntemlerden biridir, sorumluluk verme. Sınıfta düzeni bozan öğrencilere sorumluluk verildiğinde, zamanla diğer alanlarla ilgili sorumluluklara da saygı göstereceği görülür. Öğrencinin, sadece sorumluluk verilen alanla ilgili değil genel gelişiminde de olumlu sonuçlar aldığı görülür.
Öğretmen, arada bir küser.
Öğretmen, öğrenciye gerektiğinde uygun cezalar verebilir, demiştik. Küsmek de bir nevi cezalandırma metodudur. Buna kontrollü nazlanma da denilebilir. Küsme işini abartmadan gerekli özür, taviz ve sözleri aldıktan sonra barışır, öğretmen.
Öğretmen, öğrencileri üzerinde ümit ve korku dengesini korur.
Öğretmen, tecrübe edilmiş şeyleri yeniden tecrübe etmeye kalkmaz.
Öğretmen, tecrübe edilmiş şeyleri yeniden tecrübe etmeye kalkmaz. Ömrünü ziyan etmez. Ampulü ve tekerleği yeniden icat etmeyi düşünmez.
Tekrar ederek tecrübe etmek zaman israfıdır. Öğretmen, zamanın değerli olduğunu bilir. Okuyarak, araştırarak ve yaşanmış tecrübelerden istifade ederek, kendini geliştirir ve hataları tekrarlamamaya gayret eder.
Öğretmen, argo ifadelerden kaçınır.
Öğretmen, asla küfürlü ve argo konuşmaz. Argo ifadelerin, iletişimi engellediğini bilir. Tatlı dilli, güler yüzlü ve yumuşak huylu olur. Onu görenin kalbinde sıcaklık hissi oluşur. Heyecanlandırır göreni. Muhatabında yanlış çağrışım yapacak söz ve ifadelerden sakınır. Öğretmeni dinleyen, onu kendinden biri gibi görür.
Yerel ağız yerine güzel Türkçe ile konuşur. Güzel konuşacağım derken de yazı diliyle konuşmaya çalışarak muhatabının kulağını tırmalamaz. Konuşma diliyle konuşur.
Öğretmen, genellikle ödüllendirir.
Öğretmen, genellikle ödüllendirir. Nadiren cezalandırır. Ödüllendireceği zaman fazla düşünmez. Cezalandıracağı zaman on kere düşünür, bir kere cezalandırır. Ödülün, pahasına değil, işlevine bakar. Ödül, her zaman maddi de olmayabilir.
Öğretmen, cinsiyet farklılıklarına dikkat eder.
Öğretmen, yanlış anlaşılmalara ve istismarlara fırsat vermez. Çocuk da olsa cinsiyet farklılıklarına dikkat eder.
Cinsiyet, renk, memleket, ırk, makam, maddiyat önceliği olmaz. Onun önceliği insandır. Hiçbir kardeşliği insan kardeşliğinin önüne geçirmez. Hitap ederken de bu farklılığı nezaketle ortaya koyar.
Öğretmen, bilgece davranır ama bilgiç, ukala olmaz.
Öğretmen, tüm insanlara bilhassa da öğrencilere karşı alçak gönüllü olur. Övünmez, kibirlenmez, “benmerkezci” olmaz. Kibir sağlıklı iletişimin düşmanıdır. Öğretmen; arif olur, bilge olur, bilgiç olmaz. Bilginin ahlâkını kuşanır.
Mecbur olmadıkça bilgiçlikle her şeye “hayır” demez. Her şeye evet dememesi gerektiğini de bilir.
Öğretmen, projelerden yararlanır, maddi sıkıntılara çözüm bulur.
Öğretmen, resmî veya özel kurumlardan bir şey talep edeceği zaman projelerle, dosyalarla hazırlıklı gider. Ulusal ve uluslararası projelerden yararlanır.
Yurt dışı seyahat ve araştırma gezileri yapmanın fırsatlarını kollar. Sadece kendisi için değil öğrencileri için de bu konuda vesileler arar.
Öğretmen, öğrencilerinin hatta ailesinin maddi ihtiyaçlarına imkânlar nispetinde yardımcı olmaya çalışır.
Öğretmen, geleneğin üzerine geleceği bina eder.
Öğretmen, kendini, “gelenekçi” veya “modernist” diye tanımlamaz. Kendini belli bir zamana hapsetmez. Gelenekten yararlanıp, ders çıkartır. Geleneğin gücüyle geleceğe yol alır. Yeni gelişmelere de açık olur. Geleneğin üzerine geleceği bina eder.
Öğretmen, diğer öğretmenlerle ilgili olumlu mesajlar verir.
Öğretmen, diğer öğretmenlerim dedikodusunu yapmaz, onların aleyhine konuşmaz.
“İngilizce dersinize Ayşe Hanım giriyorsa çok şanslısınız, Ayşe Hanım harika bir öğretmendir” gibi olumlu cümlelerle öğrencinin diğer öğretmenlerini de sevmesine katkı sağlar.
Öğretmen, estetiğe önem verir.
Öğretmen, sadece görevini yapmakla kalmaz, işini en güzel şekilde yapmaya çalışır. Peygamberimiz (SAV): “Allah güzeldir, güzelliği sever.” [1] buyurmuştur. Öğretmen, estetiğe önem verir.
Öğretmen, öğrencilerinin kendisini geçmesini ister.
Öğretmen, öğrencisini kıskanmaz. Öğrencisinin, kendisini geçmesi onu onurlandırır. Öğrencisinin makam ve maddiyatından dolayı bir beklentiye girmez.
Öğretmen, vefa tefeciliği yapmaz.
Vefa güzeldir elbette ama yapılan iyiliği karşılıksız yapmak gerekir. İyilik yaptığımız kimse, yapılan iyiliğin kıymetini bilirse güzeldir. Ama bilmezse bizim iyilik boşa gitmez. Üzülmeye de gerek yok. Hele hele vefa tacirliği yapmamalı. Cemil Meriç, iyilik yapan karşılık bekliyorsa tefecidir, der. Öğretmen yaptığı iyilikten beklentiye girmez. (Devam edecek)
[1] Heysemi, Mecmeu’z-zevaid, 5/137
Yıldırım Alkış