Boşnaklar Müslüman olmadan önce sahip oldukları inanç sebebiyle İslamiyeti kolaylıkla kabul etmişlerdir. Bunun akabinde tasavvufun ve sufilerin islamiyet’ in yayılmasında büyük önem arzettiği bilinmektedir. Evlad ü ıyalden geçerek bu topraklara gelen dervişler Osmanlı’ dan önce yerleşip tekkeler kurmuş, Bosna’nın fethinde İslamiyet’ in yayılmasında çok önemli rol oynamışlardır. Osmanlıların hâkimiyeti döneminde pek çok farklı tarikat -Nakşibendilik, Mevlevilik, Kadirilik, Bektaşilik- tekkeler açmışlardır. Tasavvufî gelenek açısından olduğu kadar sanat tarihi yönüyle de önemi haiz olan bu mekânlar dinî kimlikleri yanında fikrî ve edebî yönleri güçlü isimlerin yetişmesinde mühim rol oynamıştır.
Hz. Peygamber’in hicretten sonra inşa ettiği en önemli dinî kurumların başında Mescid-i Nebevî gelmektedir. Hz. Peygamber’in bu uygulaması Hulefâ-yı Raşidîn döneminde yeni kurulan şehirler için bir model olmuş(1) ve camiler hem şehrin hem de toplumsal hayatın merkezinde yer almıştır. Bu bağlamda camiler, ibadet, ahlak ve tedrîsatın yanında, siyasî ve sosyal hadiselerin istişare edildiği mekânlar olarak toplumsal hayatın merkezinde yer almıştır. Camilerin bu çok yönlü fonksiyonları büyüyen İslam toplumuyla beraber cami, medrese ve tekkeler arasında paylaşılmıştır.(2) Tasavvufun kurumsallaşmasıyla beraber İslam dünyasında yaygınlaşan tekkeler, İslam toplumunda dinî, siyasî ve toplumsal hadiseler sebebiyle zayıflayan ve erozyona uğrayan ahlakî ve manevî değerlerin yeniden inşası görevini üstlenmiştir.
Tekkeler, ilim, sanat, edebiyat ve mûsikiyi destekleyen kurumlar olmuşlardır. Bu özellikleriyle tekkeler, bir yandan medrese fonksiyonunu icra ederken, İslam medeniyetinin teşekkülünde medreselerde bulunmayan sanat ve estetik bir rol de icra etmişlerdir.
Bosna’da gezimizin bir bölümünü de Nakşi Tekkesi olan Mesudiye Tekkesi’ ne ayırdık. Kaçuni’ de ve bir dağ köyü olan Vukelyuçi’ de bulunan Mesudiye Tekkesi’ büyük bir yapıya sahip bir kompleksten oluşmaktadır. Tekkede Osmanlıdan kalma eserler için özel bir müze yapmışlar. Bu müzede adeta zamanda yolculuk yapıyorsunuz. Bakmaya doyum olmayan kıyafetler, ev eşyaları, hatlar, levhalar, resimler. Osmanlı’ nın kültürünü mükemmel bir şekilde yaşıyorlar ve yaşatıyorlar. Zamanda yolculuk yaptığınız bu tekkede yukarıda saydığımız bütün yapılar mevcut. Konaklamak için yatakhane, hastalar için hastane, misafirler için yemekhane, araştırmacılar için hiç bir ücretin alınmadığı kütüphane. Haftanın belli günlerinde doktorlar ücretsiz gelip hastaları muayene ediyor. Diş hekimi, dahiliye, kadın doğum, göz bölümleri hizmet veriyor. Laboratuarda her türlü donanım mevcut. Her yer pırıl pırıl. Yatakhane olan kısım da hakeza aynı şekilde.
Ruhi anlamda rahatsız olan insanlar bu tekkelerde huzur bulup iyileşmişlerdir. Özellikle Bosna-Hersek’te maddi-manevi anlamda hasta olup hastalığına çare arayanlar için önemli şifa merkezleri Mesudiye Tekkesi ve Zivcic Tekkesidir. Mesudiye Tekkesi, ocaklık geleneğinin işlevselliğini koruduğu bir mekân olmanın yanında, bir bölümünde modern tıp sistemiyle tedavilerin yapıldığı bir ocaktır. Geleneksel tıp ile birlikte modern tıbbın bir arada kullanıldığı bu merkez bir anlamda hekimlik açısından gelenekle modernitenin sentezini yansıtmaktadır.
Tekkenin şeyhi 1964 Zenica (Bosna Hersek) doğumlu Kâzım Hacımeyliç, 1991 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Uygulamalı Sanatlar bölümünde Hat ve Kitap Sanatları bölümünden mezun olmuş. 1994 yılında Marmara Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmış. Mimar Sinan Üniversitesi’nde 1997 yılında, kitap sanatları ve geleneksel cilt alanında hazırladığı tez ile doktor ünvanını almış. Bu süre zarfında Hattat Hasan Çelebi’den sülüs-nezih icazeti; Hattat Ali Alparslan’dan talik icazeti almış. Dünyaca ünlü geleneksel cilt sanatçısı Üstad İslam Seçen’den cilt ve kitap sanatları eğitimi, Adet Gazi’den patoloji ve restorasyon eğitimi aldı. Mimar Sinan Üniversitesi ve Saraybosna Üniversitesi’de Sanat Tarihi dersleri vermiş. Bosna Hersek’de pek çok caminin hatlarını yazmış, Merhum Aliya İzzetbegovic’in mezar taşını tasarlamış. 1999 yılında Bosna tarihine ve kültürel mirasına ilişkin özel bir müze kurmuş. Eserleri ile, otuz beş özel sergi hazırlayıp, elli karma sergiye iştirak etmiş.
1) el-Kureşî, Gâlib b. Abdulkâfî, Evveliyyâtü’l-Fârûk fi’l-idâreti ve’l-kadâ, Müessesetu’lKutubi’s-Sakâfiyye, Beyrut 1990, I/110.
2)Mustafa Kara, “Tekke”, DİA., TDV Yayınları, İstanbul 2011, XXXX/368.
.