eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Parçalı Bulutlu
22°C
Ankara
22°C
Parçalı Bulutlu
Salı Parçalı Bulutlu
21°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
15°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
14°C
Cuma Açık
15°C

Mustafa ALTINSOY

İlkokulu Erzurum’da, ortaokul ve liseyi İstanbul’da okudu. Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesinden mezun oldu. İşletme Fakültesinde, Yönetim ve Organizasyon alanında Yüksek Lisans yaptı. Birkaç farklı alanda ticaretle uğraştı. Millî Eğitim Bakanlığının çeşitli kademelerinde öğretmen ve yönetici olarak çalıştı. Manisa, Sivas, Adana İl Millî Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Eğitime dair gözlem ve çalışmalarını çeşitli internet sitelerinde yazmaktadır.

    İsraf Terörü: Açık Büfe

    Bu yazımda günümüzün israf endüstrilerinden, pervasız ve hoyratça israfa neden olan açık büfe yemek ve serpme kahvaltı konusundaki endişelerimi dile getirmek istiyorum. Yakın zamanda yapılan araştırmalar, açık büfe tarzı ortamlara sahip konaklama tesisleri ile kuruluşlardaki yiyecek bolluğu ve çeşitliliğin yiyecek israfını teşvik ettiğini, bu tür yerlerde aşrı miktarda gıdanın çöpe gittiğini göstermektedir.

    Özellikle tatil yörelerinde hizmet veren otel ve işletmelerde, müşteri memnuniyeti sağlamak amacıyla menüyü daha zengin göstermek için bir kişinin günlük tükettiği yemek miktarının üç katı kadar yemek servis ediliyor. “Nasılsa parasını verdim” psikolojisinde olan her şey dâhil müşterisi de normalde tükettiği yemeğin üç katı kadar yemek alıyor. Bu eylem, günün her öğününde tekrarlandığından otellerde hazırlanan yemeklerin neredeyse yarısından fazlası israf edilmiş oluyor. Turizm sektöründe yaşanan yüksek miktardaki gıda israfı, yerel yönetimler ve ülke ekonomisine getirdiği ekonomik kayıpların yanı sıra, önemli oranda olumsuz çevresel etkilere de yol açmaktadır.

    Serpme Kahvaltı

    İsrafın en fazla yapıldığı ve bizim açımızdan haram boyutuna kadar varabilecek bir uygulama da serpme kahvaltılardır. Genelde hafta sonu; eş, dost ve aileyle kahvaltı yaparken, mideden ziyade göz doysun diye onlarca tabak masaya gelmektedir. Evlerimizde sofraya ne koyarsak koyalım kalanları değerlendirebiliyoruz. Ancak kahvaltı mekânlarında hazırlanan serpme kahvaltı menülerinde israf doruğa çıkıyor. Sırf gözümüz doysun diye önümüze gelen serpme kahvaltı yüzünden çöpe giden gıda miktarı had safhaya ulaşıyor. Türkiye İsrafı Önleme Vakfı, yılda yaklaşık 100 milyar liranın serpme kahvaltı yüzünden çöpe gittiğini söylüyor. Masaya serpilen her 10 tabaktan 4’ü çöpe giderken en büyük israf; zeytin, peynir, domates, tereyağı, bal, reçel, yumurta, ekmek üzerinden gerçekleşiyor.

    İnsanların hayatları boyunca ortalama 70 bin kez yemek yediği, bunun da yaklaşık 25-30 ton yiyeceğe denk geldiği hesaplanmış. Ülkemizde de  günlük olarak yaklaşık 10 milyona yakın, yılda 3,6 milyar  liralık ekmeğin israf edildiği tahmin ediliyor. Dünyada yaklaşık 690 milyon insan, açlıktan olumsuz etkilenerek yetersiz beslenme yüzünden yatağa aç girerken yemediğiniz / yiyemediğimiz gıdaya neden para ödüyoruz? Dünyadaki açların ihtiyacı, zenginlerin israf ettiği kadardır. İsraf edilen yiyecek miktarının30 milyondan fazla insana hayat boyu yetebileceği öngörülüyor. 

    Bu nedenle israfı önleme konusunda hepimizin  samimi olarak bir şeyler  yapması gerekiyor. Maalesef  bunun da nitelikli bir ‘’eğitimsizlik’’ten kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Herkes israftan, diyetten bahsediyor ama açık büfe otellerde bu perhiz unutuluyor. İftarlarımız ve ikramlarımız bile gösterişe yönelik hale geldi. Konforumuzdan ödün vermek istemiyoruz. Samimiyetten uzak ikiyüzlü hallerimizle ne insanların kalbinde yer edebiliyoruz ne de insanlara faydamız dokunuyor. Bir açık büfede yediğimiz yiyecek, acaba Afrika’da veya açlığın hüküm sürdüğü bir başka coğrafyada kaç insanın karnını doyurur? Kaç kişinin derdine derman olur? Konu ile ilgili daha geniş ve istatistiki rakamlar verdiğim makaleme yazımın sonunda vermiş olduğum linkten ulaşabilirsiniz. (1)

    Sağlık ve Sosyal Açısından Etkileri

    Malum olduğu üzere şişmanlık, kalp yetmezliği, damar tıkanıklığı gibi birçok hastalığın sebebi aşırı yemek sonucu oluşan obeziteden kaynaklanmaktadır. Sağlık problemlerimizin en başta gelen sebebi, orta yolu bulamamaktan kaynaklanan beslenme düzensizliğidir. Yetersiz, dengesiz, düzensiz veya aşırı beslenme bozuklukları birçok genetik ve çevresel hastalıkları da  beraberinde getirmektedir. Eskiler, “İnsan; birinci öğünü ihtiyacı için, ikinci öğünü keyfi için, üçüncü öğünü doktor iş yapabilsin diye yer.” derlermiş.

    Vücut ve mide sağlığı için tek çeşit yemek tavsiye edilmiştir. Köy kahvaltısı diye sofrada neredeyse 40 çeşit yiyecek bulunduruyoruz. Daha mütevazı, 3-5 çeşit yiyecekle kahvaltı yapan veya tek çeşit yiyenlere tepeden bakıyoruz. “Canının her istediğini yemek de israf cümlesindendir.” anlayışıyla (Hadis) dünyanın helaline bile züht  ve takva anlayışıyla, mesafeli yaklaşmamız gerekirken, dünyada bu kadar dalmamız başka felaketleri de beraberinde getirebilir. 

    Yaratıcının; “Ne kadar az şükrediyorsunuz?”  dediği gibi şükür kavramını hayatımızda daha az yer kaplamaya başladı. Bütün tüketim yerlerinin önünde araç park edecek yer yok.  Buna rağmen şükürsüz ve fikirsiz; çarşı, her şeye karşı mantığıyla  “Açız! Millet açlıktan kıvranıyor, memleket mahvoldu, pahalılıktan millet bir şey alamıyor, yiyemiyor, gezemiyor.” diye menfi propaganda yapmaya devam edenler de bir hayli fazla. İşin garip tarafı bu konuşmaları dar gelirli ailelerden daha çok (dindar ya da seküler fark etmiyor) üst gelir grubuna mensup kimseler yapıyor. Çünkü “Dünyanın sorunu, açların karnını doyuramamaktan ziyade zenginlerin gözünü doyuramamaktan” kaynaklanıyor.

    Sosyal medya üzerinden âyet ve hadis paylaşırken, acaba ben bunlardan ne kadarını yaptım diye düşünüyor muyuz? Oysa âyetlerde, Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah yanında ne kadar çirkindir.”(2) diye bizi uyarmaktadır.

    Sigaraya ve diğer zararlı alışkanlıklara karşı olmak güzel, gereken tepkiyi gösterelim ama bana göre çağımızın terörü  obeziteye sebep olan aşırı yemek ve açık büfeye neden sigara kadar tepki vermiyoruz? İsraf konusunda hassasiyet göstermesi beklenen kesimlerin de artık israf  yarışına girmesinin nedeni nedir? Dindar tatil (!) anlayışı nereden, nasıl ve hangi yollardan hayatımıza girmiştir? Mesela; Muhafaza-kâr tatil kavramını nereden çıktı? Kimler, ne amaçla uydurdu; biz nasıl yuttuk? Burada neyi muhafaza edeceğiz, muhafaza ederken neyi kaybediyoruz? diye düşünüp sorgulamadan hayatımıza alıyoruz. Çok ürettiğimiz için çok tüketmek zorunda değiliz. Çok çalışıp, üretip, zengin olup aynı zamanda diğerkâm olmak, topluma yardımcı olup kanaatkâr yaşamak esas ilkelerimizden olmalı.

    Bunları söylendiğimizde, bizim mahalleden birileri bile burun kıvırarak, yandan bakarak mahallenin delisi gibi muamelede bulunuyor. Elbette bu duruşun bedeli ve bedelleri olacak. Bu konuda mahallenin delisi ya da karşı mahallenin çağdışısı olarak yaftalamayı göze almanız gerekiyor.

    Bizler Neler Yapabiliriz?

    Bu faaliyetlere bireysel ve sivil toplum kuruluşları (STK) olarak katkı sağlayıp farkındalığı artırıcı eylemlerde bulunmamız gerekir. Bunlar;

    • İnsanlar, doğaya ve doğal yaşama teşvik edilebilir.
    • Sivil toplum kuruluşları tarafından israfın önlenmesine yönelik reklam ve propaganda çalışmaları yapılabilir.
    • Dışarda ne yağıyla, hangi malzeme ile nasıl pişirildiği belli olmayan ve sağlık açısından probleme yol açabilecek yemekler yerine evde yemek teşvik edilmelidir.
    • Hanımlarımız yemek yapmaya özendirilmeli ve teşvik edilmelidir. Özellikle evde hazırlanabilecek sabah kahvaltıları ve pişirilebilecek yemekler için dışarısı tercih edilmemelidir.
    • Gıda saklama tekniklerinin öğretilmesi, gıda israfı, açlık vb. konularında bilinçlendirici çalışmalar ve broşürler hazırlanabilir.
    • Açık büfe, serpme kahvaltı yerine tabak sistemini tercih ettirmek için çağrılar yapılarak alakart (3) sistemine geçilebilir. 
    • Sivil toplum kuruluşları, “İsrafı büyütmek, dünyayı tüketmektir.” sloganıyla, gıda ve yemek konusunda farkındalık kampanyaları düzenleyebilir.

    Sivil toplum kuruluşları ve ilgili bakanlıklar konunun önemini anlatıp işbirliği önerebilir.

    • En önemlisi de Milli Eğitim Bakanlığına, aklıselim ve kanaatkâr insan yetiştirilmesi ve eğitilmesi için müfredat yazılması çağrıları yapılabilir.

    Mustafa ALTINSOY

    Twitter: @Altinsoy64

    ____________________________________________________________________

    (1)http://www.kutupyildizidernegi.org.tr/Icerikler/%E2%80%98acik-bufe-teroru%E2%80%99ne–artik-%E2%80%9Cdur%E2%80%9D-demeliyiz?Id=115#

    (2) Saff Suresi 2. ve 3. ayet

    (3) Alakart: Yemek listesinden isteğe göre ısmarlanan ve parası ayrı ayrı hesaplanan yemek.


    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    1. İsmail Güler dedi ki:

      Hocam, yine çok güzel bir konuya değinmişsiniz.

    2. Ahmet Bıçakçı dedi ki:

      Maşaallah barekAllah. Mustafa hocam Allah razı olsun böyle Hayati bir konuyu dile getirdiğiniz için sonsuz teşekkürler. Maalesef toplum olarak ister inançlı ister inançsız olsun gerçekten çok aşırı bir ısraf alışkanlığımız var. Ve de kendimizi hiç düzeltmeyi de düşünemiyoruz. Hepimizin taşın altına elimizi koymamız lazım. Değerli yazınızdan çok istifade ettim. Yüreğinize kaleminize sağlık. Rabbim yar ve yardımcınız olsun inşaallah. İstanbul Sultangazi den Adnan kalkan ın kuzeni

    3. Hüseyin Kurt dedi ki:

      Belki milli seferberlik başlatılması gereken çok önemli bir konuya değinmişsiniz. Üretim ve gıda krizinin eşiğindeki dünya daha fazla israfı kaldıramaz.

    4. Yıldırım dedi ki:

      Çok haklısın aziz kardeş!

    5. Alifakı dedi ki:

      Sayın Yazar
      Bu konunun gündeme oturmasını teşvik etmek, amel defterinizin sonsuza kadar açık kalmasına vesile olabilir..
      Tebrikler, teşekkürler.

    6. Rüstem Eker dedi ki:

      İsrafı önune geçebilsek yüzbinlerce öğrenciye burs verilebilir. Çok önemli bir konuya değinmişsiniz Müdürüm. Emeğinize yüreğinize sağlık

    7. Aytaç dedi ki:

      Değerli Meslektaşım. Sanırım birilerinin kuşağına ulaştı: Serpme kahvaltının kaldırılması konuşuluyor. Toplumda bir yere dokunmak ne güzel; kutlarım sizi

    8. Merduni ACİZ dedi ki:

      Nefis azgın, büfe açık, israf cazip, ikram abes !…
      Geriye ne kaldı ?!
      Dengesiz ve ölçüsüz bir hayat. Bu da insanlığın ölümü, sosyal dengenin iflası oluveriyor!. Tıpkı günümüz dünyası gibi. Bir tarafta açlıktan can çekişenler diğer tarafta tokluktan binbir hastalığa düçar olanlar!.
      İnsanlığın huzur ve bereket imdadına Allah ın ölçüleri yetişiyor!. Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz. Komşunuz açken siz tıka basa yemeyiniz!. …. gibi
      Çok şükür!.
      Toplumumuzun önemli bir sorununa sarahet aksettirdiğiniz için teşekkürler Mustafa hocam !.