eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Mustafa ÖZCAN

1962 yılında Bolu’da doğdu. Küçük yaşlardan itibaren Arapça ve İslami ilimler öğrenmeye başladı. Eğitimine Kahire el-Ezher Üniversitesinde devam etti. Bazı arkadaşlarının yardımıyla Arapçasını ve İslami ilimlerini ilerletmek maksadıyla Şam'a gitti. Burada bir taraftan Fethü'l-İslam gibi klasik medreselerde İslami ilimler öğrenirken diğer taraftan da Daru's-Selam adlı devlet okulunda modern Arapça eğitimi aldı. 1982 yılına kadar Ezher Üniversitesi bünyesinde şer'i ve dini ilimleri tahsil etti. 1982 yılında Türkiye'ye döndü. Zafer, Girişim, İslam Dergisi, Kodaya Ed-Düveliyye gibi yerli ve yabancı birçok yayın organı ve dergide makaleleri yayınlandı. Milli Gazete, Zaman, Yeni Şafak, ve Yeni Asya gazetelerinde dış haberler servisini yönetti ve makaleler yazdı. Özellikle Ortadoğu konusunda çalışmaları ve yazıları ile tanındı. Yerli ve yabancı onlarca dergi ve gazetede yazıları ve makaleleri yayınlandı. Çeşitli güncel araştırma kitapları kaleme aldı. Yurt içi ve yurt dışında değişik konferanslara, birçok televizyon programlarına katıldı. Evli ve dört çocuk babasıdır.

    Eğitim yoluyla direnmek

    Kadim zamandan beri rejimlerin toplumları değiştirme aracı olarak din ve eğitimi kullandıkları söylenir.  Bu tez hala da geçerlidir. İnsanların kimyalarını veya kimliklerini eğitim ve din üzerinden şekillendirebilir ve değiştirebilirsiniz. İsrail de bunu deniyor.  İbranice üzerinden Kudüslüleri katarına takmak ve katmak istiyor. Böylece iç dirençlerini kırarak sürü ve uysal varlıklar haline getirmeyi tasarlıyor.  Başkalarının aracına binerseniz muhtemelen onların belirledikleri adrese ulaşırsınız. Bu biraz da yazılım meselesine benziyor. 

     Her eğitim ve öğretim yılının başlangıcında İsrail Kudüs’teki Filistin okullarına kendi programını ve müfredatını dayatıyor.   2022 verilerine göre Kudüs’ün nüfusu 965 bin dolayında. Bunun 375 binini Filistinliler teşkil ediyor.  İsrail İbranice eğitimi üzerinden Filistin toplumunu İsrail toplumu içine katmak istiyor.  Burada İsrail doğrudan dini kullanamıyor. Zira kullanma potansiyeli yok.  Zira Filistinliler farklı dinlere mensup bulunuyorlar.  Kısmı azamı Müslüman geri kalanı ise Hıristiyan.  İsrail ise bu durum karşısında İbranice üzerinden kültürel köprüler inşa etmek istiyor. Filistinlileri kültürel yollardan avlamak, tavlamak ve ulaşmak istiyor.  

     İsrail’in Kudüslüleri daha doğrusu Doğu Kudüslü Filistinlileri baskı yoluyla tahliye ve nüfuslarını azaltma politikalarından bir sonuç alamayınca, umudunu kesince kültürel kaynaşma veya entegrasyona yöneldi.  Böylece kültürel yayılma üzerinden Filistinlilerin İsrail’e olan muhalefetini ve düşmanlığını dizginlemeye ve kırmaya çalışıyor.  Dolayısıyla direniş yollarına bir yenisi daha eklendi.  Eğitim yoluyla direnmek!  Nitekim Hint Müslümanları 1860’lı yıllarda bunu denemişlerdi.  İsrail, İbranice üzerinden kültürel kaynaşma ile birlikte nefret gözünü sevgi gözüne çevirmek istiyor.  Filistinlileri Kudüs’ten koparamayan İsrail kültürel dokuyu işleyerek köklerinden koparmaya çalışmaktadır.  Aynı zamanda müfredatları vasıtasıyla toprakların nasıl el değiştirdiğini dair kendi tezlerini de işleyerek beyin yıkama seanslarında bulunuyor. 

     İsrail Filistinlilere ait okullarda ise karşıt tezleri buduyor ve sansürlüyor. Böylece öğrencileri kendi tezlerine erişimden mahrum bırakıyor.  Faysal Hüseyni Kurumundan Abdulkadir el Hüseyni eğitimin bu suretle Yahudileştirildiğine parmak basıyor. Kudüs fiziki olarak Yahudileştirildiği gibi aynı zamanda eğitim yoluyla da Yahudileştiriliyor.  2024 ile 2028 yılları arasını kapsayan 5 yıllık eğitim planına göre Filistin okullarında eğitimi Yahudileştirme projesi için 843 milyon dolar tahsis edilmiş bulunuyor.

     5 yıllık plan gereği Netanyahu Kudüs’ün çehresini değiştirebileceklerini, Kudüs’te İsrail yönetimini pekiştirebileceklerini ve Kudüs’ü İsrail hegemonyası altında birleştirebileceklerini söylemiştir.  1981 yılında siyasi zeminde alınan ‘birleştirilmiş ebedi başkent’ formülü sosyal boyuta da taşınıyor. Tam da bu paralelde son sıralarda Doğu Kudüs’te ibranice öğreten dil kurslarının arttığına tanık olunmaktadır.  Filistinli gençlerin çoğunluğu Batı Şeria’daki Filistin üniversitelerinde okumalarına rağmen İsrail Filistinli gençleri ayartmak ve kendi mekteplerine ve üniversitelerine çekmek istiyor.

    Kudüs ve Mescid-i Aksa ekseninde devam eden mücadele sürecinde İsrail Filistinli gençlerin kendi kimliklerine ve özlerine dönmesinden endişe ediyor. Bu nedenle de çare olarak Filistinli gençlerin İsrail eğitim programı ve metodu uygulayan okullara gitmesini salık veriyor. Bunun yollarını kolaylaştırıyor ya da açıyor. Buna mukabil Filistinli hatipler, bilhassa Cuma hutbelerinde anne babaları çocuklarını İsrail müfredatı uygulayan okullardan uzak tutmalarını istiyor.  Boykota çağırıyor. İsrail sürecin sonunda İsrail müfredatı uygulayan okulların sayısını artırmayı planladığı gibi aynı zamanda bu okullara giden Filistinli öğrencilerin sayısını da artırmayı amaçlıyor.  

      Mezunlar üzerinden Yahudilerin kaçındıkları çalışma alanlarında Filistinli kadroları istihdam etmeyi tasarlıyorlar.

       Abdulkadir el Hüseyni ise İsrail müfredatı uygulayan okullarda güvenlikçi anlayışın egemen olduğuna parmak basıyor. Bu nedenle de bu okullarda asude bir iklimin yeşereceğini düşünmek beyhude. Menhus el bunu da eline yüzüne  bulaştıracaktır.  Aksine İsrail müfredatı uygulayan okullarda sürtüşme atmosferinin hakim olması kaçınılmaz görünüyor. Korku dağları bekliyor.  

    Netanyahu’nun sözlerinin hilafına Abdulkadir el Hüseyni şunları söylüyor:  Bizim de okullarımız ve eğitim yuvalarımız var. Evet! Onlarla ilgili sıkıntılarımız bulunuyor. Ancak kimliğimizi ve vizyonumuzu ve varlığımızı korumamız için tek garantimiz bu yuvalardır. Eğitim kurumlarıdır.  Kudüslüler olarak tek arzumuz ve amacımız bir gün Filistin Devletinin ayrılmaz bir parçası haline gelmek ve Kudüs olarak kalbine yerleşmektir!

    Mustafa Özcan

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.