Söyleyin Mecnuna, derdini Leyla’ya anlatsın!
Beni paraladığı yeter.
İçime attığı kor kurşunu,
Götürüp çöllere atsın,
Ben de girdaplar açtığı yeter!
Söyleyin Ferhat’a, Şirini bıraksın,
Ömrüne şirinlik eylediği yeter.
Aşk kim olurmuş, güzelliğimin yanında,
Kerem’e el verip gönül eğlediği yeter.
Aşk neymiş, neymiş âşık olmak,
Bilmenin bilemediği yeter.
Sezayı kuşatan enerji,
Topaç gibi ruhumla oynadığın yeter.
Sancımı hoş gör yabancı,
Hanlara sığmadı kelimeler,
Han duvarlarını yazan Maraşlı Şeyh oğlu Satılmış!
Kalemi ağlattığın yeter.
Ruhumun mihenk taşında sıkıştırıldığı,
Mecnunun taşa oturup, Ferhat’ın külünk vurduğu, Keremin umursamayıp güzellerle eğlendiği yeter.
Söyleyin âşıklara, aşka düşeyim diyen demir leblebiyi ağzına alsın.
Varsa cesareti, yaman sevdaların, köpüklü denizlerin dalgalarında oyalansın.
Nasıl avutur bilmem yüreğini; Avutamadı Mecnun, varamadı Ferhat, ulaşamadı Kerem, âşıklar yolda kaldılar.
Âşıklar hem yolda, hem sınıfta kaldılar.
Söyleyin Mecnuna, açtığı bu âşıklık kapısını kapatsın, mühür vursun üzerine, başka âşık yanmasın;
Yananların efganı yeter.
Melek KARADENİZ
13.11.2023
Sağ ol,var ol
Teşekkürler