Kitabı sevdiğimi, kitaplarla haşır neşir olduğumu ve okuduğumu fark edenler, zaman zaman “Şimdiye kadar kaç kitap okudunuz?” diye sorabiliyor. Kütüphanemi gören misafirlerin sorusu ise genelde şöyle: “Bu kitapların hepsini okudunuz mu?”
Çoğunluk okunmuş olsa bile kütüphanemdeki bütün kitapları okumuş olmam elbette mümkün değil. Bu aşikâr. Lakin soran olmasa da ara sıra birtakım mülahazalarda bulunarak ben kendime soruyorum: “Acaba şimdiye kadar kaç kitap okudum?”
Sahi, ilkokulu bir kenara bırakalım. Ortaokul, lise, üniversite yılları dâhil, geçip giden ömrümüz boyunca mecburiyetten veya isteyerek kaç kitap okumuşuzdur?
“Yüzlerce, binlerce…” demek sağlıklı bir cevap olmadığı gibi insanın vicdanını da rahatlatmıyor.
Bu durum; kitaplarla ilgilenen, kitapsever, kitap dostu pek çok okuyucu için böyle değil mi?
Bir mecliste söz konusu edilen bir kitabı “Galiba okumuştum.” diye geçiştirirken hafızamızın sisli coğrafyasında “Okudum mu, okumadım mı?” arayışlarına girişmiyor muyuz? Bir yerlerde gördüğümüz herhangi bir kitabı “Ben bu kitabı okumuş muydum?” diye hatırlamaya çalışmıyor muyuz?
Nihad Sami Banarlı, “Kendileriyle baş başa kaldığınız zaman en riyasız sevgiyi göreceğimiz tek varlık, galiba, kitaplardır.” diyor kitap için. Kâtip Çelebi ise “Kitaptan daha iyi bir arkadaş yoktur.” diyerek kitabı bir arkadaş olarak görüyor. “Kitaplar, soğuk ama güvenilir dostlardır.” diyen Victor Hugo, kitabı dost kabul edenlerden.
İnsanın okuduğu kitabı unutmasını, hatırlamamasını, hatırlamakta zorlanmasını veya güç bela hatırlamasını daima sevgi, saygı, iyilik görülen bir dosta, bir arkadaşa vefasızlık etmeye benzetirim hep. Hayatımızın pek çok safhasında bu vefasızlıkları, unutulmaları yaşamıyor muyuz?
Kitap okumakla yalnızlıktan kurtuluyoruz. Yeni ufuklara yelken açıyoruz. Birbirinden değerli pek çok kazanımlar elde ediyoruz. Bu kazanımlardan hayatımız boyunca faydalanıyoruz.
Faydalı ve güvenilir bu dostları unutmamak, onlara vefasızlık etmiş olmamak için okuma sevdalısı öğrencilerimize, öğretmenlerimize, kitapseverlere ve kitap dostlarına işte iki kolay tavsiye:
Birinci tavsiye: Okuduğunuz kitabın adını, yazarını, (varsa) çevirmenini, yayınevini, baskı yılını, kaçıncı baskı olduğunu, türünü, sayfa sayısını, başlama ve bitirme tarihini, kitabın konusunu tuttuğunuz bir deftere veya ajandaya listeleyiniz. Kitaptan hoşunuza giden güzel ve anlamlı cümleleri not alınız. Son olarak kitapla ilgili çok kısa bir değerlendirme yaparak kazanımlarınızı kısaca yazınız.
Bu notlar, sadece okuduğunuz kitaplarla ilgili birtakım hatırlama bilgileri olarak kalmayacak, aynı zamanda yazma niyeti olanlar için kıymetli bir hazine olacaktır. Güzel bir cümle belki iyi bir şiire, hikâyeye, romana, makaleye, denemeye kapı aralayacaktır.
İkinci tavsiye: Okuduğunuz kitabın adını, yazarını, yayınevini, baskı yılını, sayfa sayısını, ne zaman başlayıp ne zaman bitirdiğinizi yine bir deftere veya ajandaya listeleyiniz.
Bu tavsiye, benim gibi ihmalkârlar için geçerli. Ancak birinci tavsiye, okumayı sevenler ve yazmayı düşünenler için oldukça değerli.
Alınan notlar, yıllar geçse de okuduğunuz kitapları kolayca hatırlamanızı sağlayacak; aynı zamanda çocuklarınız, torunlarınız ve gelecek nesiller için tavsiye niteliğinde önemli bir belge olarak arşivinizde yer alacaktır.
Bahsettiğimiz türde çalışmalar yapanlar var mıdır? Elbette vardır. Söyleşilerimizde -sınırlı sayıda olsa da- bazı öğrencilerimizden bunu duyuyorum ve duydukça seviniyorum.
Şunu da ifade etmek gerekir ki, okunan bir kitabın tamamının hatırlanması mümkün değildir. Okunan koca bir kitaptan akılda küçük anekdotlar kalabilir. Bu gayet normaldir. Unutuyorum diye kafa yormamak gerekir. Yapılan tavsiyeler, okunan kitaplarla ilgili hatırlamalar için birer ipucu niteliğindedir.
Fırsat buldukça dile getirmeye çalışıyorum. “Okuyan insan düşünür. Düşünen insan yorumlar. Yorumlayabilen insanın buluş gücü artar, sorun çözme becerisi gelişir. Buluş gücü artıp sorun çözme becerisi gelişen insan hayatta başarılı olur.”
16. yüzyıl Divan Edebiyatı şairlerimizden Latîfî, bir şiirinde kitap hakkında şöyle der:
“Nitekim eğlencesidür mâl u câhı câhilün,
Ehl-i irfânın da mâl-ı bî-şümârıdır kitâb.”
[Makamlar, mevkiler, mal ve mülkler cahillerin eğlencesidir; irfan ehli insanların kitapları ise onların yegâne malı mülkü ve hazinesidir.]
Her biri bir hazine niteliğinde olan kitaplar, onları okuma sevgisi, okuma alışkanlığı kazanmak oldukça değerli. Okuma alışkanlığı için kitabı sevmek önemli. Sevilerek okunan kitapları unutmamak için de tavsiye ettiğimiz yöntemlerden biri mutlaka hayata geçirilmeli. Böylece okuma serüvenleri daha keyifli hâle getirilmeli. Ne dersiniz?