Eğitimin öğrenci, okul, fiziki donanım, teknoloji ve öğretmen gibi birçok bileşeni vardır. Son yıllarda ülkemizde fiziki bakımdan çok güzel okul binaları ve büyük yatırımlar yapıldı, sınıflardaki öğrenci ortalamaları düşürüldü. Pek çok alanda sağlanan önemli teknolojik yenilik ve gelişmelerin yanında tabletler dağıtıldı.
Getirilen bu teknolojik yeniliklerin ve uygulamaların nerede, nasıl kullanılacağını; nasıl kullanılmasının daha faydalı olacağını çocuklarımıza anlatacak, uygulayacak, onları yönlendirecek, alınacak nihai kararları ve değişiklikleri yorumlayacak olan kişi eğitimin en önemli bileşeni olan öğretmenlerdir. Müfredat çok iyi hazırlanmamış olsa bile öğretmenlerimiz iyi yetiştirilmiş, idealist ve donanımlı ise konuları sağlıklı bir şekilde yorumlayarak öğrencileri doğru yönlendirebilir. Bu yüzden Millî Eğitim Bakanlığı olarak en önemli meselemizin “öğretmen yetiştirme” konusu olduğunu düşünüyorum.
Öğretmen yetiştirme işi devletimizin beka sorunudur.
Öğretmen yetiştirme konusu, devletimizin beka meselelerinden biridir. Nasıl sınırlarımızı korumak için, güvenlik stratejileri, asker yetiştirme ön planda ise devletin içerideki ve dışarıdaki sınırlarını korumak için de eğitimin en önemli bileşeni olan öğretmen yetiştirme konusu fiziki donanımlardan daha ön planda olmalıdır. Bu nedenle öğretmen yetiştirme konusu; devlet yetkilileri tarafından ülkenin kültürel savunması, güvenlik ve beka meselesi olduğu için millî, yerli, stratejik politika olarak düşünülmeli ve tesadüfe bırakılmamalıdır.
Selçuklu veziri, engin deha sahibi Nizamülmülk, medreselere çok para harcıyor, yatırım yapıyor diye Sultan Melikşah’a şikâyet edildiğinde “Efendim, askerlerimizin attığı ok en fazla 100 metre, 300 metre ileri gider ama benim açtığım medreselerden (o zamanki üniversiteler) atılan ok bin yıl ötesine gider.” demiştir. Melikşah da vezirini takdir ederek eğitim konusunda yaptığı yatırımlarda onu serbest bırakmıştır.
Kanaatime göre Millî Eğitim Bakanlığı’nın en temel iki birimi Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğü (ÖYGM) ile İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğüdür. Yani yetiştirdiğimiz insanı doğru bir şekilde yetiştirmek, doğru yerleştirmek ve yönetmek. Bu nedenle (ÖYGM) sadece öğretmenlerimizin yaz tatillerinde veya eğitim süreci içinde hizmet içi eğitimleri ile uğraşmaktan öte, öncelikli öğretmen yetiştirme konusunu yeniden ele alarak uzun süreli, kalıcı çalışmalar ve yatırımlar yapmalıdır.
Hz. Ali, “Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum.” derken, gençliği emanet ettiğimiz stratejik ve güzel görevler icra eden öğretmenlerimizi yetiştirme konusunu ne kadar önemsiyoruz? “Hiçbir şey olamıyorsan öğretmen ol” ya da “en çok istihdam alanlarından birisi öğretmenliktir” anlayışıyla eğitim fakültelerine giden öğretmen adaylarıyla Türkiye yüzyılına hitap edemeyiz. Vizyonsuz ve misyonsuz bir eğitimden geçen, günlerinin çoğunu kafelerde geçirerek mezun olan öğretmen adaylarıyla ülkemizin geleceğini emanet edeceğimiz, ufku açık, donanımlı nesiller yetiştiremeyiz. Öğretmen yetiştirme konusunda ilk etapta yapılacak beş, on ve yirmi yıllık güzel projeksiyonlar ve planlamalarla Türkiye’nin de önü açılabilir.
Ne zaman “Benim evladım öğretmen olsun” denirse Türkiye düzelir.
Cumhurbaşkanı, vali, imam, sanatçı, esnaf, doktor, hâkim… Her kademedeki bireyi, kısaca toplumu yoğuran ve tüm ebeveynleri de yetiştiren öğretmenlerdir. Dolayısıyla öğretmenler, yeterli vizyon ve amaca sahip olduğu gibi en az onlar kadar belli yeteneklere, zekâya ve beceriye sahip olmalıdır. Öğretmenlik mesleğinin tercih edilmesi, çekiciliğinin olması için ehemmiyeti, değeri, devlet tarafından kendilerine verilecek maddi ve manevi itibarlarının artırılması ile toplumdaki yeri de sağlam temellere oturtulmalıdır. Öğretmenin meslek olarak saygınlığının artırılması için asgari gelir düzeyi bunların ortalamasından, bir hâkim ve doktordan aşağı olmamalıdır. O nedenle “Veliler ne zaman benim evladım doktor olsun, mühendis olsun ile beraber öğretmen olsun hatta özellikle öğretmen olsun” demeye başlarlarsa Türkiye o zaman düzelir.
Öğretmen yetiştirme tesadüfe bırakılmamalıdır.
Polis, asker alırken dikkat ettiğimiz kadar öğretmen adayı alırken de daha baştan seçici olmak gerekiyor. Öğretmenliğe yatkın, fiziki olarak konuşması düzgün, idealist, yaptığı işi, bir vatan savunması ve ibadet gibi gören idealist gençler seçilmelidir. “Geçmişte çok başarılı öğrenciler yetiştiren bir oldubitti ve sudan gerekçelerle kapatılan Fen Liseleri ayarındaki Anadolu Öğretmen Liseleri yeniden açılmalıdır. Ortaokul son sınıfta yapılacak çeşitli yetenek testleri sonucunda öğretmenliğe istidadı, hevesi, kabiliyeti olan lider tipler tespit edilip Öğretmen Liselerine yönlendirilmelidir. Bu okullarda yukarıda dile getirdiğimiz idealler doğrultusunda daha lisede ülkenin kalkınmasının yolunun eğitimden geçtiğinin bilincinde olan misyon ve vizyon sahibi öğretmen adayları hazırlanmalıdır. Ülke savunması ve geleceği için ideali, isteği, ufku ve hedefi olan öğretmen adayı gençler eğitim fakültesine yönlendirilmelidir. Rol model olabilecek donanıma sahip, şovmen ve şovenist olmadan, ülkeyi kurtaracak insan olarak kendisini görecek bu gençlerin önüne eğitimde “Kızılelma hedefleri” konulmalıdır.
Bu nedenle öncelikle öğretmen yetiştirmeye kaynak teşkil eden fakülteler her yerde açılmamalıdır. Eğitim fakülteleri de üst bir akıl ve istişare ile bu anlayış içinde yeniden dizayn edilmelidir. Bu fakültelerde görev alacak öğretim üyeleri de maddi kaygıları olmadan ders dışında da bu öğretmen adaylarını eğitecek, misyon sahibi, yerli maarif anlayışına sahip idealist hocalardan seçilmelidir. Gerekirse sadece “EĞİTİM ÜNİVERSİTELERİ” kurularak ders programları Eğitim, Kültür ve Ahlak konuları temelden, yerli ve millî anlayışla yeniden ele alınarak, misyon ve vizyon sahibi öğretmen adayı yetiştirecek müfredat geliştirilmelidir.
Buraya gönderilen öğrencilere de önemli idealler yüklenerek Nurettin Topçu’nun ifadesi ile “Sınıfa, mabede girer gibi girdim.” anlayışında, yaptığı işin önemini kavrayan, öğretmen kadrosu yetiştirilirse Türkiye 20 yılda eğitimde kendisini çok iyi noktada bulabilir. 20 yıl da bir devletin ömründe çok uzun süre değildir. Nitekim son hükümet, yaklaşık 20 yıldır iktidarda bulunmaktadır.
Bu nedenle öğretmen yetiştirme konusu, yerli ve millî bir devlet politikası olarak ele alınırsa hükümet ya da bakan değişikliği eğitim sürecini çok etkilemez. Nitekim ülkemizde Millî Eğitim Bakanlarımızın Bakanlıkta kalma ortalaması üç yılın altında olması sebebiyle kendi politikalarını uygulamaya zamanları kalmayabiliyor. Gelen bakanlar, yerli ve milli politikalarının uygulanmasına nezaret etmeli, devletin belirlediği politikaları uygulamak birinci amacı olmalıdır.
Hepimiz Finlandiya’daki kalkınmanın (ya da ülkenin kalkınmasının) bir öğretmen ve öğretmenler grubunun gayretinin ideal bir şekilde anlatıldığı “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” adlı kitabı okumuşuzdur. Ülkemizde de bir milyon iki yüz bin atanmaktan ziyade adanmış öğretmenlerle çocuklarımızın idealist ve doğru bir şekilde yetiştirilmesi sağlanabilir.
25 Eylül 2023
Twitter :@Altinsoy64
——————————————————————————
Bu Makale, Mart 2022 de röportaj olarak yayınlanan yazımın önemine binaen yeniden, güncellenmiş ve özetlenmiş halidir.
Mustafa Altınsoy
Mustafa değindiğiniz öğretmen yetiştirme okunuşu asrımızın en temel en can alıcı sorunu kendisini adamış vizyoner ve ideal Sahibi öğretmenlere ihtiyaç var, mevcut öğretmenler bir çoğu ile yol yürümez faydadan ziyade zarar veriyor.
İşin temeli bu olmasına rağmen dönüp dolaşıp yüzeylerde geziyoruz.
Seçmeli ( dini ) derslerde seçim orani düştü diye ya öğrenci suçlanıyor ya veli .
Seçmeli deyip dayatilmasi bile ayri başlık kuran dersi dahi olsa bile zoraki dayatma ters tepki yaratıyor
Diğer konuda o dersi ruha dokunacak şekilde işletecek muallim sorunu.
Dönüp dolaşıp Z nesli diye çocuklara denediğimiz laf kalmadı ( kendi çocuklarımiz hariç !)
Kendi çocuğunu ihl’ye ikna edemeyen ( ki illa şart değil bana göre), sağda solda başka çocuklara ihl propagandasi yapıyor vatan millet sakarya diye nutuk çekiyor.
Yani : Tutarsız, hedefi ulvi olmayan, günübirlik heyecan ve bir o kadar da şova dönük işler.
Suçlanan ise : Z nesli.
İlginize teşekkür ederim değerli hocam
Evet, doğru tespit; Adanmış öğretmen öncelikli ihtiyacımız…
İlginize teşekkür ederim değerli hocam
Sayın müdürüm yazılarınızı takip ediyor ve görüşlerimizin coguna katiliyorum bir alman pr sizde tıp fakultesine gidenler öğretmen olmalı demişti
Ücretli hiç bir kurumda memur yok öğretmen var öğretmen mühendis olarak çalışamaz ancak mühendislik bitiren öğretmen olur
Uzaktan eğitimle öğretmen olur eğitimde böyle olur demekki
Tam isabet…
Sayın Hocam
Gerçekten mükemmel tespitleriniz var.
Ama özellikle öğretmen okullarının yeniden ve daha güçlü bir şekilde açılması vurgunuz tam isabet olmuş.
Emeğinize kaleminize sağlık
İlginize teşekkür ederim değerli hocam
kıymetli müdürüm sivastaki göreviniz esnasında sizi tanıdık. Görüşlerinize katılıyorum milli eğitim var olma davasıdır ancak önemi anlaşılmamıştır. tanıdığım bir alman profosör ögretmen olması gereken gençlerin tıp fakültelerine gittiğini gördüm ülkenizde demişti birde her branş mezunu öğretmen oluyor öğretmenin mühendislik yaptığını hiç duymadık
İnşallah eğitime ve öğretmen yetişmesine gereken önem verilir
İlginize teşekkür ederim değerli hocam
Evet Müdürüm dediğiniz gibi Öğretmen yetiştirme işi devletimizin beka sorunudur. Emeğinize yüreğinize sağlık
İlginize teşekkür ederim değerli hocam
Her ilde 1500 yetişmiş öğretmen birileruni eşi kızı vs.adu altında maasmatik görev yapmakta buda yetmiyormuş araştırmacı uzman vs çabası vesselam
İlginize teşekkür ederim değerli hocam
Değerli Müdürüm. Elinize,Yüreğinize sağlık önemli bir konuya temas etmişsiniz.
Nacizane kendi kanaatlerimi paylaşmak isterim.
Eğitim sorunu toplumsal yaşam alanlarında yaşanan sorunların Eğitim alanına yansımasıdır. Paydaşların birinin kötü işleyen bir sürecin iyi aktörü olması neticeyi değiştirmez. Hamaset (Yerli ve milli) ve sadakat ( Parti,Vakıf, dernek) dişlileri arasında kalitenin,şahsiyetli duruşların ezildiği ,geldiği makamlara kadar bir bedel ödememiş ,çalışma ortarının zorluklklarına göğüs germemiş,bütün sermayelerini birilerinin şemsiyesi altında bulunmakta olanların karar verici konuma getirildiği ortamlarda sizin bahsettiğiniz süreçlerde yetişen öğretmen bir güldür ve soldururlar.
Yeni kavramlara gerek yok. Her coğrafyada ve ve ülkede arkasında durabileceğimiz, heryerde mücadelesini vereceğimiz anlamlı olan kadim kavramlarımız var bizim. İnsan olsun,adalet duygusu olsun, farklılıklara saygısı olsun,özgüveni olsun yeter.İnsaniyeti olmayanın islamiyetide yoktur.
Neden insanlar yerli ve milli olmayan batılı ülkelerde yaşamak istiyor.Neden insanlar hangi fikirde olursa olsun buralara sığınmak istiyor.
İnsanı yücelten,insana değer veren ve bütün kurum,kuruluş ve dahi devletin kendisinin insanın mutluluğu,iyiliği içindir olduğu bilinciyle yürütülen bir süreç kaliteyi teşvik eder ve gün yüzüne çıkarır. Söylenilecek çok şey var.Fakat kimsenin bunlar duymaya ne tahammülü nede isteği var.
Rabbim istikametten ayırmasın.Basiretimizi ve ferasetimizi artırsın. Selam ve muhabbetle
Seydi Bey bu güzel değerlendirmeniz ve yaklaşımınız için teşekkür ederim. güzel ve anlamlı bir değerlendirme olmuş. yazının bir bölümünde yetiştirdiğimiz insanı iyi yerleştirmek ten kastım buydu. yetiştirdiğimiz o insanlarımızı değerini verip yerleştirmemiz gerekir demiştim.
Sayın Mūdürūm,
Tespitlerinize, özellikle Anadolu Öğretmen Liselerinin kapatılmaması gerektiği fikrinize katılmamak mümkün değil. Çünkü bu okullar gerçekten oturmuştu ve bu okullardan mezun olan gençlerimiz gerçek manada idealist oluyorlardı. İnşallah yetkililer bu durumu fark ederler.
Hayırlı günler diliyorum Değerli Mūdürūm.
4 4’lük öğretmen yetiştirmişsiniz, aşk ile çalışıyor, siyasi bir idareci gelip herşeyi alt üst edip bir yerlere yaranmaya çalışınca sistem ters tepiyor. Türk Milleti diyemeyen öğretmen ve Mem personelinden eğitim konusunda randıman alınacağı hiç bir zaman düşünülemez ve öğle de olmaktadır.
Kıymetli Müdürüm yine çok önemli bir konuda tam 12’den vurmuşsunuz.
Öğretmenin saygı görmediği bir sistemde hiç bir şey olmaz.
Her alanda adanmış insanlara ihtiyaç var ama bir türlü yetiştiremiyoruz
Öncelikle elinize sağlık sayın hocam. Dünyada ve bizim ülkemizde kabul görmüş en büyük etken PARAdır. Bu yüzden öğretmen maaşını doktor maaşına eşitlediğiniz zaman gerisi kendiliğinden gelecektir. Kömürü çıkaran işçi başka altını çıkaran işçi başka…
Ecevit başbakan..
1974 Millî Eğitim Bakanı Mustafa Üstündağ ve avanesi tarafından icat edilen 60 günlük komünist, siyonist uşağı öğretmenlerin verdiği zararları temizlemek zor. Hangi iktidar gelirse gelsin maalesef onların etkisi devam ediyor kıymetli hocam.
Değerli müdürüm selamlar eğitimde yöneticilik yapmış olmanızın verdiği bilgi birikiminiz ile sorunları çok iyi tespit etmişsiniz Tebrik ederim emeklerinize sağlık. Yazınızdan alıntı yaptığım bu kısma Bir Eğitimci,bir yönetici ,aynı zamanda Yetişkin eğitimi alanında yüksek yapmış bir kardeşiniz olarak ”Kanaatime göre Millî Eğitim Bakanlığı’nın en temel iki birimi Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğü (ÖYGM) ile İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğüdür.” Buraya öğretmen adaylarının eğitim fakültelerinde okutulacak derslerden başlamak üzere yetişkin eğitimiyle ilgili muhakkak bir yol açılmalı bakanlığımız Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’nün de bu iki Genel Müdürlüğü destekçisi olarak faydalanması gerektiğini inanıyorum. Ayrıca yetişkin eğitiminin Örgün eğitime de yön vermede, hedeflere ulaşmada da çok önemli bir ivme kazandıracağını ve Etkin olacağını düşünüyorum .Kıymetli müdürüm, tekrar bu faydalı Yazıyı iyi bize sunduğunuz için teşekkür ediyorum emeklerinize sağlık