Eğitim sistemimiz maalesef atomize edilmiş bireyselleşmeyi öğütlüyor.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın felsefesi hâkim bizdeki sistemde.
Tam bir Avrupalı sistemin cenderesi altındayız.
Sağanak gibi yağıyor vicdansızlık!
Benim konforuma zarar veren her kimse onu istemiyorum denmiyor bakın…
Buraya dikkat edin.
Benim konforuma, rahatıma zarar veren doğulu ise yani Müslüman ise karşıyım diyor insanlar hâl diliyle.
Sultanahmet yıllardır batılı turistlerin yolgeçen hanı iken, deniz kıyıları batılı turistlerin mekânı iken, yabancıya arsa, konut satışı batılılara yapılıyorken gıkını çıkarmayanlar, Müslüman turistlere, Müslüman yatırımcıya tahammül edemiyorlar. Burada iyi niyet görmek mümkün değil.
Onlarca yıldır Müslümanları aşağılayan, batılıları medeni diye yutturan bu eğitim sisteminden başka ne bekleyebiliriz ki?
Okuma oranı arttıkça ebeveyni ile ilişkisini, kardeşi ile ilişkisini, arkadaşıyla ilişkisini maddi çıkar üzerine şekillendiren bir nesil peydah oldu.
Batılıların maddi manevi desteğiyle bu ülkede siyaset yapanlar da mazlum düşmanı oldular. O siyaset yapanların peşinden gidenler de onlara teşne oldular.
Ama bir şartla!
“Mazlum batılı ise kucak açalım, doğulu ve Müslüman ise karşı çıkalım.”
Bu eğitim sistemi, Kurtuluş Savaşını işledi kitaplarımızda ama Kurtuluş savaşında düştüğümüz durumu beyinlere zerk edemedi.
Aç kalıp da yek ekmeğe muhtaç olduğumuz zamanları işlemedi yeterince.
Kurtuluş savaşında, savaştan kaçanları da işlemedi nedense. Dağlar eşkıyalardan geçilmiyordu oysa.
Dedemi cephede bırakıp savaştan kaçan insanların hikâyesini anlattılar bize çocukken büyüklerimiz.
Bunları eğitim sistemi görmezden geldi.
Neymiş de Suriyeliler savaştan kaçıyormuş.
Kendi devletinin attığı bombaya nasıl karşı çıkacaksa artık Suriyeli.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Türkiye’ye gelen mültecilerin çocukları şimdi göçmen düşmanlığı yapıyor.
Gördünüz değil mi yetmiş yaşındaki zihinsel engelli göçmen kadına vurulan tekmeyi? Vicdanınız sızladı mı peki? Sanmam!
Birkaç kendini bilmezin kadınları taciz videosuna bakıp içiniz rahatlamıştır bile belki…
Bakın işler öyle noktaya ki artık…
Batılı şehirlerde yaşayanlar doğudaki şehirlerden geleni bile sevmiyor.
Herkes medeniyetin kitabını yazmış gibi sanki.
İnsan sevmeyen biri ne kadar medeniyim derse desin onun sözüne inanılır mı?
Neymiş göçmen insanlar temiz değilmiş, parfüm olmasa leş gibi kokacak biri diğer insanların kirli olduğundan dem vuruyor.
Akşama kadar bir kez dahi yıkanmayan ayağıyla günde beş kez ayağını yıkayan Müslümana kirli diyor.
Maddeci anlayışı ön plana koyarak paylaşmayı, bölüşmeyi değil bireysel yaşamı dayatan bu sistemin kökten lağvedilmesinin zamanı geldi geçiyor.
Geleneklerimize, kültürümüze, adetlerimize göre şekillenen bir sistemi inşa etmeliyiz, yeni nesli ihya etmek istiyorsak…
”Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim…!”
Bize çifte atan olacaktır, onlara da Akif’in bu dizelerini armağan edelim.
Mustafa Süs