1967 yılında doğdu. 1990 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. 1998 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri Anabilim Dalında, 2005 yılında Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Yönetimi ve Denetimi Bilim Dalında yüksek lisans eğitimlerini tamamladı. 2017 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Eğitimi bölümünde “Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Medresesinde Eğitim ve Öğretim” isimli teziyle doktorasını tamamladı. Osmanlı eğitim tarihi alanında çalışmalar yapan yazarın, “Osmanlı Eğitim Modernleşmesinde Dârü’l-hilâfeti’l-Aliyye Medresesi” isimli eseri ile ulusal ve uluslararası hakemli dergilerde yayınlanmış pek çok makalesi bulunmaktadır.
Öğrencilerde Milli, Manevi ve Kültürel Farkındalığı Artırmaya Dair-2
Anasayfa»Eğitim»Öğrencilerde Milli, Manevi ve Kültürel Farkındalığı Artırmaya Dair-2
Geçen yazımızda Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün koordinesiyle tüm illerde gerçekleştirilmesi planlanan “Türkiye Yüzyılı Din Öğretimi Çalıştayı” konusuna değinmiş, sözel dersler kapsamında bazı değerlendirmelere yer vermiştik.
Ülkemizde öteden beri önemsiz addedilen ve özellikle sayısal dersler için hazırlıkla geçirilen müzik, resim, beden eğitimi, din kültürü ve ahlak bilgisi gibi derslerin öğrencilerin zihinsel, bedensel ve kişilik gelişimlerinde ne denli etkili ve mühim olduğu hususu bir türlü fark edilemeyen zayıf yanlarımızdandır.
Bir yakınımın kızı İngiltere’nin gözde okullarından St. Catherine’s British School’da okuyor. Geçen ay telefonla yaptığımız görüşmede Türklere ait bir camiye kızını götürmekte olduğunu söyledi. Okul yönetimi tarafından kızına, Müslüman olması nedeniyle Müslümanların kültür merkezlerinden birine giderek bir faaliyete katılması gerektiği söylenmiş. Böylece hem kendi dinini ve kültürünü tanıması hem de bir hizmet gerçekleştirmesi amaçlanıyormuş. Aynı zamanda diğer dinlere mensup olan öğrenciler de benzeri faaliyetleri, kendi dinlerine ait merkezlerde gerçekleştiriyorlarmış.
Yakınımın kızı, St. Catherine’s British School’e ilk kaydolduğunda kendisine Müslüman olduğu için “Bible/İncil” dersine katılmayabileceği ancak “religion/din kültürü” dersine katılması gerektiği söylenmiş, “Bible” dersi saatinde ise kendisine kütüphanede herhangi bir etkinlik gerçekleştirmesi için imkân sağlanmış.
Batı’da bir öğrencinin sahip olduğu kabiliyet ve yeteneklerin geliştirilmesine yönelik spor, müzik, sanat ve kültür gibi ders ve etkinliklere önem verilirken öğrencinin dinî mensubiyeti de dikkate alınarak planlama yapıldığı ve hayata geçirildiği anlaşılmaktadır.
Ülkemizde din kültürü ve ahlak bilgisi dersine yönelik tartışmaların ardı arkasının kesilmediği, müzik, resim ve beden eğitimi gibi derslerle birlikte din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin de sayısal derslere kurban edildiği bilinmektedir.
En az diğer dersler kadar çocuğun gelişimine önemli katkılar sağlayan bu derslerden Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’nin daha verimli ve etkin hale getirilmesi için düzenlenen “Türkiye Yüzyılı Din Öğretimi Çalıştayı” katılımcısı, yılların eğitimci Ahmet BİLGÜ dostumuzun önerileri dikkate alınmaya değer içeriğe sahip.
Ahmet BİLGÜ hocamızın tespit ve önerileri özetle şöyle:
“Ders müfredatının teorik düzeyde kalması, dinin güncel hayata yansıyan kısmının öğrencilere aktarılmasını zorlaştırıyor. Ders kitaplarında öğrenciler güncel sorulara cevap bulamıyorlar. Yaşadığımız çağın güncel problemleri ve çözüm yollarını gösteren ünitelere ihtiyaç var.
Toplumda yaygın hurafe ve batıl inançların öğrencilere de aynı yaygınlıkta yansıdığı görülmektedir. Bunun için her ünitenin sonuna “Doğrusu ne?” başlıklı bir bölüm eklenebilir.
Ders kitaplarının dijital sürümlerinin özenle ve öğrencilerin ilgilerini çekecek nitelikte hazırlanması faydalı olacaktır. Konuların işlenişinde kavramların tanımları üzerinden yoğun teorik anlatımlar yerine Hz Peygamber ve arkadaşlarının somut örnek hayatları etrafında öğrencilere modeller sunulmalı, konuyu açıklayan ayet ve hadislerle konu işlenmelidir.
Öğretmenlere örnek ders anlatımı sunumları yapılmalı, bu sunumlar kamera karşısında değil doğal sınıf ortamında kayda alınarak öğretmenlerle paylaşılmalıdır. Özellikle öğrenciye nasıl yaklaşılacağı, nasıl iletişim kurulacağı ve sınıf yönetiminin nasıl gerçekleştirileceği konularında hizmet içi eğitim kursları düzenlenmelidir. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmen atamalarında sadece bilgi yeterliliği değil alanı temsil etme ve içselleştirme yetenek ve kabiliyeti de dikkate alınmalıdır.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi genel olarak basit ve yormayan, hayatın içinden bir ders olmalı. Öğrencilerin sosyal ve bireysel hayatlarına dokunmalı, eksiklerini tamamlamalı, bireysel ve sosyal hayattaki olumsuz davranışları olumluya dönüştürmeli.
Modern dünyada ateizm, deizm ve nesli bozmaya odaklanmış sapkın akımları görmezden gelerek eğitim faaliyetlerini yürütmek mümkün değildir. Öğrencilerde metafizik algısı oluşmadığından inançla ilgili sorulara somut cevaplar istiyorlar. Eski usul argümanlarla gençleri ikna etmek mümkün değil. Sosyal medya gençleri daha çok etkiliyor. Müfredatta günün problemlerine cevap veren başlıklar açılması gerekiyor.
Genç kuşakların kültür ve medeniyet birikimlerine yönelik algıları sosyal medya ile beraber değişti. Artık gençler dünyanın bütün kültür ve medeniyetleriyle temas ediyorlar. Bütün kültürlerin ve medeniyetlerin en önemli parçasının din olduğu bilgi ve bilincinin öğrencilere verilmesi gerekiyor. Bu çerçevede dinin önemi, çocuğun zihninde yer etmesi gerekir.
Milli, manevi kültürel değerlerin geliştirilmesine katkı sağlanması için öncelikle gençlerde bu değerlere ilgi, sevgi ve saygı uyandırılması gerekmekte. Başka milletlerin temel değerlerine hayran, onları daha cazip gören bir nesile öncelikle tarihin düzgün anlatılması gerekiyor.”
Eğitimci Ahmet BİLGÜ hocamızın yukarıdaki önemli açıklamalarına şu kadarını ilave edebiliriz. Eğitim-öğretim sürecinde müfredatın önemi göz ardı edilmemelidir. Ancak müfredatın sahadaki uygulayıcısı olan öğretmenlerin ehliyetli, liyakatli, mesleğini seven ve kendini yenilemeye istekli olmaları daha da önemlidir. İyi bir müfredatın, yukarıda sayılan nitelikleri haiz olmayan öğretmenin elinde bir anlam ifade etmeyeceği açıktır.
Mezkûr nitelikleri taşıyan bir öğretmen ise; müfredat hangi özelliklere sahip olursa olsun hedef-kazanımların gerçekleşmesini en üst düzeyde sağlayabilir. Ancak müfredatın birleştirici ve çerçeveyi belirleyici özelliğini de göz ardı etmemek gerekir. Bu nedenle belirli ilkeler çerçevesinde müfredatın hazırlanması konusundaki çaba da önem arz etmektedir.
Bırakın Allah aşkına imam hatip ortaokullarında ingiliceyi çoğaltıp siyer dersini azaltarak anca havanda su döğerler gidiyor gitmekte olan