Zaman pek çok derde devadır. Her nasip de zamanına gebedir. Türkistan coğrafyasına hayli zamandır bir seyahat niyetimizi gerçekleştirmek nihayet kısmet oldu. 24 – 30 Ağustos 2025 tarihleri aralığında Türkistan coğrafyamızın kapısı Can Azerbaycan’a kültür ve eğitim muhtevalı bir seyahat gerçekleştirdik. Bizim için bölge ve ülke olarak eğitiminin dünü, bugünü ve geleceği fevkalade önem arz eden Azerbaycan’ın eğitim ve toplum hayatına dair bildiklerimize yakın gözlem ve şahitlikleri de eklemek için yollara düştük. Eğitim çalışmalarımızda yeni ufuklar kazanmak, yeni bakışlar inşa etmek, atayurdunun kadim ahvalini yakından temaşa etmek için bu seyahate niyetlendik. Maksadın hasıl olması için ilgimizi ve odağımızı bu konuda yetkinliği müsellem olan isimler üzerine yoğunlaştırdık. Temas ve görüşmelerimizi bu minvalde programlamaya gayret ettik. Bu cümleden olmak üzere geçen dönem Maarif Vakfımızın başkanlığı görevinden sonra Bakü Büyükelçiliği görevine getirilen Prof. Dr. Birol Akgün Hoca’yı makamında ziyaretle Bakü’ye merhaba diyelim istedik. Kendisinin Bakü, ülke ve bölge üzerine eğitim ve entelektüel müktesebatı ağırlıklı sohbetini istifade ile dinledik. Eğitime dair kendi düşüncelerimizi kritiklerle aktardık. Geçen yılların ve yaptığı vazifelerin Birol Akgün Hocanın fikri cehdini tekemmül ettirdiğini, yakinen müşahede ettiğimi bilhassa belirtmeliyim. Hocanın şahsında tecessüm eden ülke millet motivasyon ve heyecanı, bağlı alanlardaki bütün çalışmalarda/çalışanlarda görülebilmekteydi. Burada elçilikte kavasından en üst makama kadar bütün çalışanların emeğini ve çabalarını da mahsusen takdir ve teşekkür babında teslim etmeliyim.
Sonraki ziyaret durağımız TDV Türk Lisesi binasındaki makamında Türkiye’nin Din Eğitimi Müşaviri İhsan Açık Hoca oldu. Gayreti ve samimiyeti ile bulunduğu hizmet alanına dinamik bir enerji katmış. Bakü’deki çalışma ve temaslarımızın her aşamasına pek çok ismin yakın ilgi ve bizatihi desteği etkileşim ve iletişim yüklü bir eğitim/maarif seyahati yapmamızın yollarını açtı.
İhsan Hocam, eğitim alanında 30 yılı aşan mazisiyle bu güzide lisemizin bütün dünyaya mezun yetiştiren yapısı, eğitim perspektifi istikrarıyla oluşturduğu sistem üzerine bize oldukça mukayeseli ve muhtevalı bilgiler verdiler. Kendilerine medyun u şükranız. Eğitimde sonraki gün temaslarımızdan biri de Doç. Dr. Telman Nusretoğlu Hoca ile oldu. Kendileri ile, Sovyet dönemi eğitim sisteminde kolhozlardan başlayarak yaşadığımız zamanı da içine alan zihin açıcı bir düşünce/eğitim yolculuğu yaptık.
Modern dünyada ülkelerin kalkınmasında en güçlü kaldıraçlardan biri, şüphesiz eğitimdir. Eğitim, sadece bireyleri değil, milletlerin kaderini şekillendiren bir kudrete sahiptir. Bu anlayışla Azerbaycan’a gerçekleştirdiğimiz ziyarette, yazar ve Azerbaycan Parlamentosu üyesi, kıymetli maarif adamı Cevanşir Feyziev Beyefendi ile gerçekleştirdiğimiz verimli görüşme, eğitim alanında iki kardeş ülke arasında daha güçlü iş birliklerinin temellerini konuşmamıza vesile oldu.
Sayın Feyziev ile yapılan bu derinlikli sohbet, yalnızca Azerbaycan ve Türkiye özelinde değil, Türk dünyasının ortak eğitim ve kültür geleceği adına da umut vericiydi. Kendilerinden Azerbaycan’da Şeki vilayetinde okullaşmanın artırılmasına dair çalışma ve faaliyetlerini dinledik.
Görüşmede kardeşliğin yalnızca dil ve tarih ortaklığıyla sınırlı kalmadığı, bu birlikteliğin eğitim politikalarında da karşılık bulması gerektiği vurgulandı. Bilgi alışverişi ile geçen bu görüşme için Sayın Vekilimize gönülden teşekkür ederim.
Ziyaretimiz kapsamında bizi derinden etkileyen örnek eğitim kurumlardan biri de Türkiye Diyanet Vakfı Bakü Türk Lisesi oldu. Bu okul, yalnızca akademik başarılarıyla değil, taşıdığı vizyon ve değerlerle de dikkat çeken bir eğitim modeli sunuyor. İki ülke üzerinden bütün dünya ile kurulan bu güçlü eğitim köprüsü, ülke kültürünü evrensel değerlerle buluşturma başarısını göstermekte. Öğretimle birlikte donanımlı eğitim/maarif kimliği ile mücehhez bir okulumuza şahitlik ettik. Bu okulumuzda insana hizmeti esas alan bütün alanlarda adalet ve iyiliği yeryüzüne taşıyacak öncü nesiller yetiştirildiğini görmek ayrı bir bahtiyarlık oldu.
Sanat, güzel sanatlar ve spor gibi farklı alanlardaki yetenekleri de seçmelerinde bilhassa dikkate alarak destekleyen bu okul, sosyal etkileşimleri zenginleştirerek küresel çapta örnek alınabilecek bir model oluşturmuş durumda. Buna biz örnek bir küresel eğitim modeli diyebiliriz. Kültürel değerlerimizi koruyarak evrensel standartlara ulaşmak isteyen tüm eğitim kurumlarına ışık tutabilecek bu yapı, Türk zekâsı ve dehasının dünyaya açılan bir vitrini mahiyetinde.
Bu başarının mimarları arasında yer alan okulun kurucu müdürü ve halen müdürlük görevini yürüten Kadir Bektaşoğlu Hoca ve okula her daim desteğini sürdüren kıymetli Tayyar Altıkulaç Hoca, bu modelin temel taşlarını oluşturmaktadır. Bu okulu sahiplenen Diyanet teşkilatı ve buradaki temsilcileri Din Hizmetleri Müşavirimiz İhsan Açık Hoca’yı da yakın alakadarlığı için bilhassa zikretmek gerekiyor.
Bu okul, düzen ve disiplinle şekillenmiş, anlam alanları ile kimlik kazanmış, ülke sınırlarını aşan bir başarı örneği olarak her veliye, eğitimciye ve eğitim yöneticisine ilhamlar taşıyan bir niteliğe bürünmüş durumda. İstikrarlı çalışmanın meyvelerini veren, uzun ve istikrarlı çalışmaların semerelerini toplamaya başlayan bu model için tüm emek sahiplerine kalbi şükranlarımı sunuyorum.
Bakü’deki ziyaretimizin en duygusal ve anlam yüklü duraklarından biri de Şehitler Hıyabanı, Azerbaycan Şehitliği oldu. Bu anlamlı mekânda, yalnızca Azerbaycan değil, bütün Türk dünyasının bağımsızlık ve istiklal uğruna verdiği mücadele sembolleşmiş durumda. O kutlu tepe, şüheda kanı ile sulanmış bütün Türkistan coğrafyasının sembolü gibi.
15 Eylül 1918’de, Nuri Paşa komutasında kurulan Osmanlı Kafkas İslam Ordusu, “Çırpınırdın Karadeniz, bakıp Türk’ün bayrağına” marşlarıyla Bakü’ye giriş yaparken yalnızca askeri değil, manevi bir destan da yazılmıştı. Türk kimliğinin bu coğrafyasında yeni bir vatan kalbinin attığı yer yükselmeye başlamıştı.
Bu topraklarda Osmanlı coğrafyasının, kültür ve medeniyet havzamızın dört bir yanından gelerek şehadet şerbetini içen mehmetçikler, istiklâl uğruna can verdikleri Azerbaycan’da koyun koyuna yatmaktalar.
Ayrıca, 20 Ocak 1990’da Sovyet ordularına karşı bedenlerini siper ederek şehit düşen Azerbaycanlı vatan evlatları da burada ebedi istirahatgâhlarında yatmaktadır. Her biri, vatan ve millet uğruna canlarını feda etmiş, birer kahraman olarak hafızalarımızda yaşamaktadır.
Şairin ifadesiyle:
“Şehitler tepesi boş değil.”
Bu söz, yeryüzünde adalet, hakikat ve hürriyet adına yürütülen davanın ne denli kadim ve kutsal olduğunu bize bir kez daha hatırlatmaktadır.
Bütün şehitlerimize Cenab-ı Mevla’dan rahmetler niyaz ediyor, minnet ve şükranla yad ediyoruz.
Yunus Emre:
Beni bende demen, ben de değilim
Bir ben vardır bende, benden içeru,
Diyerek asırlar evvelinden bugünün gönül coğrafyasını titreten bir nida ile sesleniyor. İnsanın kendisini bütün yüklerinden arındırıp özüne, kendisine dönmesini anlatmakta bu içeri sözüyle, Yunus Emre.
Bakü sokaklarını adımlarken insan ocak bucak yolculuğuna çıkmış gibi hissediyor kendisini. Bakü’ye varışta İçeri Şeher lafını çok duyuyor olmaktayız. Bu söz eski Bakü’yü anlatan, surlar ile çevrili, giriş kısmı Quşe Qala Kapısı(Çifte Kule Kapısı) tarafından girişi dahil tarihi Bakü’yü anlatmaktadır.
Şimdilerde eski şehir anlamında kullanılan içeri sözü ile seslendirilen anlam aslında Azerbaycan’da çok kullanılan ‘’özüm’’ sözü ile dile getirilen ‘’ben’’ olmaktadır. İnsanda ‘’ben’’ ve ‘’benlik’’ davasını ayak altına alıp, var olan hakikat özünü yükselten tarihi tasavvufi anlayış. Modern psikolojinin ‘’alter ego’’ diye ifade ettiği insan nefsinin terbiyesiyle inşa edilen eğitilmiş iç kimlik. Yunus Emre’nin yüklediği anlam müktesebatıyla Bakü bizi aldı içeri şehirden de içeri götürdü.
Yunus Emre asırlar evvel Türkistan coğrafyasından yüklendiği insan özümüzü Anadolu’da mayalamış. Modern zaman diliyle söyleyelim Türkistan coğrafyasının mirasını Anadolu’da kodlamış. Onun için Bakü İçeri Şehir’de Şirvanşahlar Sarayı ve içindeki Şirvani Tekkesi’ni gezerken kendimizi bir an içün anlam alanları kaynaşmış Anadolu şehirlerinden birinde ya da Ohri’deki Şirvani Tekkesinde gibi hissediyorsunuz.
Küçe sokak, cadde, yol anlamlarına gelmekte. Bakü’de yürürken bizi saran Bakü Küçeleri bir an bizi atayurdundan aldı gönlümüzün başka diyarlarına götürdü.
‘’Diyarbekir küçeleri/Yâr doldur şişeleri (yahud da Yâr kaldır peçeleri…) Celâl Güzelses’in türkülerinden biri… Nakaratça zengin bir türkü: Uy amman uy amman yâr yaman le le cane/ Uy amman yâr yamman le le cane… Türkünün bir kıt’ası var ki yakıcı:
Diyarbekir sarayım/Seni kimden sorayım/Yüzüne hasret kaldım/Gel cemâlin göreyim(2019)’’
Merhum ve mağfur kültür adam D. Mehmet Doğan böyle açıklamıştı Diyarbekir küçelerini.
Biz 2025 senesinde Bakü Sokaklarında dolaşırken Bakü’de Nizami Küçesi diye başlayıp her sokak/cadde başında tazelenen isimler, bizi Anadolu ile Azerbaycan arasında tarihi ve tarifi belirsiz yolculuğa çıkardı. Türkçe’nin tarihi kültürel köklerini Kafkasya’dan Anadolu’ya doğru uzatarak tarihe yazan maneviyat önderlerimiz Türk kimliğinin coğrafyalarına kuşaktan kuşağa izi sürülecek mehabetli işaret taşları bırakmışlar. Sinelerde ve gönüllerde yaşayan türden. Bu işaret taşı sözlerin bir kısmı yanık sevda yüklü Anadolu türkülerinde yaşamakta. Türkünün bu yürek yüklü yakıcı kısmını:
‘’Bakü seni sarayım/Seni kimden sorayım/Yüzüne hasret kaldım/Gel cemâlin göreyim’’ diye okusak bu şehrin hangi küçesinde yankılanmaz, Bakü’nün hangi hanesine misafir olmaz ki?
Çünkü küçe isim olarak Bakü’de hayatın muhtelif pek çok alanında kullanılmaya devam ediyor. Küçe uşakları(sokak çocukları), küçe ticareti, küçe yemekleri…
Bakü’de kesif bir temizlik çok dikkat çekici. Şehrin her tarafı pırıl pırıl. Bütün insanlar bu temizliği dikkate alan bir hassasiyetle, şehrin yaşama alanlarını kullanmaktalar..
Sivil faaliyetlerde Türkiye’den bir sivil toplum gönüllüsü kuruluş olarak Bakü Gençlik Forumu ve Başkanı Ahmet Tecim’in yürüttüğü faaliyetleri de bilhassa belirtmek gerekiyor. Özellikle bilim, kültür ve spor temelinde muhtelif branş ve okul kategeroilerinde faaliyetleri ile ülke gençliğine hizmetler sunmakta. Atavatan topraklarından Anadolu’ya kardeşlik köprüleri kurmaya katkılar sunmakta.
Bakü, beş milyona ulaşan nüfusuyla nereden ise ülkenin yarı nüfusunu barındırmakta. Şehir mimarisi olarak Sovyet dönemi Alman esirlere yaptırıldığı söylenen bina mimarileri halen varlığını korumakta. Şehrin yapılaşması bu klasik mimari sistemi korunarak devam ettirilmiş. Şehirde yeni ve modern binalarla İçeri Şehir denilen eski Bakü yan yana yükseliyor.
İçeri Şeh(e)ir olarak bilinen tarihi Bakü içinde kalan yapılar, ihtiyaç duyulanlar restore edilerek olabildiğince klasik tarzları korunmuş durumda.
Toplu taşıma da metro ve klimalı otobüsler mevcut. Trafikte genel anlamda var olan huzur ve sükûnet dikkat çekiyor. Trafiğin akışına en çok hayat veren ulaştırma sistemi beş altı kategoride hizmet veren taksi sistemi. Bütün taksi kategorileri kendi içlerinde oluşturdukları bir yazılım sistemi ile müşterilerle cep telefonu üzerinden irtibat kurabilmekte. İrtibata geçtiği taksiye konum ve gideceği yer bilgisi gönderen yolcu, taksinin kaç dakika sonra yanında olacağını, gideceği yere ne zaman ulaşabileceğini ve ödeyeceği yol bedelini aynı anda görebilmekte. Bu yol ücretleri trafiğin yoğunluk saatlerine göre değişmekle birlikte epey hesaplı diyebiliriz.
Bugün Azerbaycan’da yapılan her görüşme, her ziyaret, insani ve kültürel temelli kurulabilecek her irtibat iki kardeş milletin ortak geleceği adına umutlarımızı artırmaktadır. Eğitim, bu ortak geleceğin en sağlam temellerinden birisidir. Kültürel ve eğitim alanında iş birliklerinin artırılabileceği sanat ve sosyal etkileşimlerden, bilimsel çalışmalara kadar sürdürülebilir pek çok başlıklar mevcut. Bu birlikteliklerin daha da geliştirilebilmesi için öncelikle ülkelerin oluşturduğu karşılıklı tecrübeye dayalı eğitimde ortak vizyon inşa edilmelidir.
Bu doğrultuda, ziyaretimiz boyunca şahit olduğumuz örnek uygulamalar ve değerli isimlerle yapılan görüşmeler bizlere göstermiştir ki, Türk dünyasının yolu eğitimle aydınlanacak ve geleceğe bu ışıkla yürünecektir.
Tüm emek sahiplerine gönülden teşekkür ediyor, bu yolda emeği geçen herkesi saygıyla selamlıyorum.
Kalemine gönlüne sağlık Memiş Hoca. Duygulu bir yazı olmuş
Azerbaycan can Azerbaycan
Sana meftun olur özümcan
Varıp Gıyabana selam durayım
Orada metfun nice soyum can