Yıllar evvel kapsayıcı eğitimle ilgili “Developing an In-Service Training for Inclusive Classroom Practices (DISTINC)” [Kaynaştırma – Bütünleştirme Yoluyla Eğitim Uygulamalarında Önleyici Yaklaşımlar] başlıklı, MEB ve Boğaziçi Üniversitesinin de paydaş olduğu proje kapsamında Belçika’nın Antwerp şehrine gitme fırsatım olmuştu.
Proje çalışmaları çerçevesinde, ev sahibi Antwerp Üniversitesi hocalarından Profesör Jo Lebeer rehberliğinde, tüm katılımcı akademisyenlerle birlikte ilköğretim düzeyinde bir okulu ziyaret ettik. Onun yönlendirmeleri doğrultusunda okulu gezip incelemelerde bulunduk, ilgililerden birtakım bilgiler aldık. Bu sırada bazı sınıflara girip ayaküstü ders dinledik.
Girdiğimiz sınıflardan birisinin kapı önünde ilkokul üçüncü sınıf düzeyinde küçük bir kız öğrenci tekli sırasına oturmuş, defterine yazı yazmakla meşguldü.
Rehberimiz Prof. Lebeer, öğrenciye “Niçin buradasın?” diye sordu. Öğrenci herhangi bir tepki göstermeksizin “Sınıf kurallarına uymadım.” diye cevap verdi. Bu arada yazı yazmayı sürdüren öğrenciye uymadığı kural sorulduğunda “Konuştum.” dedi.
Dersin öğretmeni, muhtemelen ders sırasında kurallar dışında konuşarak arkadaşını veya sınıfı rahatsız eden ya da dersin işleyişini olumsuz etkileyen bu öğrenciyi bir şekilde cezalandırmış; sınıftan çıkararak kapının önüne koymuş, aynı zamanda yazı yazmakla ödevlendirmişti.
Bir alt kata indiğimizde ise iri kıyım, melez bir yedinci sınıf öğrencisi yine sınıf kapısının önünde zemine yayılarak oturmuş, sırtını duvara yaslayıp kitap okumaktaydı. Prof. Lebeer, ona da “Niçin buradasın?” diye sordu. Öğrenci kendisine sorulan soruya “Suç işledim.” diye cevap verdi. İşlediği suçun ne olduğunu sorulduğunda “Yaramazlık yaptım.” dedi.
Öğretmeni bu yedinci sınıf öğrencisini -nasıl bir yaramazlık yaptıysa- cezalandırmış, onu sınıftan çıkararak kapının önüne koymuş, aynı zamanda kitap okumakla ödevlendirmişti.
Hiç unutmuyorum, görev yaptığım okulların birinde öğretmen arkadaşımız, ders esnasında arkadaşıyla fiziksel temas derecesinde tartışan öğrenciyi sınıftan çıkarıp idare odasına getirmişti. Öğrenci akşam eve gittiğinde olayı annesiyle paylaşmış; durumu öğrenen anne, ertesi sabah büyük oğlunu yanına alıp okula gelmiş ve “O öğretmen nerede?” diye arayışa girişmişti.
Veli kısa sürede sakinleştirilerek durum kendisine izah edilmiş, fakat o “Babası duyarsa…” diye konuşmaktan vaz geçmemişti. Olay, cep telefonunun yaygın olarak kullanıldığı dönemde yaşanmış olsaydı muhtemelen veli daha erken okula intikal eder, farklı gelişmeler yaşanabilirdi.
Eğitimde disiplin; hedeflenen tutum ve davranışların öğretilmesi, özümsenip özümsenmediğinin yani hayata geçirilip geçirilmediğinin denetlenmesi, olumlu gelişmelerin ödüllendirilip olumsuzlukların cezalandırılması şeklinde sağlanır.
Bu anlayış ve uygulama, eğitilen bireylere kendi tutum ve davranışlarını denetleme becerisi ve kurallara uyarak hayatını sürdürebilme alışkanlığı kazandırılmasını amaçlamaktadır. Bütün bunlar, ödül ve disiplin yönetmelikleri başta olmak üzere yönetmeliklerle düzenlenmiştir.
Ülkemiz insanının büyük çoğunluğu kurallara uymama, haklarını bilme ve savunma konusunda oldukça mahir davranırken görev ve sorumluluklarını yerine getirme noktasında maalesef ayak sürümektedir. Uymadığı kuralın suç ve başkasının hukukunu ihlal olduğunu düşünmeyen, suçunu kabullenmeyip cezai yaptırımlardan kurtulmak için her yolu deneyenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır.
Her zaman söylediğimiz gibi eğitim öğretimden beklenenler sadece okuyup yazmak, hesap kitap yapmayı öğrenmek, test çözmek, sınav başarısı, diploma, iyi bir iş ve gelir sahibi olmaktan ibaret olmamalıdır.
Öğrencilerimiz, süreç içerisinde kurallara ve yasalara uymanın gerekliliğini, görev ve sorumlulukları yerine getirmenin önemini de kavramalı; başarının ve olumlu davranışların bir ödülü olduğu gibi kurallara uymamanın, görev ve sorumlulukları yerine getirmemenin, hak ihlallerinin bir suç olduğunu, suç işlemenin de bir cezası olduğunu özümsemelidirler ki kurallara uyan, yasalara saygılı bireyler ancak bu şekilde yetişir.
Bu yüzden şüpheye yer bırakmayacak biçimde gerçekleşen kural ihlallerinde ve işlenen suçlarda cezai yaptırım, tarafsız ve adil biçimde mutlaka uygulanmalı, bahaneler üretilerek referanslar yoluyla sorun bertaraf edilmeye çalışılmamalıdır. Yoksa yasalara saygı duymayıp ciddiye almayan, yaptırımları önemsemeyen, yasalar ve kurallar çiğnenmek içindir anlayışına sahip bireylerin sayısı her geçen gün artacaktır.
Disiplinli bir şekilde yürütülen eğitim öğretim faaliyetlerinin başarıya ulaşmasında ve bu çerçevede kuralların özümsenmesinde ödül ne kadar önemliyse cezanın da o kadar önemli olduğu iyi bilinmelidir.
O gün orada, ilköğretim düzeyinde bir okulda karşılaştığımız manzara hatırıma gelip durumu dostlarla paylaştıkça şu soruyu sormadan edemiyorum: Aynı durum bizim ülkemizde yaşansa sonuç nasıl olurdu?
Mustafa USLU
Sevgili hocam, yazınızın bir bölümünde zikrettiğiniz gibi, veli okulu basardı. Cimer e şikayet ederdi. Savcılığa suç duyurusunda bulunurdu vs… Bir büyüğümüzün dediği gibi: “İnsanların sorumluluklarını bilmemesi büyük bir sorundur, Sorumluluğunu bilmeden haklarını öğrenmesi tam bir felaket.”
Fransada öğretmenlik yapan birisi olarak yaramazlık yapan öğrencilerime birkaç kez uyarıdan sonra yine sorun olduğunda benzer uygulamaları ben de yapıyorum. Öğrenciye yaptığı hatayı yazdırıp, sonra da velisine imzalatıp getirmesini söylüyorum. Böylece anne babalar çocuğunun yaptığını öğrenip onu uyarıyorlar. Tekrarında ise veliyi okula çağırıyorum. Üçüncü defa olursa ( pek olmuyor ama olursa ) okul müdürü tarafından çocuk uyarılıyor. Çünkü siz de bilirsiniz ki disiplinsiz bir ortamda verim çok düşüyor. Selam ve saygılarımla.
Artık asıl problemimiz aileler .
Kaleminize sağlık hocam.
Kıymetli kaleminizden yine kıymetli bir konu yazılmış… Merak ettiğim bir konu da ; okulda çocuklara verilen ceza “kitap okuma ve yazı yazma” görevi acaba çocukları olumsuz olarak etkiler mi? Okumaktan ve yazmaktan nefret ederler mi?
Kıymetli hocam çok güzel hususlara değiniyorsunuz…
Teşekkürler…
Kaleminize sağlık sayın hocam.Eğitim sistemimizde olan maalesef büyük bir yarata parmak basmışsınız. Disiplin eğitim ve öğretimin olmazsa olmazlarından bence en önemli unsuru.
Aynı durum bizim ülkemizde yaşansa ne olurdu???abartmıyorum bunu yapan öğretmen çok zor durumda kalırdı.
Kaleminize sağlık. Bizler öğrenciye ceza vermeyi geçtik uygun bir dille dahi uyardığımızda öğrenciler tarafından velilere çok farklı aksettirilebiliyor. Çocuğunun toplantılarına yılda bir kez bile katılmayan bazı velilerimiz okul basıp öğretmene hesap sormayı çok iyi biliyor. Genelleme yapmak istemem ama maalesef bu tip olumsuzluklarla da çok sık karşılaşıyoruz.
Kaleminiz dert görmesin Mustafa Hocam, Türkiye’de ne yazık ki bu şekilde değil. Saldım çayıra mevlam kayıra,..
Artık asıl problemimiz aileler .