eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Memiş OKUYUCU

1965 Yozgat doğumlu. İlkokulu Yiğitler köyünde okudu. Ortaokul ve liseyi 1982 yılında Kayseri Mimar Sinan Öğretmen Lisesinde tamamladı. 1985 yılında Denizli Eğitim Yüksekokulunu, 1998 yılında da H.Ü. Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünü bitirdi. Eser Yayın: Yozgat ve Orta Anadolu Bölge Ağzında Yaşayan Kelimeler, Deyimler ve Atasözleri, Maarifimiz ve Geleceğimiz, Türkiye'de Şehirli Dindarlık, Maarifin Seyir Günlüğü ve Yaşadıkça Ankara adlı eserlerini yayınladı. Yazıları, Şehir ve Kültür, Vuslat, Denizli Hizmet, Polatlı Postası, Arkadaş Çocuk (Batı Trakya) Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim (MEB)dergilerinde yayınlandı. 1996 yılından sonra TYB bünyesinde icra edilen millî kültür, millî tarih ve millî kimliğimize dair pek çok faaliyeti bir mektep formunda yirmi yıl kadar süre ile takip ve tedris etti. Öğretmenlik, Maarifimiz ve Geleceğimiz başlıkları ile muhtelif kurum ve kuruluşlarda konferanslar verdi. TRT Türkiye’nin Sesi Radyosunda, Öncü Eğitimci Portreler programlarını hazırlayıp sundu. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Bozkırın Vicdanı: Kemal Tahir’in Eğitim Tasavvuru

Köy Enstitülerinden Milli Eğitime Uzanan Bir Muhasebe

Kemal Tahir için önce doğru düşünme ve içinde bulunduğun konumu durumu doğru tanıma gelir. Bu nedenle kendi gerçeğini tanımak öncelikli tefekkür ölçeğidir. Kemal Tahir’e göre  ‘’kendi gerçeğinden kaçış bir nevi yenilgidir.’’ Bu nedenle batı ile münasebetlerimizin temel karakteristiğini çözmek de bu gerçeklerden birisidir. Ona göre doğru yerden bakış gerçeğe ulaşmanın ana temelini teşkil eder. Bu açıdan ‘’batının bizden hakkımızdaki cehaletine, düşmanlığına, hiç değilse küçümsemelerine uygun’’ luk penceresinden arayışlara dayanmadan, kendi gerçeğimizi ve medeniyetimizi esas alan bir çözüm hedefimiz olmalı. Bunun içinde öncelikle zihinler gerçekliği kavrayabilecek hale getirilmeli. Ve vatandaşa ‘’eğitim’’ fikri bir bütünlük içinde verilmeli. Ona göre batılılaşma zihinlere yerleştirilen taklit  bakış yerine kendi gerçekliğimiz üzerinden yükselmeyi hedefleyen ‘’bilmediklerimizi alarak bilgimizi zenginleştirmek’’ şeklinde bir yenileşme hedefine dayanmalı.  Bu anlayış eğitimde de aynı yöntemle uygulanmalı.

Cumhuriyet sonrası Türkiye’nin en çetin meselelerinden biri eğitimdir. Sadece okullaşma oranı, öğretmen yetiştirme veya müfredat değil; aynı zamanda “nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz” sorusu, bu meselenin merkezindedir. Bu sorunun çevresinde ise edebiyatın, düşüncenin ve siyasal arayışların iz bıraktığı önemli figürler vardır. Kemal Tahir, bu figürlerin en özgünlerinden biridir. Özellikle Bozkırdaki Çekirdek romanı ve Kemal Tahir’le Sohbetlerde dile getirilen görüşleriyle, Türkiye’nin eğitim modelini sorgulamış. Yüzünü Batı’ya dönerek halkından uzaklaşan bir eğitim sistemine esaslı eleştiriler getirmiştir.

Bozkırdaki Öğretmen: Roman Değil, Toplumsal Teşhis

1950’li yıllarda kaleme alınan Bozkırdaki Çekirdek, bir köy öğretmeninin hikâyesinden ibaret değildir. Bu roman, Cumhuriyet devriminin kırsala eğitim yoluyla yayılmasını hedefleyen köy enstitüsü sisteminin başarısızlıklarını sorgulayan, eleştirel ve yerli bir bakışla yazılmıştır. Özü de ‘’bozkırın hiç çekirdeği olsa bozkır olur muydu?’’ sualine dayanan düşüncede saklıdır. Ona göre ‘’yağmuru nafile olan bozkırın, çekirdeği de nafiledir.’’  Kemal Tahir öncelikle ‘’okulu yaşatan köy değil köyü yaşatan okul’’ gerçeğini bilerek bir okul modeli oluşturulması görüşünü taşır. Bu inkılapçıların bilmesi gereken bir hakikattir. Çünkü ‘’koca bir istibdadı yıkan dört süngü’’ gerçeğidir. Bu açıdan o bütün inkılaplar gibi eğitim reformlarının da güce değil halk eksenli bir fikri temele dayandırılmasına taraftardır. 
Kemal Tahir, Batı’dan ithal edilen eğitim modellerinin Anadolu’nun tarihi, kültürel ve sosyolojik dokusuna uygun olmadığını savunur. Roman boyunca, idealist öğretmenin karşılaştığı direnç; sadece “cehaletin inadı” değil, aynı zamanda tepeden inme projelere halkın gösterdiği tabi mukavemettir. Çünkü o halk, tarihsiz değildir. Kendi geleneksel eğitim kodlarını bağrında muhafaza etmektedir. Ahilik, loncalar, medreseler, usta-çırak ilişkileri, mahalle mektepleri ve köy odaları vs sosyal ortamlarla inşa edilen sözlü edebiyat yoluyla edinilmiş bir kültürle gelişen tabii bir kimliğe  sahiptir. 

Sohbetlerde Açılan Kapılar: Kemal Tahir’in Eğitim Tasarımı

İsmet Bozdağ’ın hazırladığı Kemal Tahir’le Sohbetler, romancının sadece sanatçı değil, aynı zamanda Türk aydını olarak esaslı ve etraflı düşünceler taşıdığını gösterir.
Kemal Tahir, burada eğitim meselesini salt öğretmen yetiştirme düzleminde değil, milletleşme sürecinin temel yapı taşı olarak değerlendirir. Eğitimi milli bir dava olarak görür. Ona göre, köy enstitüleri “iyi niyetli ama yanlış teşhisli” bir projedir. Çünkü halka rağmen halk için değil, halkla birlikte halk için bir model gereklidir.

Nitelikli Eğitim Ne Demektir?

Kemal Tahir’in zihninde eğitimin niteliği, Batılı teknik bilgiyle değil, milletin ruh köküne dayanan anlayışla ölçülür. Ona göre taşla elmasın çarpışmasından elmas parçalanmışsa bu elmasa değerinden bir şey kaybettirmez. Bu bakımdan halkın niteliğine dayanan, elmas değerleri üzerinden bir eğitim:

  • Toplumsal gerçekliğe uygun olmalıdır.
  • Öğretmeni yalnızca bilgi aktaran değil, kültür taşıyıcısı ve ahlak eğiticisi olarak görmelidir.
  • Batı’nın pozitivist insan modelini değil, Anadolu’nun ahlaki insan modelini merkez almalıdır.

Bu yönüyle onun eğitim düşüncesi, sadece geçmişi eleştirme değil; geleceğe dair bir yön tayin etme çabasıdır. Türkiye’de öğretmen okullarının, köy enstitülerinin ve bugünkü eğitim fakültelerinin en temel sorunu budur: toplumdan uzaklaşmak.

Kemal Tahir Neden Köy Enstitülerine Mesafeli?

Kemal Tahir’in eleştirisi, reformların halkı dönüştürme biçimine dairdir. Ona göre asıl mesele ‘neyin niçin aradığımızı başından bilmektir.’’
Köy enstitülerinin temel hedefi; köylüyü çağdaşlaştırmak, kalkındırmak ve bilinçlendirmekti. Ancak Tahir’e göre bu proje, bir tür sosyal mühendislik taşıyordu. Kırsalın kültürü, değerleri ve tarihi hesaba katılmadan yapılan bu müdahale, zamanla hem enstitüleri hem öğretmenleri halktan kopardı. Bu kopuş, eğitimin etkisini sınırladı.

Kemal Tahir’in çözüm önerisi ise radikaldir: önce halkı anlamak, sonra eğitim vermek.

Sonuç: Yerli Bir Eğitim Nasıl Mümkün Olur?

Bugün hâlâ “milli eğitim” kavramını tartışıyorsak, Kemal Tahir’in uyarıların geçerlilik şartları devam ediyor demektir. Eğitimde başarı, ithal sistem ve yabancı modellerle değil; toplumun ruhundan doğan modellerde aranmalıdır.
Kemal Tahir’in eğitim fikriyatı, nostaljik değil; aksine hâlâ geç kalınmış bir teklif gibi önümüzde duruyor:

  • Toplumla bütünleşen,
  • Halkın değerlerini içselleştiren,
  • İnsanı merkeze alan bir eğitim.

Bozkır hâlâ orada. Çekirdeği yeniden toprağa düşürmek ise bizim elimizde.

Edebiyat Ortamı

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.