Kerpiç ve sobalı evlere hasret kalanlar olarak hepimiz yalancıyız…
Fakirdik ama mutluyduk diyenler de öyle.
Biz bu çağı çok sevdik.
İliklerimize kadar sevdik.
En çok da çağın getirdiği teknolojiyi sevdik.
Evlerimizin her odasına televizyon koyarak sevdik bu çağı.
Lüks otomobiller alarak sevdik…
Lüks semtlerde oturmak istemeyen kaç kişiyiz?
Kaç kişi var aramızda son model telefon kullanmak istemeyen?
Haydi var diyelim, tüm sosyal medya hesaplarını kapatıp bu alemden kendi iç alemine gitmek isteyen kaç kişi var?
Hem yalancı hem iki yüzlü hem de ısrarla insanları yaptığımız edebiyata inandırmak isteyen inatçı keçiyiz hepimiz.
Başkalarının hayatını merak edenlerle dolu etrafımız.
Sosyal medyada hiç paylaşım yapmayıp başkalarının yaptığı paylaşıma bakmak için hesap açanlar var.
Yetmedi, hesabımı kapatıyorum deyip fake hesapla başkasının hayatını didik didik edenler var.
Sobalı bir ortam bulunca fotoğrafını çekip sosyal medyaya atmakta beis yok eyvallah, anlık mutluluğu yaşar insan, birkaç beylik laf eder bırakır tadında…
Kaloriferli hayatına dönerken, eskiden daha mutluyduk edebiyatını niye yaparız?
Yalancılık iliklerimize kadar işlemiş.
Haydi dönelim köye, diyen olsa kimse oralı olmayacak…
Vakti zamanında, tarlada çalışırken yemek molasında kendi aralarında sohbet ederken dedem nineme kızmış bir konuyla alakalı…
Babamın yakınında olan bir sopa varmış, şu sopa yanımda olacak da şu kadının kemiklerini bi’ kıracağım demiş dedem.
Demiş demeye de…
Tam o esnada babam hemen sopayı dedeme uzatmış, hadi vur bağayım deyince…
Dedem öylece bakakalmış.
Olayımız bu aslında bizim.
Haydi köye dönelim, deyince dedem gibi kala kalırız ortada.
En güzeli yaşadığımız çağı sevmiyor gibi yapmamak. Biraz dürüst olmak.
Galiba biz serzenişte bulunmadan yaşamayı pek beceremiyoruz.
Yalan da olsa illâ ki sızlanacağız…
İyi ki hep serzenişte bulunanın yanında babam yok.
Ha bir de yaşanan, toplumu acayip bir şekilde rahatsız eden şiddet, taciz, tecavüz olaylarından sonra edilen laflar var…
İnanır mısınız bana hiç samimi gelmiyor o laflar.
Çağdan nefret edenler güya.
Televizyonun, internetin her türlü kokuşmuşluğuna kucak açıp, sanki Zarifoğlu gibi masum…
“Ben bu çağdan nefret ettim
Etimle kemiğimle nefret ettim.” diyor…
Sen önce kendini bir sigaya çek guzum.
Etrafında dönen hangi dolaba müdahale ettin, hangi kötülüğü elinle, dilinle düzeltmeye çalıştın?
Televizyonlar en sapıkça konuları işlerken sen de etinle kemiğinle sana dayatılan ne varsa hepsini izliyor reyting rekorları kırdırıyordun televizyonlara?!
Yalan mı?
Sanki uzaydan birileri geldi bu çağı kirletti de biz de temizlemek zorunda kalıyoruz…
Çağı kirleten de biziz çağdan şikayetçi olan da biziz.
Sezen’in dediği gibi “Masum değiliz hiçbirimiz!”
Topyekün bir mücadele vermeliyiz, beklerken durakta…
Durakta beklerken işte yani başkalarından beklerken…
İyiliği çoğaltma ve kendimize çekidüzen verme mücadelesi…
Yaparız, bizim gücümüz buna da yeter…
Mustafa Süs