Nuri Pakdil… Şiire, mektuba, denemeye, seyahatnameye, tiyatroya, hülâsa kelâm ile kaleme tefekkür ettiren adam…
Hâzâ mütefekkir yani… Hayrete düşüren “tesirli kalemi”yle birlikte “Birbirimize yaklaşacağımıza, ıssızlığa iteliyoruz birbirimizi!” diyerek kendisini de dışarıda bırakmadığı “acı zaaflarımıza yönelik uyku kaçıran tespitleri”yle de büyük bir mütefekkir…
Nuri Pakdil’in tiyatro eserleri: Korku, Umut, Put Yapımevleri, Kalbimin Üstünde Bir Avuç Güneş, Bir Öldürme Töreni, Belge, Bakır Dönemi…
Her birisi, rahatsız edici/hatırlatıcı metinler…
Her birisi, “açık bulduğu Tanzimat kapısından ülkemize sızmış bir tür olan “tiyatro” türünü ‘kutlu bir vazife ile vazifelendiren’ ” metinler…
Her birisi, “Kün!” emriyle başlayan “dünya sürgünü”nde aslî vazifesini adeta “koyu bir nisyân”a atan “nisyân ile malül olan”a, “belâ”sını çarpıcı fakat yumuşak telkinler ile hatırlatan metinler…
“Kâlû belâ’dan beri ‘belâsı’nı arayan”a, “Pâk-dil’ce” bir rehberdir bu metinler…
Dertle yüklü müellif, “Palyaço’ya dikkat edin!” diye inler adeta “Korku” adlı eserinde… “Palyaço’ya dikkat edin!”
Bu denî dünyada “aslî vazifesini hiç unutmayan” ancak “vazifesini unutanlarla beslenen”dir Palyaço… Açık İlâhî îkaza, (“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın…”- Âl-i İmrân Sûresi-103) rağmen, Palyaço’nun tuzağına kolaylıkla düşer insanoğlu…
“İp gerekliydi. Duruyordu. Yoksa biz mi göremiyoruz? İpi arayın her yerde. Göğe çekilmemiştir ya! PALYAÇO deniyor da, koparamıyor bu ipi. Çok da dayanıklı bir ip. Şeflerin korkusu bu ipte yoğunlaşır.”
“Palyaço’nun işi gücü bu ipi düşünmek: ‘Nasıl koparabilirim?’ ”
“Nisyân ile malül olanlar”, “Allah’ın ipi”ne sarılmak yerine Palyaço’nun hilesine kanarlar…
“İpin durması da yetmiyor öyle orta yerde. Bir gerçeği günde beş kez düşünmeye bağlı ipin maviliğini anlayabilmemiz.”
Evet… İp’in kurtuluşu müjdeleyen büyüleyici maviliği ancak “bir gerçeği günde beş kez düşünen”lere kolaylıkla görünür… İnsan, “konum”unu “İp”e göre düzenlemeli…
“Öyle kural. İp, sürekli konumunu izliyor İNSANın.”
“Bozduğu konumlar da besini PALYAÇOnun.”
Palyaço’nun en çok sevdiği alanlar, kentin her yerine yayılmış olan “konumları öldürme alanları”dır.
“Konum öldüren alanlar”dan ne çok var kentte… Palyaço’nun alanlarından… Hakîkati türlü renkte boyalarla gizleyendir çünkü o… Hatta; insana eğlenceli gelen, onu avutan, onu dost kervanına yetişmekten alıkoyandır… “Rahîm Olan” ile her daim beraber olmak yerine onunla (Palyaço ile) vakit geçirmek, kimi zaman “nisyân ile malül olan”a zevkli, eğlenceli, keyifli gelir… Her bir zevkin içinde zehir… Zehir, görünmeyendir… Görünmeden tesir edendir… “Allah’ın ipi”ni gizleyendir…
Ama nisyân içindeki insan ne bilir! Ne bilir ne de sezer bu zehri… Palyaço’nun renkli yüzüne kanmış ve dalmıştır o…
“Yükü ağır dev” Nuri Pakdil îkaz ediyor bizi:
-Hayatta “konum”unuzu Allah’ın İpi’ne göre saptayın…
-Palyaço’nun “konum öldüren alanları”ndan uzak durun…
-Bütün bunlar için de “Bir gerçeği günde beş kez düşünün!”
Ertuğrul KARAKUŞ