eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Parçalı Bulutlu
22°C
Ankara
22°C
Parçalı Bulutlu
Salı Parçalı Bulutlu
21°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
15°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
14°C
Cuma Açık
15°C

İngilizce meselesi

İngilizce meselesi

Sömürgeciler, Afrika’yı işgal etmeye başladığı yıllarda, o ülkenin dilini önce görmezden geldiler, ardından kendi dillerini zorunlu kıldılar. Öyle zamanlar oldu ki, kendi dilini konuşan çocuklara, okulda cezalar bile verildi. Anadilini kullananlar, kullanmayan “ajan” arkadaşları tarafından sömürge okul yöneticilerine ihbar edildiler. Anadilini okulda oyun oynarken konuşan öğrencinin üstüne “ben eşeğim” gibi yazılar asarak, öylece gezdirerek, yaptırım uyguladılar.

1960 yıllarda, sömürgeciler ülkelerine gittiklerinde dillerini ve kültürlerini Afrika’da bıraktılar. Bugün 54 Afrika ülkesinin her biri, sömürgeci 9 ülkenin dillerinden biriyle resmi işlerini yapıyor, okullarında o ülkenin dilini kullanıyor. Mesela Mozambik’in resmi dili Portekizce, Çad, Kamerun, Madagaskar’ın dâhil olduğu 22 Afrika ülkesinin resmi dili Fransızca. Hemen her ülkede İngilizce yaygın kullanılan dillerden biri.

Birde ne sömürgeci geçmişi olan ne de emperyalizm gölgesinde yaşayan ama Batılılaşmak isteyen bizim gibi ülkelerde yaygınlaşan İngilizce var. Türkiye’de 1980’e kadar eğitimde yaygın dilin Fransızca olduğunu da hatırlamakta fayda var. Çünkü o yıllarda yüzümüz Amerika’dan çok, batı Avrupa’ya dönüktü.

Ülkemizde okulların öğretim dili Türkçe ama İstanbul, Ankara, İzmir gibi illerimiz başta olmak üzere illerdeki özel okulların azımsanmayacak kısmı İngilizce, Almanca veya Fransızca eğitim vermektedir. Bu okullar zaten bunu saklamıyor, internet sitelerinde “bir kısım dersler Fransızca verilmektedir yahut fen grubu dersler İngilizce verilmektedir” diyerek belirtiyorlar.

Boğaziçi, Galatasaray, ODTÜ gibi devlet üniversitelerinin öğretim dili zaten Türkçe değil. Vakıf üniversitelerin epey kısmı da öğretimlerini Türkçe yapmıyorlar.

Ülkemizde ilkokul ikinci sınıftan üniversite birinci sınıfa kadar yabancı dil dersi zorunludur. Türkiye’de yüksek lisans için İngilizce artı değer taşıyor, Doktora yapmak için ise zorunlu bir dil. Aynı şekilde ülkemizde doçent ve profesör olmak için İngilizce şart olduğu gibi akademik yükselmeler için İngilizcenin hâkim olduğu dergilerde yayın da şart. Yine Ülkemizde düzenlenen bilimsel kongrelerin hemen hepsinin kongre dili mutlaka İngilizce. Hülasa bizim eğitimimiz Afrika’nın yüzyıl önceki haline benzemeye başladı. (İngilizce dışında Almanca, Fransızca, Rusça gibi diller de yabancı dil olarak öğretilmekte ya da bu dillerde öğretim yapılmakta ama bunların İngilizceye göre çok az olduğu malumdur).

Bizim eğitim sistemimizde ve eğitimcilerimizde uzun süreden beri dil öğretiminde yaygın bir yanlış inanış var: Dil öğretiminin erken yaşlarda başlaması gerektiği. Bunun doğrusu şöyle: Dil öğretimine erken yaşlarda başlanırsa öğrenmede hem hız artmakta hem de kolaylık olmaktadır. Bu doğru olmakla birlikte, dil öğretiminin erken yaşlarda verilmesi gerektiği anlamına gelmez.

Kaldı ki son zamanlarda yapılan araştırmalar yabancı dil öğrenmeye daha ileri yaşlarda başlayanların daha genç yaşta başlayanlara kıyasla daha hızlı ve kolay öğrendiğini ortaya koymaktadır(https://www.bbc.com/future/article/20181024-the-best-age-to-learn-a-foreign-language).

Mevcut durumda İngilizce öğretimi meselesi maalesef bir problem olarak görülmemektedir. Oysa bu ciddi bir sorundur. Bu konuda ülkemizdeki müzmin batıcıların eleştirilerinden korkmadan, aşağılık kompleksine kapılmadan yapmamız gerekenleri yapmalıyız. Bunlar;

a) 12 yıllık zorunlu eğitimde ve üniversitelerin bütün bölümlerinin birinci sınıflarında halen var olan yabancı dil ders zorunluluğu tamamen kaldırılmalıdır.

b) İlkokul seviyesindeki yabancı dil zorunluluğu kaldırılmalı, ortaokul ve lisede ise seçmeli ders olarak verilmelidir.

c) Üniversitelerin tüm bölümlerinin birinci sınıfında zorunlu olan yabancı dil dersi kaldırılmalı, sadece yabancı dilin gerekli olduğu bölümlerde yabancı dil dersi zorunlu olmalıdır. Hemen akla üniversitedeki gençlerin alt yapısı olmadığından yabancı dil öğreniminde başarılı olamayacakları gelebilir. Bu doğru değildir, çünkü yabancı dil dâhil herhangi bir öğrenmede yaş değil azim gereklidir.

d) Eğitim sisteminde yer alan özel okullar bu konuda ciddi bir denetime tabi tutulmalıdır.

e) Eğitimle ilgisi dolaylı da olsa her türlü ticari işletmelerin isimlerinin Türkçe olması için mevzuat işletilmelidir.

Son olarak; içinde bulunduğumuz normal görünümlü anormal durum, 1980’den beri gelen kartopunun büyümüş halidir. İş işten geçmeden Türkçe’nin yok olmasının önüne geçilmelidir. Türkçe demek bağımsızlık demektir çünkü.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.