Gazze ve Tevekkül

Hırs, kalbi kibre dost eyler. Gayretin yüzü Hakk’a dönüktür, mükâfatı ise inâyettir.
Hırs, uzak; gayret ve tevekkül yakındır Müslümana.
Hırslarıyla rezil ve zelil olanlar katliama göz yummaya devam ederken, “bir ölür, bin diriliriz” düsturunu hatırlatarak susmayacağız.

İnsan önce adâleti özümsemeli, sonra bir davayı savunmaya kalkışmalı. Âdil olmayanların sözüne itibar edilmez. Kin, îtisaf ve menfaatle örülmüş kalelerde adâlet tohumları yetişmez. Adâletten uzak olan Batı bilmiyor ki cihanda ilâhî nizamı bozmaya hiçbir güç muktedir değildir. Her zaman Allah’ın bir planı vardır. Vaat dolunca plan zuhur eder, işte o zaman herkes için adâlet tecelli eder.

Siyonistlerin Gazze soykırımı, gönüllere derin acılar bıraktı. Adâleti ayaklar altına alan zulüm ve menfaat, şimdi hükümranlık taslamakta. Yüreğimiz bu katliama dayanmazken bazı toplumlar hâlâ sağır, dilsiz, kör… Çocukların katledilişine susanların, nitekim bu zulme göz yuman bütün güçlerin kendi evlatlarının yüzüne nasıl bir vicdanla baktıklarını düşünüyorum: İyi ki âhiret ve hesap günü var, diyorum. Şimdi bize düşen görev, masum siviller için elimizden gelen azamî gayreti göstermek ve bir şeyler yapmanın vicdanî sorumluluğunu taşıyabilmektir: kalem tutmak, yardım ulaştırmak, birlik olmak gibi…

Biz Müslümanlar; bir ihtilaf yahut savaş zuhur ettiğinde ferâseti, mertliği, adâleti ezcümle güzel ahlâkıyla öncü kişiler olmalıyız. Hırsa, ümitsizliğe kapılmadan, İslâm hukûku kaidelerine sâdık kalarak zâlimlere karşı onurlu bir mücâdelenin ve umûdun sesi olabilmeliyiz.
Zâlimin fitnesine karşı Allah’ın adâletinin tecelli edeceğini bilsek de müminlerin soykırıma karşı sükûta bürünmesi bir Müslümana yakışmaz. Kaldı ki farklı din ve ırklardan da birçok vicdan ordusu Gazze sivillerine desteklerini ilân etmişken… İyiliğin kötülük karşısında mağlup olduğu hiçbir semavî dinde yazmaz. Hakk’ın huzûrunda hiçbir iyilik ve gayret zâyî olmaz.

Gazze halkı ölümden korkmuyor ve kaybettiği canlara rağmen hâlâ dirayet gösteriyor. Anneler, evlatlarını tevekkülle kefenliyor. Çocuklar ayetlerle, zikirlerle şifalanıyor. Subhanallah, büyük bir hamd içindeler! Küçücük yavruların dahi metaneti yürekler dağlıyor. Bu ihlasın ve teslimiyetin membaındaki hikmeti Rabb bilir ancak. İhlaslı, yani riyânın zıttı. Sadece koşulsuz îman edenler ve imtihanda olduğu hakîkatini göğüsleyebilenler, harp meydanında dimdik durabilirler.

Ey zâlimler!
Çocuklara, kadınlara, masum canlara yaptığınız soykırım cümle kâinata malum oldu. Bir gün karşınıza çıkıp da hesap sorar korkusuyla kıydığınız bebekler şimdi cennet bahçelerinde Hz. İbrahim’le koşarken yetim ve gâzi bıraktığınız çocuklar ise gün gelecek bir doktor, savcı, öğretmen, asker, devlet adamı olup çıkacaklar karşınıza. Îman ve ilmin ışığında hak ettikleri özgürlüğü ve adâleti kuşanacaklar.

Allah, ezelî ve ebedî olan kudret sıfatı ile istediğini yapmaya muktedirdir. Huzûrunda boyun eğeceğimiz tek güç Rabbimizdir. Müslümanız biz. Hakîkat, yolumuz; adâlet, yoldaşımız; ilim gayretimizdir bizim. Gül bağıdır gönlümüz. İslâm yoluna gül ekeriz biz, gül…

Yüce Mevlâ’m! Ezelî ve ebedî kudretini daim tefekkür etmekten mahrum etme bizi. Şifanın da çârenin de membaı Sensin. Bize feraset, vahdet ihsan et. Ümmeti inâyetinden yoksun bırakma. Gazze’deki katliamı tez zamanda durdur, bölgeye huzur lütfet. Sevgi, barış, rahmet Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v)’in ümmetini halas eyle.

Umûdumuz, duâmızdır bizim.

İpek Acar Sert