Bu kelimeler size ne çağrıştırıyor bilmem.
Tarih boyunca insan topluluklarının yaşam tarzları kabaca bedevi ve medeni olarak tanımlanmıştır. Bedevi, Arapça kökenli bir kelime olup göçebe yaşam tarzını benimsemiş topluluklar için kullanılır. Bedeviler, sulak ve otlak bölgelerin dışındaki bölgelerde yaşamlarını sürdürerek zorlu tabiat koşullarıyla başa çıkmışlardır. Medeni kelimesi de aynı dilden olup yerleşik hayat tarzını benimseyen ve hayatlarını şehirlerde sürdüren toplulukları tanımlar. Medeniler, tarım, ticaret ve zanaat gibi alanlarda gelişmiş olup düzenli bir sosyal yapı ve yazılı yasalara dayalı bir yönetime sahiptirler.
Bedevi ve medeni kavramları, tarih boyunca toplumların farklı gelişim süreçlerini temsil ederken aynı zamanda iki zıt yaşam biçimini de ifade eder. Bu nedenle sözlük anlamları dışından bakılacak olursa bu iki kavramdan ilki “Doğu” diğeri “Batı” medeniyetleri için kullanılıyor görünmektedir. Bedeviler tarım ve hayvancılıkla geçinerek doğaya bağımlı bir yaşam sürer, güçlü aile ve komşuluk ilişkilerine sahip olmakla övünürler. Yerel bilgilere dayanan eğitimleri sınırlı ve kültürel yapıları homojendir. Medeniler ise sanayi, ticaret ve hizmet sektörüne dayanarak doğayı kontrol etme eğilimindedirler. Medeniler arasında bireysel ilişkiler öne çıkar, modern ve çeşitli kültürel etkinlikler bulunur.
Her nedense bedeviler ilkel, medeniler gelişmiş (!) olarak kabul görür. Ne yazık ki günümüzde bu algıyı tersine çevirecek onlarca örnek mevcuttur. Nasıl mı?
Dünya globalleştikçe diller, kültürler ve hayatlar birleşip iç içe geçtikçe bu iki ucun, “bedevi” ile medeni”nin birbirine yakınlaşması, belki iki tarafın da köşeli göndermelerinden uzaklaşıp birbirine yaklaşması beklenirken ne yazık ki bu gerçekleşmemiştir. Işık hızıyla ilerleyen teknoloji, insanı zihnen hızlandırırken ruhen yavaşlatmış, insan için başarı olgusu rakamlara dökülen değerlerle ölçüle gelmiştir. Örneğin, “öz güzellik” kişisel bakımla, “öz beğeni”, “takipçi sayısı” ile orantılı olmaya başlamıştır. İnsan, “birey” olmanın karşı konulamaz hafifliği ile aileye karşı koyarken topluma meydan okumaya hatta toplum için tehdit oluşturmaya başlamıştır. Kişisel sınırlar, birbirini dışlama noktasına varırken, imajla tahakküm kurmaya çalışmak var olma ölçütü olmuştur.
“Kendi” ve karşısındaki “diğerleri” formatıyla kurulan ofis tarzı ilişkiler, plaza ağzı ile kurulan ve bol “bilinçaltı mesaj”ı içeren konuşmalar, kendinden menkul “başarı hikâyesi” anlatıları insanın varış noktası olmayan bir “üstünlük koşu”suna eşlik etmektedir.
Köyden şehire inerken kendini avmde hamburger ve kafede soğuk kahve ile dinlenip eğlenirken bulan insana, “hızlı olmak, artı bir değer olarak öğretilmiştir. Oysa “kendi fikir ve duygular”ıyla labaleb olmuş modern insana aynı hızla yalnızlık ve doyumsuzluk hastalığı bulaşmakta ve aynı insan şehrin devasa residansları içinde ufalıp kaybolmaya yüz tutmaktadır.
Medeniler tarafından çizilmiş algı dünyasında, sadece onların kendi dünyalarında görgü kuralları bulunur ve onlara titizlikle uyulur diye düşünülür. Onlar farklı kültürlere açık, barışçıl ve hümanist olmakla övünürler. Buna karşılık bedevilerin kapalı toplum olmaları dolayısıyla dışa kapalı, kaba, kaos ve kayırmacı ilişkilerle biçimlenen gayri iradi bir topluluk kültürü içinde yaşadıkları sanılır. Oysaki en küçüğünden en büyüğüne bedevi toplumlarda bir birey algısı, bir toplum fikri, bunlar arasında hiyerarşi, içerdekilere ve dışardakilere karşı oturmuş bir bakış açısı mevcuttur.
Sonuç olarak, bedevi ve medeni kavramları insanlığın iki farklı yaşam biçimini simgeler. Bedevi toplumlar, doğayla daha iç içe bir yaşam sürerken, medeni toplumlar daha organize ve teknolojiye dayalı bir hayat kurmuşlardır. Her iki yaşam biçiminin de kendine has avantajları ve zorlukları bulunmaktadır.
Evet, kurallı, görgülü, eğitimli ve barışçıl medeniler, dünyadaki “bedevileri” kendileri gibi olmaya zorlamakta, olmayanı bireysel, toplumsal veya siyasi güçlerle ezmeye çalışmakta ve dünyayı sadece kendileri için yaşanılır kılıp bedevileri yok olmaya doğru itmektedir. Medenileştikçe “kendi” dışındakilere “daha faydalı” olmaları gerekirken “bedevi” dedikleri ve her türlü suçu isnat ettikleri topluluklardan çok daha büyük oranda ve düzeyde “suç” işlemekte ve medenilik adına herkesi suçlarına ortak olmaya zorlamaktalar.
Bu gün dünyamızın geldiği nokta ortadadır. Tanım ezberleri bozulmuş bedevi ile medeni yer değiştirmiştir. Kısaca medeni, bedevidir…
Vildan S. Coşkun