Eylül!
Adın hüzünlü bir dokunuş.
Yazdan kalan bir gülüş.
Bir iç çekiş, bir dalış.
Ağaçlar sarıya, ben hep sana dönerim.
Sende hatır var çünkü, bilirim.
Eylül!
En derin mevsimisin sen ömrümüzün.
Ne bir başlangıçsın, ne de bir bitiş.
Yine en çok sende nihândır
Gönle ağır gelen her geçiş…
Eylül, takvimde bir ay gibi dursa da aslında bir duraktır. Güzdönümü durağı… Yazın harala gürelesinden, dışa dönüklüğünden, şamatasından, sıcağından, neminden sonra gelen bir nefes, bir ferahlık. Hafif esen bir rüzgar gibi dokunur insana Eylül. İçini sarar, onu dinlendirir. Çünkü Eylül’ün vefası var.
Sadece bir ay olamaz Eylül. Bilen bilir, onun da hatırı var. Kalabalıklar dağılır, gürültü çekilir ve insan kendini duymaya başlar Eylül’de. Dışarısı serinledikçe içine çekilmek isteyen insan, kendine doğru gitmek için soluklanır Eylül’de… Belki de sonunda kendine rastlar.
Eylül, bir aralıktır. Tamamlayan, hatırlatan, durduran bir mevsim. Yazın cıvıltısı, bir içe kapanıklığı getirir Eylülle… İnsanı yavaşlatır, hissettirir, düşündürür. Bazen insan en çok, durduğu yerde büyür ya, işte Eylül de böyledir. İnsanı büyütür.
Eylülde yaz boyu gürültüyle örtülen duygular sessizce yüzeye çıkar. Öyle gürültüsüz, öyle telaşsızdır ki Eylül… Sanki her şey biraz susar. İşte bu yüzden Eylül’e eğilmek gerekir.
İhtimam göstermek ve pürdikkat dinlemek, pür rikkat anlamak…
İnsanoğlu kuş misali… Niyet etti mi bir kez, bakarsınız kara araçlarında kendine bir yer bulup yollara düşmüş… Uzun yol trenleri, otobüsleri ve de sarı taksiler bu yolcuya ram olmuş.
Bu yıl Eylül’e Akçatekir Yaylası’ndan eğildik. Eğilmek gerekti, zira Eylül’de dik yürünmez; oturulur, dalınır, düşünülür. Kalb-i selîmi ortaya koyarak Eylül’e ordan bakılır.
Çiğ insanın hoyratlığıyla bozup taşlaştırdığı tepeleri saymazsak yüce yaylanın ortasında, tabiatın o huzurlu köşesinde; ilahî düzenle karışmış bir enginlik, bir dinginlik sarar sizi. Dağlar, ormanlar, gökyüzü… Hepsi kendi dilince bir şeyler fısıldar. Ve bu sessiz manzaranın eteğinde, içindeki canı büyüten bir annenin varlığı var: Sessiz, derin, ama bir o kadar metin…Eylül gibiydi işte. Sefayı arkaya atmış, vefanın ağırlığını hem taşıyor hem yaşıyordu.
O yaylada içilen demli çaylar, edilen kelamlı kelamsız sohbetler, dinlenen hikâyeler, divan yapraklarından çıkan vezinli gazeller… Her biri bir tespihin ipine dizilip sıraya giriyor ve yekpareleşiyordu bu Eylül’de.
Hoca-annenin anlattıkları da, çaydan yükselen buhar da, rüzgarın ağaçlara fısıldayışı da başka bir yere dokunuyordu artık. Belki de sırf bu yüzden Eylül’e eğilmek gerek; çünkü eğildikçe çoğalır insan. Eğildikçe duyar, anlar, bağ kurar.
Eylül’ün manası, gösterişsizliğinde, sadeliğinde, dinginliğinde…Onun sefası, hareketli bir tatil neşesi değil; bereketli bir iç huzurudur. Sakinlikte saklı bir keyif, köklenmiş bir bilgelik, kalplerde, derinlerde ışıldayan bir özgelik.
Bakarsınız, sessizliğin tahtını sohbete bırakan; eli bereketli, dili bereketli, gönlü bereketli misafirler çıkar gelir. Konuşulanlarda insan isimleri sadece birer jeneriktir. Aslında misafir sözü Hakk’ı ve sabrı tavsiye edendir. Çünkü Eylül, sabırdan ibarettir.
Kuş uçmuş da uçmuş… Sonra bir muhabbetli haneye konmuş, onlara mihman olmuş. Sade bir huzur, engin bir sohbet, zarif tuhfeler, dualı rızıklar bulmuş. Hepsi birleşince kalpte, dostlara şükür niyazı halinde semaya yüce birer burç olmuş.
Eylüldeyiz hâlâ.
Eylül ne tam gitmek, ne tam kalmak ister. Sadece geçtiği yerde iz bırakmaktır muradı.
Sararıp dalından ayrılırken ses çıkarmayan ama üstüne basıldığında varlığını hissettiren yapraklar gibi… İzler silinse de zamanla, bir şarkı sözünde, bir şiir mısraında, bir çayın karanfil kokan buğusunda geri döner. Döner mi? Döner.
İşte bu yüzden Eylül’e eğilmek gerekir.
Herkesi, her şeyi yola koyup, onlar geçip giderken biraz durmak, biraz kalmak, biraz bakmak gerekir. Bazılarının ardından su dökmek, bazılarına iki damla yaşla veda etmek, bazılarına el sallamak da elzemdir artık.
Evet, Eylül, vefalı bir dost gibi uğradı bu yıl da. Ne tam gidecek, ne tam kalacak. Gönlümüzde bıraktığı serin ve derin izlerle usulca hatıra köşesine asılacak.
Herkese iyi Eylüller. Çünkü Eylüller’in hatırı var.