Tertemiz avluya açılan ahırın kapısı da ahşap ve rozetli süslemesi ile sanat eseri idi, ne şanslı inekler dedim.
Köşede içerisine odunlar atılmış ocak durmakta idi, evin sakinlerinin canı taze ekmek istediği anda; o çalışkan kadın yoğurup pişirip önlerine getirecekti.
Avluya açılan bakımlı bahçe, düzgün bir mimari ile fidelere ayrılmıştı.
Bir seki üzerindeki küçük havuz, avlunun en şirin yapı elemanı idi.
Kerpiç taşlar üzerinde yükseltilmiş havuz, bakracın batırılıp bahçenin sulanması ya da güneşte ısınan su ile dört tarafı kapalı üstü açık avluda çocukların yıkanması için de kullanılmaktaydı.
Gelin, bu hiç tanımadığı insanlara nazikçe, içeri de bakın dedi.
Rahatsız etmeyelim, tarihi kapılar dışarıda dedim.
Kayınvalidene sen mi bakıyorsun diye sorduğumda, alındı; “Elbette ben bakacağım, kim bakacak” dedi.
“Gördünüz mü gençler, işte Anadolu irfanı, bu” dedim.
Divanlı köyünün ana ekseni, köyü etrafında anne gibi toplayan camisi idi.
Köyün kurucusu, II. Ahmet döneminde, veziri âzamlık yapmış olan Mustafa Paşa.
Mustafa Paşa’nın hikâyesi de, güzel bir misafirperverliğe dayanmakta.
Yozgatlı Mehmet Bey’in oğlu Mustafa Paşa, babasıyla Kızık köyü civarında karlı bir kış günü mahsur kalır. Bir eve misafir olurlar. Tanımadıkları insanlar, onları o kadar güzel ağırlar ki. Lakin kış çok ağırdır, misafirlik uzar. Fakat evdeki terbiye, asalet ve yüksek dini kültürden çok etkilenir genç Mustafa.
Yıllar sonra silahtar, vezir, kaptanıderya, veziri azam olur Mustafa Paşa, unutamadığı bu güzel anılarla yöreye gelir. Sene 1678. Bu vefayı taşla, ahşapla bir şiir gibi duyurmak için cami yaptırır.
Caminin ayrı bir fonksiyonu da, etraf köylerdeki toprakla ilgili davaların görüldüğü divanın yanına yapılmış olmasıdır.
Cami, sarı kesme taştan, direkleri kavak ağaçlarından tertip edilmiştir. Tavanı renkli desenlerle nakışlanmıştır. Bir ara restore edilse de, tarihi dokusunu korumuştur. Avlusunda yaklaşık 400 yaşını geçtiği tahmin edilen halen meyve veren dut ağacı vardır.
Köyün tepesinde bulunan bir şehir kabristanı büyüklüğündeki mezarlık içerisindeki eski mezar taşları, kültür tarihimiz açısından incelenmesi gereken kıymetli bir vesikadır.
Divanlı Kayalıkları ve Divanlı Mağarası; Hitit, Frig, Roma ve Bizans Dönemleri’ni haber vermekte.
Yörenin nefes alma yeri olan Divanlı Göleti, yemyeşil tarlalardan gelen bülbül sesleri, çok şükür hâlâ devam eden o temiz, saygılı, nazik insan figürü; Anadolu’nun efsûnlu güzelliğini anlatmaya kelime bırakmamakta.