<>.theiaStickySidebar:after {content: ""; display: table; clear: both;}
eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Erol KÖMÜR

Tarih öğretmeni Erol KÖMÜR, yüksek lisansını eğitim yönetimi üzerine yapmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı tüm ortaöğretim kurum türlerinde öğretmen ve idareci olarak görev yapmıştır. İstanbul-Beylikdüzü’nde Yaşar Acar Fen Lisesi’nde müdür yardımcısı olarak görevine devam etmektedir. Lisans eğitiminden itibaren eğitim tarihine ilgi duymuş ve Türkiye’de zeka ve yetenek eğitimin tarihine odaklanmıştır. Enderun Mektebi, zeka ve yetenek araştırmaları, zeka ve yetenek eğitimi, zeka ve yetenek testlerine dair bildirileri, makaleleri ve kitapları ulusal ve uluslararası platformlarda yayımlanmaktadır. Öğretmenlik ve yöneticilik görevinin yanında; özel yetenekli öğrenciler için ders-etkinlik içerikleri üretimi, tarih öğretim programlarının uygulama ve geliştirilmesi, eğitim mevzuatının geliştirilmesine dair bakanlık bünyesinde görevler almıştır. Alana dair ulusal ve uluslararası projelerde yürütücülük ve koordinatörlük görevleri yapmıştır.

    Yüzyıllık Tartışma: Zeka Testleri Çocuğu Tanımaya Yeter mi?

    Zeka, yetenek, kabiliyet ve istidatları tanıma gayretlerinin geçmişi insanlık tarihi kadar eskidir. Uygun işe uygun adam bulma ihtiyacından doğan ilk sınavların M.Ö. 2200 yıllarında Çin’de yapıldığı öne sürülür. Çin hanedanının ülkeyi yönetmede yetenekli memurlar istihdam etme ihtiyacı, dönemin yöneticilerini bu sınavlara yöneltmiş ve uygulama binlerce yıl devam etmiştir. Çağlar boyu benzer ihtiyaçlara sahip devlet ve topluluklarda da seçme uygulamalarına rastlanılmaktadır. 

    Devlet adamı seçme ve yetiştirme ile ilgili bizim medeniyetimizde en yaygın bilinen müessese Enderun Mektebi’dir. Enderun Mektebi, ortaçağda Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve genişleme sürecinin doğurduğu ihtiyaçlara bağlı olarak nitelikli devlet adamı yetiştirmenin zirve kurumlarından biri olmuştur. Enderun hakkında yapılan yüzlerce inceleme ve araştırmaya rağmen bu kurumun hala en az bilinen yönlerinden biri de öğrenci (içoğlanı, şakird) seçme ve tanılama usulleridir. 

    Enderun, bilinenleri kadar bilinmeyen yönleri ile de birlikte araştırmaya değer müesseselerimizden olmakla birlikte nitelikli insan gücünü belirleme de medeniyetimizin ilk örneği değildir. Selçuklu Devleti’nin zirve devlet adamlarından Nizamülmülk’ün ünlü eseri Siyasetname’de gulamdan (savaş esiri, köle) devlet adamı yetiştirme usullerine dair misallere yer vermektedir. Misaller geçmiş dönemlere atıf yaptığından; usullerin çok daha eski bir geçmişinin olduğuna ve geleneğine dair ipuçları vermektedir. 

    Kişinin zeka, yetenek, kabiliyet, istidat, ahlak ve seciyelerini belirlemeye yönelik ihtiyaçlar sadece kamu istihdamına bağlı kalmamıştır. Günümüze yaklaştıkça hemen her kurum ve kuruluşun ihtiyacı ve arayışı haline dönüşmüştür. Seçme ihtiyacı; belirli kriterlerin doğmasına, kriterler ölçeklerin oluşmasına, ölçekler de zaman için de belirli standartlara kavuşmaya başlamıştır.  

    Ölçeklerin ve standart testlerin en büyük gelişim gösterdiği devir kuşkusuz 20. Yüzyıldır. Farklı yetenek ve yeterlikler için farklı yüzlerce testin üretildiği; testlerin geniş uygulama alanları bulduğu, ihtiyaçlara ve uygulamadan gelen geri bildirimlere göre güncellendiği, yerkürenin tamamına yaygınlaştığı devir 20. Yüzyıl olmuştur.  

    Tanılama ve tarama süreçlerinde eğitim kurumlarının farklı ihtiyaçlarını karşılamak için özel ölçekler geliştirilmiştir. Paris’te Alfred Binet’nin zihinsel olarak emsallerinden geri çocukları belirleyip; normal çocuklardan farklı sınıflarda eğitim almalarını temin etmek için geliştirdiği ölçek yaygın bilinen adıyla zeka testlerinin de başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Alfred Binet ölçeğine yolculukta benzer onlarca farklı tarama ölçeği de eşlik edecektir. 

    Başlangıçta geri öğrencileri ayırt etmede kullanılan testler Alman psikologların üstün zekalıları tanılamak için geliştirmişlerdir. Bu durum çok kısa sürede Almanya, Belçika, Avusturya ve İsviçre’de testlerin bu amaçla kullanımına ve üstün zekalılar için ayrı eğitim modelleri oluşturmanın yolunu açmıştır. Türkiye’de 1914 yılında Maarif-i Umumiye Nezareti tarafından yayımlanan ilk zeka testi İbrahim Alaeddin (Gövsa) beyin çevirdiği Alfred Binet testinin ikinci sürümüdür. Türkiye’nin testlerle tanışması, benzer diğer testlerin çevrilmesi, yaygınlaşması kısa sürede gerçekleşmiştir.  

    I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı’na dönemlerinde seferber edilen personelin niteliklerinin ölçülmesi için geliştirilen ordu testleri (alfa, beta) geniş kitleleri farklı iş ve amaçlar için tanılama kolaylığını sağlamıştır. Yine aynı dönemde teknolojideki hızlı gelişmeler modern araçları kullanılacak personelin yetkilendirilmesinde de psikoteknik testlerin gelişmesine zemin hazırlamıştır. 

    Okul çağındaki öğrencileri tanılamaya yönelik testler uygulamada sınıflara ayırmada, sınıf atlatmada, müfredat farklılaştırmalarında, üst öğrenime geçişlerde, mezuniyet sonrası istihdam soruşturmalarında, sağlık, güvenlik vb. farklı amaçlar için kullanılmışlardır.   

    Testlerin kullanımı uygulayıcılara kısa sürede kitleleri tarama ve tanılama kolaylığı sağladığından öğrenci seçme ve yerleştirmede de tercih edilen usul olmuştur. Türkiye’de testler ile birlikte psikoloji laboratuvarlarının 1920’lerde, öğrenci seçme yerleştirme ve istatistik birimlerinin 1930’lardan itibaren kurulmaya başlaması; üniversitelerin bu konularda inceleme ve araştırmalara yönelmesi de hep bu ihtiyaca pratik çözümler arayışının bir parçası olmuştur. 

    Testlerin ünü ve yaygınlaşması bu denli artmasına rağmen eğitim düşünürlerinin testler hakkındaki sorgulamaları da devam etmiştir. Testler, çocukları tanılamada gerçekten yeterli olmakta mıdır? Testlerin tanıladıkları ile tanılanmak istenen olgu arasında gerçekten güçlü bir yakınlık var mıdır? Öğrenciyi tanılamada testlerin dışında hangi usuller kullanılabilir? Soruları yüzyıldır testler ile birlikte var olmaya devam etmiştir.  

    1926’da aynı kurulda Maarif Vekaleti’nin Talim ve Tarbiye Kurulu’nda görev alan iki uzmanı bu sorunu farklı görüşlerin temsilcisi olarak ifade etmişlerdir. Darülfunun’da Eftaliyat Müderrisi olarak görev yapan Ali Haydar Bey (Taner) zeka testlerine yönelik eleştirilerini kaleme almış ve bir makalede yayımlamıştır. Ali Haydar bey bu makalesinde zeka testlerini; hissiyat ve iradeyi ölçüm dışı bırakması, zekanın ilişkili olduğu mefhumların (ihsas, idrak, fehm, hıfz, tedai, tahlil, terkib, tecrid, tarif, hükm, muhakeme, tenkid, ve sürat-ı intikal zeka vd.) birbirleri arasındaki sınırlarını net olarak ayrıştırılamaması, kültürel ve yerel farklılıkları dikkate almaması, testörlerin profesyonelliği, testlerin zeka muayenelerinde tek araç olarak kullanma eğilimleri vb. açılardan tenkit etmektedir. Ayrıca, testlerin öğrencilerin ibda (yaratıcılık) yeteneklerini ölçmemesini büyük bir eksiklik olarak görmektedir. Getirdiği eleştirileri detaylı olarak örneklerle açıklamakta ve dönemin dünyaca ünlü psikolog ve pedagogların yayınları ile de desteklemektedir.  

    Ali Haydar bey testlerin yalnız başına zeka tanılamalarında kullanımının yetersiz olacağı, zeka tetkiklerinin tıbbi, terbiyevi tetkik ve muayenelerle birlikte yapılmasını önermektedir. Terbiyevi tetkik ve muayenelerin nasıl yapılmasına gerektiğine dair eğitim tarihimizin ilk derleme eserini de kendisi yazmış, bu eser önce Darülfünun tarafından İstanbul’da ardından geliştirilmiş hali 1924 yılında Maarif Vekaleti tarafından basılarak Tedkikat-ı Ruhiye Rehberi adıyla yayımlanmıştır. Eser, Türk eğitimin tarihindeki pek çok ilki de barındırmaktadır. 

    Ali Haydar beyin zeka testleri hakkındaki eleştirileri kısa sürede karşılık bulmuştur. Zeka testlerinin Türkiye’deki ilk mütercimi ve uygulayıcısı İbrahim Alaeddin bey, Ali Haydar beyin Tedkikat-ı Ruhiye Rehberi adlı eserinin kapsamlı bir eleştirisini kaleme almıştır. İbrahim Alaeddin bey 12 maddede topladığı eleştirilerinin nihayetinde bu rehber ile yapılacak tetkiklerin öğrencileri tanılamada yetersiz kalacağını öne sürmektedir.  

    Tartışmaya dönemin önde gelen hekimleri de dahil olmuştur. Aynı dönemde Prof. Mazhar Osman beyin asistanlarından Dr. Fahreddin Kerim (Gökay) psikolojik testlerin eğitimciler için nasıl kullanılabileceğine dair uzun bir konferans vermiş bu konferans daha sonra yayımlanarak eğitimcilere dağıtılmıştır. Dr. Fahreddin Kerim; İbrahim Alaeddin ve Ali Haydar beyleri doğrudan eleştirmese de yayımladığı eser içerdiği testler ve uygulama alanlarına dair verdiği detaylardan dolayı mevcut tartışmalara cevap nitelikleri taşımaktadır. 

    Farklı mecmualarda yayımlanan makale ve incelemeler tartışmanın renkliliğine dair önemli ipuçlarına sahiptir. Yapılan yayımlardan sonra tartışmaların sönümlenmediği ve yeni testlerle birlikte tartışmanın farklı boyutlar kazandığı görülmektedir. 1930’larda tartışmaya Darülfünun ve İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümlerinin ünlü hocası Prof. Mustafa Şekip Tunç da dahil olmuştur. Tunç, verdiği konferans ve yazdığı makalelerde seciye, karakter testleri ile psikoteknik testlerin eksiklerini ve eleştirilerini yaparak; testlerin ve tetkiklerin başarısı için uzmanlığın ve tecrübenin önemini vurgulamıştır. 

    Tartışmalar günümüze yaklaştıkça gündem aynı kalmakta; detaylar artmakla birlikte katılan uzmanların isimleri ve kronolojik sırası değişmektedir. Soruların varlığı testlerin yaygınlaşmasını, yeni testlerin üretilmesini engellemediği gibi testlerin güncellemelerine önemli katkılar da sağlamıştır. Fakat, tartışmaya katılan tüm uzmanların ortak görüşü, testlerin çocukları ve gelişim çağındaki çocukları ölçme, değerlendirme ve tanılamadaki eksikleri ve yetersizlikleri üzerine yoğunlaşmaktadır.  

    En önemli eleştiriler ise tek bir testin bireyi tanılamadaki yetersizliği, bireyin özel yeteneklerini ortaya çıkarmada yetersizlikleri ve bireyin psikolojik bütünlüğü ile derinliğini ölçememesi üzerine yoğunlaşmaktadır. Günümüzde veri bilimi ve yapay zeka alanındaki gelişmelerin tarama ve tanılama çalışmalarında daha etkin kullanımı, farklı testlerin aralarındaki bağları değerlendirebilecek ve yorumlayabilecek günün imkanlarına uygun yeni yöntem ve metotlar belki yüzyıllık tartışmaya katkı sunan uzmanların endişelerini bir nebze olsun giderebilir.  

    Neden olmasın? 

    Not: Sadece dahiler ”O” harfini yedi saniyede bulmaktalar.

    Erol KÖMÜR 

    3/2/2023 İstanbul. 

    www.erolkomur.com 

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.