İnsan psikolojisi karmaşık bir yapıya sahiptir. Hastalıkların tedavisinde bu psikolojik yapı çok önemli rol oynar. Aynı tedaviyi uyguladığınız iki farklı hastadan aynı sonucu alamayabilirsiniz.
Günümüz tıbbı neredeyse tamamen hastalığı öldüren maddelere yönelmeyi kendine ilke edinmiştir. Plasebo denilen bir konunun varlığı kabul edilse de sanki biraz göz ardı edilmiş gibidir. Aslında plasebo denilen konu kişinin psikolojisiyle ilgilidir. Hiçbir ispatlanmış somut etkisi olmayan bir maddeyi tedavi edeceğine inandırarak bir hastaya verseniz hastalığı tedavi edebilme şansınız vardır. İşte bu maddeye plasebo diyoruz.
Peki plasebo hastalıkları nasıl tedavi ediyor. Buna modern tıptan bir açıklama getirmeye kalkacak olursak hastanın moral durumunu yüksek tutarak bağışıklık sistemindeki belli etkilerle hastalığın yenildiği şeklinde bir şey söyleyebiliriz. Ya da hiçbir şey yapmasanız bile kendiliğinden iyi olabilen bazı hastalıklar vardır. İyi olacağı vardı da iyi oldu diyebiliriz.
Acaba bunların yerine hastanın iyileşmek için bir vesileseye tutunmasına mükafat olarak Allah tarafından şifa verilmiştir diyemez miyiz?
İnsanları plaseboyla kandırmak her zaman mümkün değildir. Şahsen bünyemde çıkan siğilleri bu yöntemle tedavi edemiyorum. İnsanlarda genel olarak kandırılmış olma psikolojisi kötü sonuçlar verir. Bunu fark ettirmeden yapabiliyorsanız ne âlâ. Kendimi kandıramadığım için siğillerimin tedavisinde başka yöntemler kullanmak zorunda kalıyorum.
Plaseboyla kandırmak yerine şifayı verenin Allah olduğunu bilmek bence çok daha etkili bir yöntemdir. Modern tıbbın eksikliği bu. Her şeyi dört dörtlük yapıyorsunuz, ama bir de ‘dua edin, iyileşeceksin’ diyemiyorsunuz.
Toplum olarak öyle bir noktaya geldik ki hastalara net mesajlar veremiyoruz. Mutlaka tedavilerin olası risklerinden bahsetmek zorunda kalıyoruz. Bahsetmediğimiz durumda sorun meydana gelirse bunların içinden çıkabilmek oldukça zor oluyor. Basitçe ‘bu tedaviyi kullan, iyileşeceksin’ diyebilsek ve hasta buna kanaat etse eminim ki iyileşme başarısı çok daha yüksek olacaktır.
Bu bahsettiğim yaklaşımı Peygamber Efendimiz uygulamış ve çok da başarılı olmuş. Demiş ki:
“Çörek otuna devam ediniz, zira çörek otunda ölümden başka her derde çare vardır.”
“Zemzem hangi niyetle ve ne maksatla içilirse ona şifa olur.”
Aynı Peygamber şunu da söylemiş:
“Bir yerde salgın hastalık çıktığını duyduğunuzda oraya gitmeyiniz. Eğer bu salgın, sizin bulunduğunuz yerde çıkmışsa, ondan kaçmak için oradan çıkmayınız.”
Şimdi yukarıdaki sözleri söyleyen bir peygamber salgın hastalık için de çörek otu veya zemzem tavsiye edemez miydi? İşte buradaki püf noktası kullanılacak maddenin Allah’tan gelecek olan şifaya vesile olacağına tam bir iman oluşturmasıdır.
Bizler de hastalandığımız zaman gerekli tedavileri kullanmaya başlayınca moralimizi yüksek tutarsak ve şifayı Allah’tan beklersek emin olun ki çok daha başarılı sonuçlarla karşılaşırız.