Savaş hazırlıklarını son sürat, toz duman içinde, kan ter içerisinde sürdüren Selahaddin Eyyübi’ye bir veziri yaklaşır ve şöyle der o güne kadar hiç savaş kaybetmemiş Muhteşem Komutana; “Ya Selahaddin, Büyük Komutanım, yine zafer kazanacak, yine galip geleceksin”. Selahaddin, başı öne eğik, tevazu içerisinde şu veciz ifade ile mukabelede bulunur; “O dediğin benim işim değil ki, benim işim savaşmak, zafer ve galibiyet Allah’a aittir ve O’ndandır”. Hamdolsun…
Öncelikle devletine ve iradesine sahip çıkmak suretiyle Sayın Cumhur Başkanımızı yeniden o makama getiren milletimizin basiret, feraset ve vefasını tebrik ediyor ve yaklaşık bir asırdır yarı sömürge düzeninde “öz yurdunda garip, öz vatanında parya” muamelesi gören bizlere, bu vatanın aklı ve ruhu devşirme olmayan gerçek sahiplerine, Türkiye Cumhuriyeti’nin asli kurucu unsurlarına bugünleri gösteren Rabbime yarattıklarının adedince hamd-ü senalar ediyorum. Zira mevcut şartlar altında vatanımız için verecek canımız ve iradelerimizin tecellisi için kullanacak bir adet oyumuzdan başka bir beşeri imkâna sahip değildik. Kaldı ki zaman zaman canlarımızın ucuzlatıldığı, oylarımızın hiçe sayılıp gasp edildiği dönemler de yaşandı bu memlekette.
Bugünlerde ise “Yeni Türkiye Yüzyılı”nın inşasının sağlam ve emin adımlarla devam etmesi yolunda bambaşka heyecanlarla dolu içimiz. “Her kuş kendi cinsiyle uçar” atasözünün de gereği yerine getirilmiş, Sayın Reis-i Cumhurumuz kendisi ile en üst düzeyde uyum içerisinde çalışabilecek, devlete, millete ve ümmete hizmet noktasında bunu hakkıyla yerine getirecek, “devlet adamı ciddiyeti, tecrübesi ve bilgeliğinin” yanı sıra “millet ve ümmet hassasiyetlerine” sahip, bunun muktezasıyla mücehhez, aklıyla, ruhuyla, yüreğiyle “bizden birileri” olanların, liyakatli devlet adamlarının kabinede yer almasının, milletimize hizmet etmesinin önünü açmıştır. Bu cümleden olarak kabine üyelerimizin ve MİT başkanımızın, yeni vazifelerinin hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, Rabbimden her birinin ve çalışma arkadaşlarının say ve gayretlerini her daim rızasına muvafık kılmasını niyaz ediyorum.
Hiçbir iş ve oluş yoktur ki O’nun (cc) bilgisi ve kudreti dışında meydana gelsin hükmü ezelisi mucibince ülkemiz ve milletimiz için asırlık bir lütuf olarak değerlendirebileceğimiz bu yetkililerimizi Rabbim istikamet, hak ve adalet üzere sabit kadem eylesin, her türlü görünür görünmez ordularıyla, kuvvetleriyle hizmet ve gayretlerini desteklesin, doğruluktan asla ayırmasın, dosdoğru gerçek dostlarla, satmayacak, satın alınamayacak, asla yarı yolda bırakmayacak, namuslu, cesur, yürekli ve Allah’tan başkasından korkmayan ve O’ndan başkasının önünde eğilmeyecek, her hâl ve kârda doğruluktan ve dürüstlükten taviz vermeyecek niteliklere haiz, Zat’ının razı olduğu, onlar da Zat’ından razı olan kullarıyla desteklesin. Gerek Yeni Türkiye’nin yöneticileri gerekse her birimiz adına İsra suresi 80. ayette geçtiği üzere Rabbimizin bize öğrettiği kelimelerle niyaz etmek istiyorum: “De ki: Rabbim, gireceğim yere sıdk ile (doğrulukla) beni girdir, çıkacağım yerden de sıdk ile beni çıkar ve bana katından yardımcı bir kuvvet ver…”. Yine bir ayette Hazreti Musa şöyle dua ediyordu: “Ey Rabbim! Bana indireceğin her hayra öylesine muhtacım ki!…”.
Rabbim bize ne de güzel öğretiyor kendisine nasıl yakarmamız, nasıl el açmamız gerektiğini değil mi? Ondan gelecek her hayra hem biz hem de ümmetin mazlumları hele de zulmün ve vahşetin yeryüzünü kararttığı bu acımasız ve acınası zamanlarda ne kadar da muhtacız değil mi? Rabbim idarecilerimizi de, onların yanı sıra bizleri de zulmün yeryüzünden kaldırılması, hak ve adaletin hâkim olması hususunda memur ve muktedir eylesin…