Mustafa Özcan
Savaşta cephe gerisinde tali savaşlar yapılır. Bunlardan birisi de savaş sonuçlarını destan olarak yeni nesillere aktarmaktır. Savaşı anlatan edebi metinler ne kadar güçlü olursa savaş veya zafer o kadar ebedi ve kalıcı olur. Bu nedenle savaşı kazananlar cephe gerisini ve savaşın edebi yönünü ihmal ederlerse bir süre sonra zafer unutulur ve zamanla zafer mağlupların eline geçer. Tarihle manipülasyon sonucunda zamana bağlı olarak zaferler, zamanın simyasıyla cephe ve saf değiştirebilirler. Beşir Alvazoğlu Çanakkale Savaşıyla alakalı olarak kaleme aldığı bir eserinde Fransızların savaşla alakalı olarak cephe gerisinde ve özellikle edebi cephede çok çalıştıklarını ve edebi katkıya önem verdiklerini söyler. Anzaklar veya Avustralyalılar ve savaşın öteki cephesinde yer alan milletler hala da savaşın hatıralarına bağlıdırlar. Hem edebi alanı hem de duygusal alanı asla ihmal etmezler. Nitekim Prens Charles gibi İngiltere tahtının varisleri Çanakkale’ye uğramışlar ve geçmişlerini ve kahramanlarını bu suretle yad etmişlerdir.
Beşir Ayvazoğlu’nun tespitiyle edebi cephede Çanakkale’de yüzümüzü ağartan tek isim Mehmet Akif Ersoy’dur. Çanakkale destanının hakkını verenlerdendir.
Yahya Kemal’in tarihle ayağa kalkmak veya dirilmek diye bir söylemi vardır. Bunu Fransa’daki hocalarından öğrenmiştir. Nitekim Fransız tarihçilerinden Albert Sorrel’den bu konuda çok etkilenmiş ve bu etki Yahya Kemal’in şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Batılılar bazen raporları çekici hale getirdikleri gibi savaşı da romantikleştirmektedirler. Nitekim hem Yunan isyanları hem de Bulgar isyanları Batılı edebiyatçılar tarafından adeta destan haline getirilmiştir. İmajımızı kirletmek için kullanılmıştır. Sefiller gibi romanları yaşayan dillere çevrilen ve Şarkta da sevilen bir yazar olan Victor Hügo adeta Balkan çetelerini bastırmak isteyen Osmanlı’yı ve yöneticilerini şark despotu ilan etmiş ve onlar bu kötü sıfatla tasvir etmekten geri durmaz. Sultan Abdulhamid için uydurulan kızıl sultan tabiri de böyle bir eğilimin ürünüdür. Barbaros kardeşler için kullanılan bu sıfat da aynı çevrelerin ve anlayışın ürünü olmalıdır.
Öncesinde de Yunan isyanları romantize edilmiştir. ‘Büyükelçinin Gözünden Suriye’ adlı kitabında Ömer Önhon bu hususta şunları söylemektedir: ” Kobani savunması PYD/YPG için büyük bir propaganda imkanı sağladı. Batı basını Peşmerge kıyafettli ve elleri silahlı Kürt kadınların DEAŞ’a karşı cephede yer almasına dair haberler ve görsellerle dolup taşıyordu. 19. yüzyıldaki Yunan isyanı nasıl romantikleştirildiyse, Kobani savunması da teknoloji ve iletişim imkanları sayesinde çarpan etkisiyle, aynı kefeye konulmaktaydı ( Büyükelçinin Gözünden Suriye, s: 319).”
Bu yönde malzeme bulamazlarsa üretirler ya da abartırlar. Nitekim George W. Bush’un Tony Blair ile birlikte Irak işgaline gittiği günlerde Irak’ın kimyasal envanteriyle ilgili bilgilere havi bir rapor Tony Blair’in talebiyle danışmanı Alastair Campbell tarafından abartılmıştır. Tony Blair Danışmanı Alastair Campbell’den kitle imha silahlarıyla ilgili raporun çekici hale getirilmesi istenmiştir*. Bu raporda hem abartı hem de çarpıtma bulgularına rastlanmıştır. Böylece abartılı ve çarpıtma eseri raporlarla amaca hizmet edilmiş yani savaşa gidilmiştir. Amaca hizmet eden her yol mübah sayılmıştır.
Cephe gerisini temin edemeyen ve güven altına alamayan milletler zafer kazansalar bile eninde sonunda mutlaka bir gün algı üzerinden de olsa yenik sayılacaklardır.
* Alastair Campbell, Tony Blair’s pugnacious Director of Communications, has been cleared by Sir John Chilcot of the often-repeated accusation that he ‘sexed up’ an intelligence dossier that was presented to Parliament before the Iraq war.