Derler ki; göz, ruhun dünyaya açılan kapısıdır. Peki siz hiç bir gözün içine, gerçekten içine bakmayı denediniz mi? Bakarken sadece görüntüyü değil, oradaki sessiz fısıltıyı, içsel yankıyı,kırılganlığı ve umudu duymayı? Çünkü göz bakar ama ruh görür. İnsanın gözüyle gördüğü her şey, ruhuna dokunur. Bu yüzden çevremizi saran her söz, her tavır, her davranış aslında iç dünyamıza yön verir. O zaman sormak gerekir: Ruhumuzu ne ile besliyoruz? Ne izliyor, ne dinliyor, ne duyuyoruz? Ve daha da önemlisi:
Biz çocuklarımıza ne gösteriyoruz?
Hangi sözü bırakıyoruz gözlerinde?
Hangi duyguyu yüklüyoruz bakışlarına?
İşte tam burada başlar eğitim. Okuldan önce evde, sıralardan önce sofrada, kitaplardan önce gözlerde. Bir çocuğun ilk öğretmeni annesidir. Annenin gözünde sevgiyi, huzuru, ilgiyi bulan çocuk, hayata güvenle bakar. Anne sevgisiyle beslenenbir ruh, kolay kolay yıkılmaz. Aile, bir çocuğun ruhsal gözlüğüdür. Nasıl bakacağını, neyi nasıl göreceğini aile öğretir. Eğer çocuk, annesinin gözünde hep yorgunluk, ilgisizlik, telaş görüyorsa, kendine bakmayı da, başkasına bakmayı da öğrenemez. Oysa bizler, çocuklarımıza gözlerinden girip ruhlarına ulaşabilmeliyiz. Çünkü en derin eğitim, en sessiz olanıdır. Bir annenin sarılışı, bir babanın gururla bakışı, bir öğretmenin takdir dolu tebessümü gibi. Bunlar, çocuğun ruhuna “Sen değerlisin” mesajını fısıldar.Bugün, gözlerinizi biraz daha derin bakmak için kullanın. Çocuğunuzun gözlerine, öğrencinizin gözlerine, eşinizin ya da annenizin gözlerine. Ve şunu sorun kendinize: Ben onların ruhuna ne gösteriyorum? Onlar, benim gözümde neyi görüyorlar?
Ruhunuza iyi bakın. Çünkü göz gördüğünü geçer, Ama ruh gördüğünü unutmaz.
RUHUN GÖZÜNDEN BAKMAK
Derler ki; göz, ruhun dünyaya açılan kapısıdır. Peki siz hiç bir gözün içine, gerçekten içine bakmayı denediniz mi? Bakarken sadece görüntüyü değil, oradaki sessiz fısıltıyı, içsel yankıyı,kırılganlığı ve umudu duymayı? Çünkü göz bakar ama ruh görür. İnsanın gözüyle gördüğü her şey, ruhuna dokunur. Bu yüzden çevremizi saran her söz, her tavır, her davranış aslında iç dünyamıza yön verir. O zaman sormak gerekir: Ruhumuzu ne ile besliyoruz? Ne izliyor, ne dinliyor, ne duyuyoruz? Ve daha da önemlisi:
Biz çocuklarımıza ne gösteriyoruz?
Hangi sözü bırakıyoruz gözlerinde?
Hangi duyguyu yüklüyoruz bakışlarına?
İşte tam burada başlar eğitim. Okuldan önce evde, sıralardan önce sofrada, kitaplardan önce gözlerde. Bir çocuğun ilk öğretmeni annesidir. Annenin gözünde sevgiyi, huzuru, ilgiyi bulan çocuk, hayata güvenle bakar. Anne sevgisiyle beslenenbir ruh, kolay kolay yıkılmaz. Aile, bir çocuğun ruhsal gözlüğüdür. Nasıl bakacağını, neyi nasıl göreceğini aile öğretir. Eğer çocuk, annesinin gözünde hep yorgunluk, ilgisizlik, telaş görüyorsa, kendine bakmayı da, başkasına bakmayı da öğrenemez. Oysa bizler, çocuklarımıza gözlerinden girip ruhlarına ulaşabilmeliyiz. Çünkü en derin eğitim, en sessiz olanıdır. Bir annenin sarılışı, bir babanın gururla bakışı, bir öğretmenin takdir dolu tebessümü gibi. Bunlar, çocuğun ruhuna “Sen değerlisin” mesajını fısıldar.Bugün, gözlerinizi biraz daha derin bakmak için kullanın. Çocuğunuzun gözlerine, öğrencinizin gözlerine, eşinizin ya da annenizin gözlerine. Ve şunu sorun kendinize: Ben onların ruhuna ne gösteriyorum? Onlar, benim gözümde neyi görüyorlar?
Ruhunuza iyi bakın. Çünkü göz gördüğünü geçer, Ama ruh gördüğünü unutmaz.