eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
23°C
Ankara
23°C
Az Bulutlu
Perşembe Hafif Yağmurlu
23°C
Cuma Hafif Yağmurlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
20°C
Pazar Yağmurlu
22°C

Prof. Dr. Ahmet YILDIRIM

1964 yılında Bayburt’ta doğdu. 1987 yılında Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. 1990 yılında Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hadis Ana Bilim Dalında Dârimî ve Sünen’i adlı teziyle Yüksek Lisansını, yine aynı ana bilim dalında 1996 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Tasavvufun Temel Öğretilerinin Hadislerdeki Dayanakları çalışmasıyla doktorasını tamamladı. 1997 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Ana Bilim Dalına Yardımcı Doçent olarak atandı. 2006 yılında doçent, 2011 yılında profesör oldu. Halen Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslami İlimler Fakültesinde profesör olarak akademik çalışmalarını sürdürmektedir. Arapça ve Almanca bilmektedir. Yıldırım’ın doktora tezi yanında; yayımlanmış Din, Dünyevileşme ve Zühd, Peygamberimizin Sade Hayatı, Kavram Atlası Hadis II ve Hoca Ahmed Yesevî'nin Hadis Kültürü adlı çalışmalarıyla birlikte makale ve diğer çalışmaları da bulunmaktadır

    Ramazanname(28) İhsan: Müslümanın Güzelliği ve Yaptığını Güzel Yapması

    28. GÜN: İHSAN: MÜSLÜMAN’IN GÜZELLİĞİ ve YAPTIĞINI GÜZEL YAPMASI

    Bir Hadis:

    Şeddâd b. Evs’ten rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah, her işte ihsanı (güzel davranmayı) emretmiştir…” (Tirmizî, Diyât, 14)

    Vahiy elçisi Cebrail bu defa insan suretinde gelmişti. Kutlu Nebî’ye soru sorarken aslında İslâm’ın temel öğretilerinin daha iyi anlaşılmasını sağlıyordu. İlk önce Müslüman olmanın esaslarını öğrenmek istedi. Ardından mümin olmayı sağlayan inanç esaslarını sordu. Beklediği cevapları aldı. Kişinin belirtilen görevleri yerine getirirken nasıl bir davranış içinde olması gerektiği de önemli idi. Onun için de, “İhsan nedir?” sorusunu sordu. “İhsan”, yapılması gereken şeyi en iyi şekilde bilme ve güzel bir şekilde yerine getirme, başkasına iyilik etme, Allah’a kulluk, her görevi en iyi şekilde, önemseyerek, hakkıyla ve lâyık vechiyle yapma anlamına gelmekteydi. Yapılan bir işin ihsan seviyesine ulaşabilmesi için kişinin öncelikle, ne yaptığının farkında olması ve onu en uygun, en güzel şekilde uygulaması gerekmekteydi. Hz. Ali’nin, “Kişinin değeri, işindeki ihsanıyla ölçülür.” sözü de bir insanın hem kendisinin hem de yaptığı işlerin değerinin, ortaya koyacağı anlamlı, ölçülü, güzel davranışlarla değer kazanacağını ifade etmektedir.

    Diğer taraftan ihsanın, amellerdeki ihlâs ve murakabe yani Allah’ın insanları görüp gözetmesi anlamına geldiği de söylenmiştir. (Cibril hadisinde geçen, “İhsan” kavramının, başka bir rivayette, “Allah’tan, O’nu görüyor gibi sakınmandır.” ( Müslim, Îmân, 7)şeklinde zikredilmesi de bu yaklaşımı teyit etmektir. Buna göre ihsan, kişinin kulluk görevini yerine getirirken Allah’ın kendisini gördüğünü, davranışlarını gözetlediğini hissetmesidir. Bu şekilde ihsan ile hareket edenler, “Allah, her an beni görmektedir, her yaptığımı bilmektedir, benim kalbimden geçenlerden bile haberdardır.”duygularını taşıyacaklardır. İnsanlardan kimileri, sorumlu oldukları şeyleri sırf üzerlerinden sorumluluk gitsin diye yaparlar. Gerçek ihsana ulaşanlar ise yaptıkları her şeyi, Yüce Allah’ın kendilerini görüp murakabe ettiğinin farkında olarak samimi bir ruh ve ihlâsla yerine getirirler. “Nerede olursanız olun, Allah sizinle beraberdir.”, (Hadîd, 57/4) “Göklerdeki ve yerdeki her şeyi Allah’ın bildiğini görmüyor musun?” (Mücâdele, 58/7) gibi birçok âyette aynı şekilde Yüce Yaratıcı’nın murakabesi vurgulanmakta ve her şeyden haberdar olan, her zaman ve her yerde yapılanlara şahit olan Allah’a bilinçli bir şekilde ibadet edilmesi gereğine işaret edilmektedir. Nitekim Resûlullah da (sav) “ihsan”ı,“ Allah’ı görür gibi ibadet etmendir. Sen O’nu görmüyor olsan da O seni görmektedir.” şeklinde tanımlayarak aynı gerekliliğe vurgu yapmaktadır.

    İşte “ihsan” insana ince bir düşünce ve hassasiyet duygusu kazandırır. İnsanı saflaştırır, arındırır ve her an Rabbinin huzurunda olma duygusu ile olgunlaştırır. Bütün amellerin, ihlâs ve samimiyetle en iyi şekilde yerine getirilmesini sağlar.

    “O, yarattığı her şeyi en mükemmel şekilde yapandır.”, (Secde, 32/7) “O sizi şekillendirdi ve şeklinizi en güzel şekilde yaptı.”, (Tegâbün, 64/3) “Yaratıcıların en güzeli.”, (Sâffât, 37/125) “İyi bilen bir toplum için Allah’tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?”, (Mâide, 3/50) “Allah ona hakikaten güzel bir rızk ihsan etmiş!” (Talâk, 65/11) âyetlerinde Allah’ın en mükemmel yaratıcı, düzenleyici, kullarına karşı son derece lütufkâr ve cömert olduğu “ihsan” kavramıyla vurgulanmaktadır. “Allah sana nasıl ihsan etti ise, sen de öyle ihsanda bulun!” (Kasas, 28/77) âyeti de kullarına karşı en güzel şekilde “ihsan” ile muamele eden Allah’a karşı, kulların da “ihsan” ile mukabele etmeleri istenmiştir. Zira “İhsan ile davranmanın karşılığı, aynı şekilde ihsandır.” (Rahmân, 55/60)

    Kur’an-ı Kerim’de ihsan ile hareket edenlere “muhsin” denilmekte ve bu kimselerin bazı özelliklerine değinilmektedir. “İşte bu âyetler, hikmet dolu Kitab’ın âyetleridir. Muhsin olanlara (iyilik yapanlara) bir hidayet ve bir rahmettir. Onlar ki namazı kılarlar, zekâtı verirler. Onlar âhirete de kesin olarak inanırlar.” (Lokmân, 31/2-4) “Onlar, Rableri tarafından gösterilen doğru yol üzerindedirler.” (Lokmân, 31/2-5) “Onlar, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanları affederler, çirkin bir iş yaptıkları yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlarlar.” (Âl-i İmrân, 3/134-135) Neticede de Allah katında bu amellerinden dolayı mükâfatlandırılırlar. (Zâriyât, 51/15-16)

    Neticede ihsan, gerek ibadetlerin ve gerekse bütün davranışların Allah rızası gözetilerek, içtenlikle, karşılıksız, en güzel şekliyle yerine getirilmesi demektir. Bütün eylemlerin anlamlı ve değerli olmasının, kişiye ve topluma yararlı olmasının yolu da budur. “Sözü dinleyip de ona en güzel bir şekilde uyanlar, Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin kendileridir.” (Zümer, 39/18) âyeti de sözün en güzeline ihsan ile uyanların hidayete eren akıllı kimseler olduklarını çarpıcı bir şekilde vurgulamaktadır.

    Sünnet:

    Her yerde ve her yaşta ilim öğrenmek sünnettir. Enes İbni Malik’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a) şöyle buyurdular:“İlim talep etmek / öğrenmek her Müslümana farzdır.” (İbn Mace, Mukaddime, 17).

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.