1978 yılında Karaman’da doğdu. 2000 yılında Pamukkale Üniversitesinden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı üniversitede tamamladı. Bir süre Millî Eğitim Bakanlığına bağlı kurumlarda öğretmenlik yaptı. 2009 yılının son aylarından itibaren Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesinde çalışmaya başladı. 2015’te doçent, 2020’de profesör oldu. Hâlen Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Karaman İli Ağızları, Yunus Emre Divanı (Karaman Nüshası), Üss-i İnkılap, Yunus Emre Divanı’ndan Seçmeler, XX. Yüzyıl Başlarında Çağatay Türkçesiyle Yazılmış Bir Tıp Metni Tabibçılık adında telif, tercüme ve seçki niteliğinde eserleri; Türkçe, Osmanlı Türkçesi, Yunus Emre, yer adları, dil ilişkileri, şehir ve dil konularında yayımlanmış makaleleri vardır.
Bereketli Bir Ömrün Hasılası: Hüner ile Güher
Anasayfa»Eğitim»Bereketli Bir Ömrün Hasılası: Hüner ile Güher
Siyasetname, Türkçenin iki büyük Doğu diliyle kurduğu temasın hatırasını taşıyan kelimelerden biridir. Arapça “siyaset” ve Farsça “name” kelimelerinden meydana gelir. Terim olarak “devlet adamlarına siyaset sanatı hakkında bilgi vermek ve onlara birtakım önerilerde bulunmak için yazılmış eser” demektir. Genelde Doğu kültürlerinde, özeldeyse Türk-İslam kültüründe çok sayıda örneği vardır. Bu konuda telif edilmiş kitapların çokluğu nedeniyle kelime, bir edebî tür hüviyeti de kazanmıştır. İthaf edildiği kişiye göre ismi değişen bu kitaplar; kadim medeniyetimizde “nasîhatü’l-mülûk, âdâbü’l-mülûk, tuhfetü’l-mülûk, ahlâku’l-mülûk, enîsü’l-mülûk; nasîhatü’l-vüzerâ, mir’âtü’l-vüzerâ” gibi adlarla anılmıştır.
Bu didaktik türün tarihimizdeki ilk örnekleri Orhun Abideleri’dir. MS VII. asrın ilk yarısında bilge vezir Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan adına dikilen yazıtlarda yöneticilere ve halka çok kıymetli tecrübi bilgiler aktarılır, öğütler verilir. Takip eden dönemlerde bu vadide Kutadgu Bilig (1069) başta olmak üzere pek çok eser kaleme alınır. Türün en seçkin örneklerinden birine Karahanlılar devrinde Yusuf Has Hacip imza atar. Balasagunlu Yusuf’un “Okuyana mutluluk versin, onun elinden tutsun.” duasıyla başladığı bu mesnevi, edebiyatımızda köklü bir geleneğin oluşmasına vesile olur.
Siyasetnameler; fabl, masal, nasihatname, pendname gibi türlerle doğrudan ilgilidir. Kahramanı çeşitli hayvanlar olan masal, hikâye ve fabllar, siyasetname türünün ilk verimleri kabul edilir. Bu bahiste Beydaba’nın Kelile ve Dimne’si, Ezop Masalları, George Orwell’in Hayvan Çiftliği akla gelen ilk örneklerdir. Bununla birlikte Sadi, Mevlana gibi ediplerin vücuda getirdiği eserlerde çok sayıda hikâye ve masal bulunur.
Siyasetname yazmak zordur. Derin ve sağlam bilgi ile zengin bir kültür ister. Devletin üst kademelerinde yapılan uzun süreli yöneticilik deneyimi ise teorik bilginin pratiğe dökülmesini sağlar. Kuşkusuz, işin sonunda fincan katırlarını ürkütmek de vardır. Bu yüzden cesaret, işin olmazsa olmazıdır. Eğer fabl türünde kaleme alınıyorsa keskin bir zekâ ve sağlam bir muhakeme gücü de lazımdır. Söyleyeceklerini hayvanları aktör yaparak söylemek, sanıldığı kadar kolay ve basit değildir. Mizah, nükte, kıssadan hisse ve ironilerle zenginleşen bu metinler, yüksek öz güvenin ürünleridir.
Türk edebiyatı geçtiğimiz yılın ortasında fabl tarzında yazılmış yeni bir eserler tanıştı: Hüner ile Güher Geleneğin İzinde Modern Bir Fabl (Klasik Yayınları, 247 s.). Eski Başbakanlık Müsteşarı, Sosyal Güvenlik ve Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer imzalı bu kitap, yalnızca yönetim ve yöneticilere özgü bir eser olarak görülmemeli. Kaplan Hüner ile Kurt Güher’in şahsında dile getirilenlerin, öncelikle siyaset bilimi, kamu yönetimi, işletme, uluslararası ilişkiler gibi temel alanlara hitap ettiği muhakkak. Devlet kademelerinde görev alan herkes için, özellikle yönetici adayları için başucu kaynağı olacağına kuşku yok. Bununla birlikte kahramanları, baştan sona bütünlük arz eden olay örgüsü, dil ve üslubuyla eldeki kitabın bir edebî metin vasfı da sergilediği söylenebilir.
Hüner ile Güher, 10 bölümden oluşuyor. Şahıslar kadrosunda nitelikleri ve görev tanımları kitabın başında yazılmış aslan, kaplan, kurt, gergedan, geyik, köpek, öküz, baykuş, kaplumbağa, tilki ve çakal var. Mekân olarak büyük bir orman seçilmiş. 13 kahramanın duygu, düşünce, söz ve eylemleriyle hayat bulan kitapta ideal yönetim modeli üzerinde duruluyor. Okuyucu ayrıca devlet idaresinin güvenlik, istihbarat, savunma, eğitim, kültür, sanat gibi hayati bileşenleri üzerinde de düşünmeye davet ediliyor. Uzun yıllar şehirde yaşadığı için kendisine Medeni adı verilen köpeğin dilinden dökülen şu sözler bile üzerinde saatlerce konuşmaya değer:
Bir ülkeyi veya iktidarı kılıçla veya talihinizin yardımıyla ele geçirebilirsiniz ama ülkenin ayakta kalması kaliteli bir yönetim, doğru bir eğitim, sağlam bir kültür ve damıtılmış bir sanatla mümkündür. (…) Savaş kılıçla, istikbal ise bilim ile sağlam bir kültür ve sanatla kazanılır. (s. 115)
Kitapta bunun gibi onlarca söz ve tespit, çok sayıda anekdot ve diyalog şeklinde ilerleyen hikâye var. Bu hâliyle ona çağımızın “hikmetler kitabı yahut manzumesi” demek yanlış olmaz.
Zengin kaynakçasıyla dikkatleri çeken bu modern fablda Dinçer; devlet, birey, siyaset, adalet, hukuk, eğitim, özgürlük, sorumluluk, yetki, iş bölümü, liyakat, ehliyet, sadakat gibi kavramları tartışmaya açıyor. Ezber bozan fikirleriyle insanları düşünmeye ve sorgulamaya davet ediyor. Eser, yöneticiler için el kitabı olmanın yanında ilgili branşlar için de ders kitabı niteliğinde.
Kitabın dikkat çekici yönlerinden biri de şahsi ve millî eğitim anlayışımızın nasıl olması gerektiğine dair insanımıza yol haritası sunması. Yeri gelmişken şunu hemen ifade edelim. Yazar bu bahiste sadece kişisel gelişime odaklanmıyor, insanımıza toplumsal gelişim ve ilerlemenin anahtarını da veriyor.
Çağdaş kamu yönetimi anlayışıyla geleneksel siyasetname ve fabl türlerini ustalıkla harmanlayan kitapta okur; kendisini bazen Konfüçyüs, Mevlana, Attar, Aristo, Yusuf Has Hacip gibi bilge kişilerle konuşurken buluyor, kimi zaman da peygamber efendimiz ve Hz. Ali gibi din ulularının sohbetini dinler gibi hissediyor.
Fransız düşünür Alain Badou, bir yazısında “Düşünmek için durmak lazım.” der. İşte bu kitap, her cümlesi üzerinde dura dura, tefekkür ede ede okunmak istiyor.
Hüner ile Güher’i eline alanlar, fantastik bir fabl okuyacağını düşünüyorsa yahut modern bir masalla karşılaşacağını bekliyorsa hata edecektir. Bir uyarlama yahut hesaplaşma olduğu düşüncesine kapılıyorsa kaybedecektir. Eğlenerek öğretmeyi hedefleyen yazarın tek gayesi, devlet felsefesi ve yönetimi gibi anlatılması zor konuları fabl tekniğinde kültürel birikime dönüştürebilmek.
Yönetim ve siyaset araştırmalarında yeni bir dönemin habercisi olarak gördüğümüz bu çalışmanın “nazarlık” kabilinden bazı kusurları ve eksikleri var elbette. Genellikle imla ve noktalama üzerinde yoğunlaşan bu hata ve eksiklerin, kitabın sonraki baskılarında düzeleceği inancındayız.
Eğitim ve yönetime adanmış bereketli bir ömrün hasılası olan Hüner ile Güher, Müslümanca yaşamanın yanında mümince hareket etmeyi merkeze alan yaklaşımıyla mutlaka okunması gereken bir kitap olarak öne çıkıyor.
Rahmetli babamdan zaman zaman duyduğum bir söze atıfta bulunmak bu yazıya yeterli bir cevap olacaktır. “ kekliğe sormuşlar, ayakların niye kırmızı? El cevap kardır. Biz seni karda da gördük, karada da. Aynisi iştir kişinin lafa bakılmaz.” Milli Eğitim Bakanlığı görevi esnasında yaptığı yıkım, kıyım ve tahribat ile hak ve hukuk bağlamındaki keyfe keder adaletsiz uygulamaları tarihteki yerini almış ve inandırıcısını kaybetmiş; ez cümle beni de hayal kırıklığına uğratmıştır.
Cumali Demirtaş beye aynen katılıyorum. Sayın Ömer Dinçer Bakanlığı döneminde eğitimde ve yönetimde büyük tahribat yapmıştır. Bana göre Eğitimcilerin Sayın Ömer Dinçer den alacağı hiç bir şey yoktur.cumhuriyet tarihinin en başarısız Milli Eğitim Bakanıdır
Kitabı okumadım. Okumak da istemem. Nasıl bir bilim adamı olduğunu Bakanlığı süresince yapmış olduğu icraatlarda gördük. Görev yaptığı kara dönemin tahribatını sadece eğitimciler görmedi. Nesiller boyunca acısını çekeceğimiz tahribatlar yaptı Milli Eğitim’de. Söyleyecek çok şey var! Sayın müsteşar yardımcımız Cumali bey, nezaketi gereğince kibar bir yorum yapmış. Bu nezaketi hak eder mi? Ve acaba, Ömer Dinçer, haksız ve ölçüsüzce bir gecede görevden aldığı Bakanlığın binlerce merkez ve taşra personelinin hakkının hesabını nasıl vereceğinin kitabını mı yazmalı? Teşekkürler Cumali bey…
Sayın hemşerim böyle küçük adamları milli eğitim Bakanı yapmışlar Türkiye’nin geldiği duruma bakın ve yaptığı kıyımlarla öğünen adamlar bugün kitap yazıyorlar
Rahmetli babamdan zaman zaman duyduğum bir söze atıfta bulunmak bu yazıya yeterli bir cevap olacaktır. “ kekliğe sormuşlar, ayakların niye kırmızı? El cevap kardır. Biz seni karda da gördük, karada da. Aynisi iştir kişinin lafa bakılmaz.” Milli Eğitim Bakanlığı görevi esnasında yaptığı yıkım, kıyım ve tahribat ile hak ve hukuk bağlamındaki keyfe keder adaletsiz uygulamaları tarihteki yerini almış ve inandırıcısını kaybetmiş; ez cümle beni de hayal kırıklığına uğratmıştır.
Cumali Demirtaş beye aynen katılıyorum. Sayın Ömer Dinçer Bakanlığı döneminde eğitimde ve yönetimde büyük tahribat yapmıştır. Bana göre Eğitimcilerin Sayın Ömer Dinçer den alacağı hiç bir şey yoktur.cumhuriyet tarihinin en başarısız Milli Eğitim Bakanıdır
Kitabı okumadım. Okumak da istemem. Nasıl bir bilim adamı olduğunu Bakanlığı süresince yapmış olduğu icraatlarda gördük. Görev yaptığı kara dönemin tahribatını sadece eğitimciler görmedi. Nesiller boyunca acısını çekeceğimiz tahribatlar yaptı Milli Eğitim’de. Söyleyecek çok şey var! Sayın müsteşar yardımcımız Cumali bey, nezaketi gereğince kibar bir yorum yapmış. Bu nezaketi hak eder mi? Ve acaba, Ömer Dinçer, haksız ve ölçüsüzce bir gecede görevden aldığı Bakanlığın binlerce merkez ve taşra personelinin hakkının hesabını nasıl vereceğinin kitabını mı yazmalı? Teşekkürler Cumali bey…
Sayın hemşerim böyle küçük adamları milli eğitim Bakanı yapmışlar Türkiye’nin geldiği duruma bakın ve yaptığı kıyımlarla öğünen adamlar bugün kitap yazıyorlar
Ne güzel yazmışsınız müsteşarı
“Devlet kılıçla ve talihiyle el e geçirebilirsiniz ” doğru…ancak devlet adaletle yönetilir….
Bir kişinin ne söylediği önemli değil ne yaptığı önemlidir… Fethi