İşgalci İsrail, uluslararası hukuk düzenlemelerine, (UCM) Uluslararası Ceza Mahkemesinin Netenyahu ve savunma bakanı hakkında verdiği yakalama, (UAD) Uluslararası Adalet Divanının İsrail hakkında verdiği soykırım kararlarına, rağmen 465 günden beri Gazze Şeridinde ve Batı Şeria’da vahşet, zulüm, yıkım ve soykırım mesaisini ara vermeden sürdürmesi Gazze’de yaşam şartlarını giderek ağırlaştırmıştır.
ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, gibi Batılı ülkelerin; askeri siyasi, ticari, ekonomik, insan kaynağı, silah ve mühimmat desteğini arkasına alan Siyonist İsrail, Uluslararası Savaş hukukuna ve uluslararası hukuk düzenlemelerine aldırış etmeden 365 günden beri denizden havadan, karadan bombalı saldırılarını sürdürmüş; bugüne kadar aralarında bebek, çocuk, kadın yaşlı, sağlık görevlisi, sporcu, basın ve yardım dağıtım görevlileri bulunanlardan 17 bin 841’i çocuk, 12 bin 298’i kadın, 202’si gazeteci, 1000’den fazlası sağlık görevlisi olmak üzere 46 bin 584 Filistinliyi şehit etmiş 109 bin 571 kişiyi yaralamış binlercesini de de yerle bir edilen enkaz yığınları altında çürümeye terk etmiştir.
Filistin Diploması Merkezi Hükümet Medya Ofisinde yayımlanan bilgiye göre; Siyonist İsrail tarafından Gazze Şeridine 88, 000 ton patlayıcı atılmış, 10 binden fazla katliam yapılmıştır. 7,182 aile toplu katliama tabi tutulmuş, 1600 aileye topluca soykırım yapılarak yok edilmiş, 3,471 aileden de sadece bir kişi hayatta kalabilmiştir.
240’ı savaş sürecinde doğan bebek, 858’i 1 yaşından küçük, 12,794’ü öğrenci, 17,841’i çocuk, 12,298’i kadın, 10,69 sağlık görevlisi, 759’u öğretmen, 149’u Profesör, 202’si gazeteci, 94’ü Sivil Savunmacı olmak üzere 46,537 kişi şehit edilmiş, 11,200 kişi enkaz altında kalan şehitler olmak üzere şehit sayısı 57,737’ ulaşmıştır. 109 bin 571 kişi ise yaralanmış veya sakat kalmıştır. Bunların dışında 35,074 çocuk, ebeveynlerinden ikisini ya da birini kaybetmiş, 3,500 çocuk yetersiz beslenme ve gıda kıtlığı nedeniyle ölüm riski altında kalmıştır.
Siyonist İsrail Gazze Şeridinde 34 hastaneyi 80 sağlık merkezini bombalamak suretiyle hizmet dışı bırakmış, 162 sağlık kuruluşu ve 136 ambulansı hedef almıştır. Hastanelerin işgalci güçler tarafından yıkılması elektrik verilememesi, yeterli ilaç ve ameliyat malzemelerinin bulunamaması nedeniyle 12,660 yaralın tedavisi yapıladığı, 12.500 kanser hastasının tedavisi yapılamadığı için ölüme terk edilmiştir.
2 Milyona yakın Gazze ’linin Yerinden edilmelerinin bir sonucu olarak bulaşıcı hastalıklara yakalananlarının sayısı: 71.338’e ulaşmış 2.136.026 kişide Hepatit B enfeksiyonuna yakalanmıştır. Yaklaşık 60.000 hamile kadın da yeterli sağlık hizmeti alamadığı 350.000 kronik hastanın ilaçlara erişiminin engellenmesi sebebiyle risk altında kalmıştır. 6.600 Filistinli 465 günden beri devam eden soykırım sürecinde gözaltına alınmış 331 sağlık çalışanı, 43 gazeteci, 26 sivil savunmacı tutuklanmıştır.
Bunların dışında işgalci güçler tarafından 214 resmi kurum,136 okul ve üniversite tamamen, 355 okul ve üniversite ise kullanılmayacak derecede tahrip edilmiştir. 823 cami, 3 kilise tamamen 158 camide kısmen yıkılmıştır. 243000 bin konut tamamen, 194,000 ise tahrip edilmiştir
Diğer taraftan; temiz su kuyuları, su kaynakları, su şebeke hatları, yollar, köprüler, Pazar alanları, spor sahaları velhasıl Gazze’ye ve Gazze halkına hayat veren ne varsa yerle bir edilmiş Gazze’ye can veren bütün hayat damarlarının % 88’i yok edilmiştir.
Siyonist İsrail’in UCM Uluslararası Cezam Mahkemesi ve UAD Uluslararası Adalet Divanının haklarında verilen kararlarına rağmen hastaneleri, mülteci kamplarını, sığınma merkezlerini, yetimhane ve yaşlı bakım merkezlerini BM ait binalarını, okullarını, yardım dağıtım merkezlerini bombalamaya devam etmesi uluslararası yardım kuruluşlarının Gazze bölgesine girişlerini engellenerek halkın açlığa, yokluğa, gıdasızlığa, susuzluğa, ilaçsızlığa mahkûm edilmesi ile birlikte zorlu kış şartlarının getirdiği zorluklar halkı canından bezdirmiştir.
Ancak Dünya’nın en modern silahlarına ve savunma sistemlerine sahip olan ayrıca ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada gibi küresel güçlerin silah, mühimmat ve askeri desteğini de arkasına alan Siyonist İsrail’e karşı, ellerinde uçakları, tankları, topları, modern silahları bulunmayan hatta yeterli temel gıda ve ihtiyaç maddelerinden bile yoksun bulunan Hamas’ın yiğitleri Bütün bu olumsuz şartlara rağmen imanlarından aldıkları azim ve sabırla vatanlarını savunmaya, canlarını mallarını feda etme yolunda asla geri adım atmama yönünde direnç göstermiş ve göstermeye de devam etmektedir.
Daha savaşın başlangıcından itibaren ABD, AB, ve Batılı ülkeler zalim İsrail’den yana olma, mazlum Gazze halkının karşısında yer alma; destek amacıyla savaş gemilerini İsrail limanlarına demirlerken ve İsrail saflarında savaşmak üzere paralı askerlerini gönderme kararlılığını gösterirken ne yazık ki, Birleşmiş Milletler (BM), UNESCO, OECD, DSÖ, AGİT ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşlar ( İİT) İslam İşbirliği Teşkilatını oluşturan 57 İslam Ülkesinin yöneticileri işlenen insanlık dışı soykırımı durduracak, Gazze’ye insani yardımları sokacak ciddi bir adım atmadıkları gibi yaşanan insanlık dramı karşısında nemelazımcılığı tercih etmişlerdir.
İlahi adalet bir gün mutlaka tecelli edecek, adalet divanı kurulacak, bugünün zalimlerinin, hesap vereceği, mazlumların hesap soracağı gün mutlaka gelecektir. Çünkü Allah’ın vadi haktır. Allah’ın vadi gerçekleşecek, tarihin her döneminde olduğu gibi İlahi adalet, zalimlerin yakasına yapışacaktır. Firavun’un saltanatının Nil’in sularına gömüldüğünü, Nemrut’un saltanatının bir sinekle yıkıldığını yazan tarih, elbette Siyonist zalim Netenyahu’nun da Mazlum ve masum Gazzeli mücahitleri tarafından yenildiğini yazacaktır.
Tarih Filistin halkını yok etmek için ABD ve Batı dünyasının oluşturduğu küfür blokunun küfrün tek millet olduğunu mallarıyla, canlarıyla Siyonist İsrail’in yanında yer aldıklarını da yazarken kendilerine uygulanan sistematik bir soykırım, orantısız bir saldırı neticesinde canlarını, mallarını, evlerini topraklarını kaybederken; İslam coğrafyasının devlet ve hükümet başkanlarının Filistin halkını yalnızlığa terk edildiklerini Kudüs’e Mescidi Aksa’ya sahip çıkmadıklarını da yazacaktır.
Siyonist İsrail 8 Aralık 2024 te Suriye Baas rejiminin çökmesi, İran ve Rusya askerlerinin bölgeden çekilmesiyle Gazze saldırılarını ara vermeden saldırırken rotasını Suriye’ye çevirmiş; 1974 yılında imzalanan Golan Tepelerinde tampon bölge ve silahtan arındırılmış bölgenin sınırlarını belirleyen; “Kuvvetlerin Çekilmesi Anlaşması’nın” hükümlerinin ortadan kalktığı iddiasıyla işgali altında tuttuğu son derece sulak ve verimli tarım arazilerine sahip Golan Tepelerini, Suriye ile İsrail arasında tampon bölge olan Bental dağını da işgal etmekle kalmamış Suriye’nin deniz, hava, kara askeri limanlarını silah ve mühimmat depolarını imha etmiştir.
Siyonist İsrail başka bir ülkenin egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne saldırırken ne yeni Suriye rejimi ne de uluslararası camiadan hiçbir sözlü ve fiili bir uyarıya dahi maruz kalmamıştır. Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunanların ve Gazze’nin yanında olduklarını iddia edenlerin Siyonist İsrail’in Suriye topraklarını işgal etmesi karşısında sessizliğini korumaları son derece son derece manidardır. İsrail’in Golan Tepelerinin Bental dağının İsrail ile Suriye arasındaki tampon bölgenin egemenlik haklarını elinde tuttuğu müddetçe Suriye’nin asla özgür bir Suriye olamayacağı bilinmelidir.
Gelinen noktada Müslümanların suskunluğundan ve insanlığın vurdumduymazlığından cesaret alan Siyonist İsrail, bir taraftan Gazze şeridinde acımasız saldırılarına devam ederken, çıtayı daha da yükselterek Gazze, Lübnan, hatta Suriye, Yemen saldırılarını birlikte yürütmektedir. Siyonist İsrail’in bu ülkelere yaptığı saldırıları bu ülkelerin iç sorunu gibi görüp sessiz kalmak bütün insanlığa karşı yapılan en büyük ihanettir. Çünkü İsrail sadece Orta Doğu için değil aynı zamanda insanlık için en büyük tehdittir. Zulme rıza göstermek ise zulümdür. Haksızlık karşısında susmak dilsiz şeytan olmaktır. Kim olursa olsun, zalime karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana” olmak imani ve insani bir sorumluluktur. Bugün içinde bulunduğumuz durum Siyonist İsrail tarafından sürdürülen yayılmacı politikaları ve katliamları durduracak, bir iradenin ortaya konulmasını zaruri kılmaktadır. Hiçbir mazeret, Filistin’i Lübnan’ı, Suriye’yi, yemeni yalnızlığa terk etmenin gerekçesi olamaz.
Şimdi yazımı şu ilahi mesajlarla sonlandırıyorum. “İçinizden sadece zulmedenlere dokunmakla kalmayacak olan bir musibetten sakının ve bilin ki Allah’ın cezası çok şiddetlidir.”(Enfal, 25) “İnsanlar zalimin zulmünü görür de ona engel olmazsa, Allah’ın onları genel bir azaba uğratması kaçınılmazdır.”(Tirmizi) “Ve zulüm yapanlara yakınlık göstermeyin ki, size de ateş dokunmasın. Allah’tan başka yardımcılarınız da yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz.” (Hud,113)
Mustafa KIR