14. Gün: ÇEVREYE ÖNEM VERMEK VE AĞAÇ DİKMEK
عَنْ أَنَسٍ بْنِ مَالِكٍ قَالَ: قَالَ رَسُولِ اللهِ إِنْ قَامَتْ عَلَى أَحَدِكُمُ الْقِيَامَةِ وَفِي يِدِهِ فَسِيلَةٌ فَلْيَغْرِسْهُ.
Bir hadis:
Enes b. Malik’ten rivayet edildiğine göre, Rasûlullah’ın (s.a) şöyle buyurdu: “Üzerinize kıyametin kopacağını bilseniz dahi elinizde bir fidan var ise onu dikiniz.” (İbn Hanbel, Müsned, III/184)
Bilindiği üzere bitkiler ve ağaçlar yeryüzünün adeta hayat kaynağı mesabesindedirler. Zira başta insan olmak üzere bütün canlıların hayatlarının devamı bir yönüyle bunlara bağlıdır. Aynı zamanda envai çeşit bitki örtüsü yeryüzünün en nadide süsü konumundadırlar. İnsanoğlunun maddi ve manevi olarak ihtiyaç duyduğu ağaçlar ve bitkiler diğer taraftan bütün canlıların da varlık sebebidir. Zira başta insan olmak üzere binlerce tür canlı buralardan beslenmektedir. Doğada yaşayan canlılar ormanlarda ve ağaçlarda hayatlarını devam ettirmekte, rızıklarını buralardan temin etmektedirler. Aynı zamanda ağaçlar ve bitkiler “Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı hamd ile tesbih etmesin” (İsra, 44) ayeti muktezasınca lisan-ı halleri ve ifa ettikleri vazifelerle hamd ile tesbih vazifelerini de yerine getirmektedirler. Hz. Peygamberin “Üzerinize kıyametin kopacağını bilseniz dahi elinizde bir fidan var ise onu dikiniz” ağaç dikmeye teşvikte bulunduğu bu rivayet, bu hikmetleri ve maslahatları düşünüldüğünde oldukça anlamlı birtakım mesajlar ihtiva ettiği anlaşılmaktadır.
Gerek Kur’an’da gerekse hadislerde kıyametin ne zaman kopacağı hakkında kesin bir bilginin olmaması, Hz. Peygambere dahi bunun açıkça bildirilmemiş olması, hiç kimsenin kıyametin ne zaman kopacağını bilemeyeceği gerçeğini ortaya koymaktadır. Buna rağmen hadiste “kıyametin kopacağını bilseniz dahi yine de elinizdeki fidanı dikiniz” buyrulmuş olması zahiren bir çelişki görüntüsü vermektedir. Oysa meselenin aslının öyle olmadığı yani Hz. Peygamberin ne Kur’an’la ne de kendisiyle çelişmeyeceği açıktır. Hadisin nasıl anlaşılacağı konusunda göz önünde bulundurulması gereken husus Hz. Peygamberin üslubunun iyi bilinmesidir. Zira nebevî üslubu bilen herkes Hz. Peygamberin konunun önemine binaen burada bu ifadeleri kullandığını rahatlıkla fark edecektir. Yani ağaç dikmek o kadar hayati öneme haiz bir konudur ki “ölüm döşeğinde dahi olsanız” bu konuda gevşek davranmayın, tembellik etmeyin elinizdeki fidanı dikin” demeye getirmiştir.
Nüfus patlamasının yaşandığı, küresel ısınmanın arttığı, kuraklığın ve çölleşmenin hat safhaya ulaştığı bu çağlarda, bir fidan dikmenin, başta insanoğlu olmak üzere bütün canlılar için ne kadar önemli olduğu tartışmaya mahal bırakmayacak kadar açıktır. Bu durum Hz. Peygamberin yaşadığı zaman ve zemin için de aynı öneme sahip idi. Zira kuraklığın hâkim olduğu, çöl ikliminin hüküm sürdüğü, suyun az, tarımın yetersiz olduğu Arap yarımadasında Allah Resulü’nün (s.a) fidan dikmeye teşvik etmesinden ve bunu “Üzerinize kıyametin kopacağını bilseniz dahi elinizde bir fidan var ise onu dikiniz” şeklinde ifade etmesinden daha tabii bir şey olamazdı.
Elbette ki bütün canlıların hayatının devamı ve kıvamı toprağa, suya ve bitkilere bağlıdır. Bu çarkın döngüsü de ağaçların ve ormanların çokluğuyla doğru orantılıdır. Kalkınmanın ve gelişmişliğin önemli sacayaklarından birisi olan tarım, hayvancılık ve bunun gereği olan ağaç/orman aynı zamanda sağlığın, beslenmenin ve huzurun da olmazsa olmazlarındandır. Bu gereksinim dünya durdukça ve hayat devam ettikçe varlığını her zaman hissettirecektir. Hz. Peygamberin yaşadığı asırda da böyleydi, bugün de böyledir, yarın da böyle olacaktır. Dolayısıyla her insan imkân bulduğu her fırsatta uygun yerlere uygun fidanlar dikmelidir. Toplum buna teşvik edilmelidir.
Ayrıca başka bir hadiste Mamer’in Tavus’tan onun da babasından naklettiği rivayete göre Allah Resulü (s.a) ağaç dallarını kesmeyi yasakladı ve şöyle buyurdu: “Bunlar kuraklık ve kıtlık zamanlarında hayvanlar (ın beslenmeleri) için gereklidir.” (Abdurrezzak, Musannef, 5/ 146) İnsanoğlunun da temel gereksinimlerinin büyük çoğunluğunu sağladığı ağaçlar, bir yönüyle de şu dünyanın en güzel tezyinatıdır. Zira ağacın ve bitkinin kıt olduğu, zor yetiştiği bununla beraber kendisine olan ihtiyacın diğer bölgelere göre çok daha fazla olduğu bu coğrafyada çöl iklimi söz konusudur. Bu önemine binaen Hz. Peygamber her fırsatta ağaç dikilmesini ve dikilen ağaçların korunmasını teşvik etmiştir. Buna teşvik ederken de hem dünyevi faydalarına vurgu yapmış hem de uhrevi mükâfatlarına işaret etmiştir. Mesela bu rivayette ağaç dallarının kesilmesini yasaklarken “Bunlar kuraklık ve kıtlık zamanlarında hayvanlar (ın beslenmeleri) için gereklidir” buyurarak bunu gerekçelendirmiştir. Ekolojik denge içerisinde canlı varlıkların birbirine olan ihtiyacı tartışılmaz bir realitedir. Bu dengenin korunarak devam ettirilmesi, tabiata ve ilahî programa müdahale etmemekten geçmektedir.
Bir sünnet:
Meşru olan davete icabet etmek sünnettir. Resûlullah (s.a) şöyle buyurdu “Çağrıldığınız zaman dâvete gidiniz!” (Müslim, Nikâh, 99) buyurmuş, kendisi de dâvetlere icabet ederek bunu hayatında en güzel şekliyle misallendirmiştir.
Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a) şöyle buyurdu: “Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâmı almak, hastayı ziyaret etmek, cenazeye iştirak etmek, dâvete icabet etmek, aksırana “yerhamukellah” demek.” (Buhârî, Cenâiz 2)