22. GÜN: SADAKA-İ FITIR: VAROLUŞ SADAKASI
İbn Abbâs şöyle demiştir: “Resûlullah (sav) hem oruçluyu (işlediği) faydasız fiillerden ve (söylediği) kötü sözlerden temizlemek, hem de fakirlere gıda (temin etmek) üzere fıtır zekâtını farz kıldı. Artık kim bunu bayram namazından önce öderse, o makbul bir zekâttır. Kim de bunu bayram namazından sonra öderse, o sadakalardan bir sadakadır.” (Ebû Dâvûd, Zekât, 18; İbn Mâce, Zekât, 21)
Yine İbn Ömer rivayet edildiğine göre:“Rasûlüllah (s.a.s.) hür, köle, erkek, kadın, küçük ve büyük Müslümanlara bir sa‘ hurma veya bir sa‘ arpa miktarında fıtır sadakasını farz kıldı ve bunu insanların bayram namazına çıkmalarından önce ödenmesini emretti.” Buhârî, “Zekât” 85 (hadis no: 1503).
“Yaratmak, kesmek, yarmak” anlamında “f-t-r” kök fiilinden türemiş olan “fıtr” oruca son vermeyi ve orucu açmayı (iftar) ifade eder. Bu nedenle Ramazan bayramına ‘îdu’l-fıtr denir. Halk dilinde fitre diye bilinen fıtr sadakası ise hayatta olmanın ve ramazan orucunu tutup bayrama kavuşmanın bir şükrü ayrıca oruçluyken ağızdan çıkan gereksiz ve çirkin sözlerin günahını temizleyici olarak ve fakirleri sevindirmek maksadıyla; dinen zengin sayılan, ergenliğe ulaşmış ve Ramazanın sonuna yetişmiş kimselerin fakirlere vermesi gereken sadakadır. Kişinin kendisi için fitre vermesi gerekli olduğu gibi çocukları için de fitre vermesi gereklidir. Nitekim Basralı âlim Hasan-ı Basrî’nin aktardığına göre sahâbeden Abdullah b. Abbâs Basra’da vali iken Ramazan’ın sonunda yaptığı bir konuşmasında Müslümanlara hitaben, “Orucunuzun zekâtı olan fitrenizi veriniz.” demiştir. (Nesâî, Zekât, 36) Diğer yandan; fıtratın, kişinin yaratıldığı tabiatı ve özünü ifade etmesine paralel olarak “can veya baş zekâtı/sadakası” anlamında (sadakatü’n-nüfûs) kullanıldığı için bu isim verilmiştir. Bu bakımdan fıtır sadakası, kişinin, hem kendisinin hem de velâyeti altındakilerin canını bağışladığı için Allah’a bir şükran borcunu ifade etmektedir. Bu sadaka, hadis kaynaklarımızda daha çok “fıtır sadakası” “fıtır zekâtı” “oruç zekâtı”ve “Ramazan sadakası” şeklinde geçmektedir
Kıble’nin Mescid-i Aksâ’dan Kâbe-i Muazzama istikametine çevrilmesinden bir ay sonra, takriben Hicret’in on sekizinci ayı başlarında Ramazan orucu farz oldu. Hz. Peygamber (sav) o sene Müslümanlara fıtır zekâtı vermelerini emretti. O zaman (aynî/nakdî mallardan alınacak olan) zekât emri henüz gelmemişti. Allah Resûlü’nün en yakın hizmetkârlarından olan, dehasıyla ve cömertliğiyle meşhur Medineli sahâbî Kays b. Sa’d b. Ubâde, fıtır sadakasının tarihi konusunda bizlere şu bilgiyi aktarmaktadır: “Biz Âşûrâ günü oruç tutar ve fıtır zekâtımızı da verirdik. Nihayet Ramazan ayı (orucu) (ile ilgili âyetler) nazil oldu ve zekât emri geldi. Ancak fıtır zekâtı konusunda bir emir veya yasak gelmedi. Biz de fitrelerimizi vermeye devam ettik.” Yine Kays’ın,“Resûlullah (sav) zekâtı emreden âyetler indirilmeden önce bize fıtır sadakasını vermemizi emretti. Sonra zekâtı emreden âyetler inince bize (fıtır sadakasını) ne emretti ne de bizi (bu sadakayı vermekten) menetti. Biz de fıtır sadakası vermeye devam ediyoruz.” dediği nakledilmektedir.
Fıtır sadakasının yıllık oluşu, Ramazan ayı gibi insanların ibadete yoğunlaştığı, ruhanî hayata daha da özen gösterdiği bir zamanda ödenmesi son derece anlamlıdır. Fıtır sadakası, gündüzü oruçla, gecesi namazla ihya edilen Ramazan ayının bereketidir. Oruç ile bedenini arındıran Müslüman, fıtır sadakası ile de bayrama erişmenin şükrünü eda eder. İbn Abbâs’tan rivayet edilen bir hadis, hem fıtır sadakasının hikmeti hem de ne zaman ödeneceği konusunda bizleri aydınlatmaktadır: “Resûlullah (sav) hem oruçluyu (işlediği) faydasız fiillerden ve (söylediği) kötü sözlerden temizlemek, hem de fakirlere gıda (temin etmek) üzere fıtır zekâtını farz kıldı. Artık kim bunu bayram namazından önce öderse, o makbul bir zekâttır. Kim de bunu bayram namazından sonra öderse, o sadakalardan bir sadakadır.” (Ebû Dâvûd, Zekât, 18;)
Fıtır sadakasının temel hikmetlerinden birisi, Ramazan ayını idrak eden ve oruç tutan müminin bu ayın manevî bereketinden azamî derecede istifade etmesini sağlamaktır. Müminin, hac ve umre gibi uzun süren meşakkatli ibadetlerde olduğu gibi Ramazan ayında da, ibadetin kemalini zedeleyecek birtakım davranışlarda bulunması muhtemeldir. Böyle durumlarda malî kefaretler devreye girer ve o hatalar telâfi edilir. Bu şekilde ibadet kusurlardan arınmış olur. İşte bu hadis, fıtır sadakasının bu fonksiyonuna işaret etmektedir. Şayet mümin, Ramazan ayının gecesinde veya gündüzünde bu ayın saygınlığına halel getirecek birtakım kötü söz veya davranışlar sarf etmişse, verdiği fıtır sadakası sayesinde bu hatalardan ve günahlardan arınacaktır. Elbette nihaî olarak fıtır sadakasının teşriînde, özellikle bayram günlerinde fakirlerin ihtiyaçlarını giderme maksadının gözetildiğini unutmamak gerekir. Yani fıtır sadakası bir taraftan veren açısından bir arınma vesilesi olmalı, diğer taraftan alan kişinin maddî bir ihtiyacını gidermelidir.
Sünnet:
Mü’min kardeşine güler yüzlü olmak sünnettir. Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyuruyor: (Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.(Tirmizî, Birr, 36)