Yıl 1933. Mahir İz Hoca, Edremit Ortaokuluna müdür olarak tayin edilir. Ezanın Türkçe okunduğu ve sıkı ‘takibata’ alındığı yıllar. Kendisi Edebiyat Hocası olan okul müdürü Mahir İz Hoca, her şubenin dersine birer saat gönüllü olarak gireceğini, sınıf hocalarına bildirir. Mahir Hoca, derslere söylediği üzere girmeye başlar. Her sınıfta dersin konusu, Fikret’in SABAH EZANINDA şiiridir. Tahtaya bu şiiri yazar ve sesli okur. Talebelere okutur. Her sınıfta bir ders, Sabah Ezanında şiiri konu olarak işlenmektedir. Sonrada ”bu yavrular, ezanı unutmasınlar” diye ezanın geri kalan kısmını da, kendisi sesli okuyarak, dersi tamamlar. Müdür Mahir Hoca derslere bu minval üzere devam eder. Bu mevzu, Edremit’ten dalga dalga yayılır. Yankılar halinde Ankara’ya kadar ulaşır. O zaman ‘Maarifin tanınan bir siması Maarif Müfettişi Fethi İsfendiyaroğlu, konuyu tahkik için görevlendirilir. Bu isim aynı zamanda Galatasaray tarihini de yazmıştır. O devir için Ankara’da kendisine:’ ‘Bu adamı ye” talimatı verilmiştir.
Müfettiş Edremit’e gelir. Mahir İz Hocanın okuduğu ezanla alakalı mahallinde yakın bir takibata ve tahkikata başlar. Asırlarca ezan davası güdülen bir ülkede, ezan takibatı yapılmaktadır! Velilerle, talebelerle, muhitle, öğretmenlerle görüşür. En sonunda Müfettiş İsfendiyaroğlu, Müdür Mahir Hoca’yla karşılıklı oturarak konuşmaya başlar:
”Müdür Bey, bu anlatılanlara göre suçun alâsını işlemişsiniz!!! Fakat o kadar güzel kamufle etmişsiniz ki!!!. Sizi tebrik ediyorum. Görevinize devam edin” der.
Bir nesli, bu fedakâr çabalar ayağa kaldırdı. Aşk dolu sinesinde ‘talebe evlattan evladır’ diyerek, bedelini düşünmeden vazife yapan Mahir İz Hoca’ya Cenab-ı Mevla’dan sonsuz rahmetler diliyoruz. Muallim Mahir Baba, yattığın yerler nur olsun. O zorlu dönemde talebesine, bu şiirle ışık olma fırsatı veren Tevfik Fikret’e de, Rabbimden merhameti ile muamele etmesini niyaz ediyoruz.
Sabah Ezanında
Allahü ekber… Allahü ekber…
Bir samt-i ulvî: Güya tabiat
Hâmûş hâmûş eyler ibâdet.
Allahü ekber… Allahü ekber…
Bir samt’i nâlân: Güya avalim
Pinhan ü peyda, nevvâr ü muzlim
Etmekte zikr-i Hallâk’ı dâim.
Allahü ekber… Allahü ekber…
Bir samt-ı ulvi: Kalb-i tabiat,
Bir samt-ı nâlân: Rüh-ı avâlim
Etmekte zikr-i Hâllâk’ı dâim
Etmekte ra’şân ra’şân ibâdet.
Sözlük
Samt-ı ulvi: Yüce suskunluk
Hâmûş: Sessiz, susmuş
Nalân: İnleyen
Avalim: Dünyalar
Pinhan: Gizli
nevvar: Aydınlık, çok parlak.
Muzlim: Karanlık
Ra’şân: Titrek, titreyen
(1897)
Tevfik Fikret