Okulun ilk günleriydi…
Dersime girdim, çocuklarımla kaynaştım. Hepsini tek tek kucakladım, hallerini hatırlarını sordum, iyi olduklarını öğrendim.
İkinci sınıf çocuklarıydı.
Hepsi birbirinden güzel, hepsi birbirinden çalışkan çocuklardı.
Hiçbirinin herhangi bir eksiği yoktu.
Hepsinin yüzü güler, sürekli tebessüm ederlerdi.
Ben sınıfa girince sanki sınıfa öğretmen değil de ne bileyim bir sanatçı girmiş gibi bakarlardı bana.
Kimi saçlarıma övgüler dizer, kimi kıyafetimi methederdi.
Beş on dakika dersimi anlatır, anlayıp anlamadıklarını kontrol etmek için sorular sorardım.
Hep bir ağızdan bağırırlardı “anladık” diye.
Öyle hoşuma giderdi ki bu halleri, vicdanen huzurlu bir şekilde…
Akıllı tahtadan bir video açar kalan zamanda onları ödüllendirmek için onların en sevdiği filmleri izletirdim onlara.
Sınavlara başlayacak nasılsa diye ileriki yaşlara hazırlık olsun diye bir kırtasiye ile anlaşır onlara sürekli test yaptırırdım.
Sınıf annesi iptal edilince sınıf temsilcisi seçtim bir tane, hali vakti yerinde bir veliydi.
Çocukların eksiği gediği olunca belki yardımcı olur diye.
O sürekli diğer velilerden paralar topluyor, o paralarla test alıyor, yardımcı kaynak alıyor, hikayeler alıyor çocukları resmen donatıyorduk bilgiyle.
Hatta özel hocalar tutuyor ben öğretmenler odasında telefonumdan kendimi sosyal medyada geliştirirken o özel hocalar benim öğrencilerimle ilgileniyordu.
Nasılsa velilerimiz zengindi, istediğimiz parayı alıyorduk.
Ne okul idaresi karşı çıkıyordu bu duruma ne de başka bir veli. Çünkü olması gerekeni yapıyorduk.
Bizden iyi bilen de yoktu bu işi.
Bakanlığın yardımcı kaynak yasaklaması pek de mantıklı değildi.
Bakanlığın verdiği kitaplar yetmiyordu ki ikinci sınıf çocuğuna, çocuklar neticede açtı, bilgiye açtı, test sorularına açtı…
Hem törenler yaklaşıyordu bir yandan da törenlerde dans kıyafetleri falan da alacaktık.
Çocuklar dans etsinlerdi hem bilgi hem dans.
Sosyal medyayı sallayan şarkılarla coşturacaktık çocukları, özel dans hocaları da tuttuk.
Veliler ne istersek veriyor nasıl tutmayalım.
Hem mahcup olmasınlar diğer çocukların içinde diyoruz.
Velinin başka ihtiyaçları da önemli ama bunlar daha önemli.
Düşünseniz hak verirsiniz, Milli bayramlarda batılılar gibi dans etmeyen çocuğun ileriki yaşlarda ne büyük travmalar yaşayacağını?
Çocuklarımız testlerde başarılı oldular sonra.
Dans etmeyi de öğrendiler çılgınca.
Evde sokakta her yerde dans ederek yürüyorlar.
İçleri kıpır kıpır oldu.
Her ne kadar itfaiye hortumu ile beyinlerinin doldurmaya çalışsak da sevinçliyiz, kıvançlıyız.
Çocuklarımız evde ana babasından su istemeye,
Büyüklerine karşı saygısız davranmaya,
Arkadaşları arasında bencillik yapmaya,
Eve gelen misafirden kaçmaya,
Nasıl oturulup nasıl kalkılacağını bilmemeye,
Toplumda değil de tek başına yaşıyor gibi bireysel hale bürünmeye,
Sadece zengin olmak için, iyi bir üniversiteye girmek için mücadeleye devam etse de…
Yardımlaşmayı, dayanışmayı, değerlerimize ait ne varsa hepsini aile öğretsin, biz sadece akademik bilgiyi verip sınavlarda başarılı edelim yeter çocukları.
Çocuklar, kaynak kitaplarla özel tutulan hocalarla, kurslarla hazırlansınlar sınavlara, bizler de başarılı olduk diye keyfini sürelim…
Not: Bu tanımlamalara uymayan ve çocuklarımızı değerli bir şekilde eğiten öğretmenlerimiz başımızın tacı…
Mustafa Süs
Böyle öğretmenlerin aldığı para helalde değil