eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Ahmet TEK

Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi mezunu. Hürriyet Gazetesi’nde mesleğe başladı. Muhabir, Yurt Haberleri Müdürlüğü ve idarecilik yaptı. Anadolu Ajansı’nda muhabir, editör, Yurt Haberler Müdürü, Genel Müdür Yardımcısı ve Haber Akademisi Koordinatörü olarak hizmet verdi. Sürekli Basın Kartı sahibi. Milli Güvenlik Akademisi, basın kuruluşlarının düzenlediği çalıştaylar ve Anadolu Ajansı’nın muhabir yetiştirme programında habercilikle ilgili dersler verdi. Uluslararası medya eğitim programlarına katıldı. Baykuş koleksiyoneri, bibliyofil ve seyahat tutkunu.

    İşittin Ama Anladın mı?

    Rakamları bilmeyen hesap yapamaz. Sayıları bilmeyen matematikten anlamaz. Matematik kelimesinin kökeni eski Yunancada ‘matesis’ dir ve ‘Ben bilirim’ anlamındadır. Matematik, ‘bilim, bilgi ve öğrenme’ anlamına gelen ‘mathema’ kelimesinden türemiştir. Sayı ile ilgili olan her şey matematiğe dahildir ama matematik yalnızca sayı bilimi değildir.

    Herhangi bir şeyin birey için değer ifade etmesi, kişinin o şey hakkında bilgisinin olmasıyla mümkündür.

    Sayılar ve dört işlemden oluşan matematiğin en basit hali, önce zihnimizde kavram olarak yer alır. Sonra hayatın içinde, uygulama ile anlamlı ve kullanışlı hale gelir. Rakamların dünyasının gerçeği budur.

    Ya kelimelerin dünyası? Konuşmak için kelimelere ihtiyaç duyarız. Kelimelerle iletişim kurar, kendimizi ifade eder, muhatabımızı anlamaya çalışırız. Kulağında sorunu olmayan herkes, işitir. Kendisine söylenen her söze kulak kesilebilir.

    Ancak işitileni anlamak farklıdır. Kişinin kendini ifade etmesi kelime dağarcığıyla doğru orantılıdır. Kişinin işittiğini anlama kapasitesi de kelime varlığıyla ortaya çıkar.

    Mevlâna’nın, “Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır” sözünü duymayanımız çok azdır. Yine Mevlâna’nın, “Okyanus ne kadar büyük olursa olsun, insan yalnızca kabı kadar su alabilir” deyişi de, yukarıdaki cümlenin farklı tarzda söylenmiş şeklidir.

    Türkiye’nin kitap okumada, okuduğunu anlamakta çok geri kaldığı bir gerçek. Uluslararası Eğitim Değerlendirme Testi (PISA) sonuçlarına göre, Türkiye, okuduğunu anlama becerisinde Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında Meksika ile sonunculuğu paylaşmış.

    Bu araştırma sonucunda, Türkiye’de her iki öğrenciden birinin okuduğunu anlamadığı (kendi dilinde, yani Türkçe cümleleri) ortaya çıktı. PISA’da, okuma becerilerinde düşük performans, bir metindeki ana fikrin anlaşılmasında zorluk çekildiği anlamını taşımakta.

    Türkiye’nin PISA’ya alternatif olarak yaptırdığı ABİDE araştırmasında, okuduğunu anlama konusunda, Türkçe testinde öğrencilerin yüzde 66.1’i orta ve altında, yüzde 33.9’u ise orta ve üstünde cevaplar vermiş.

    Bu demektir ki, Türkiye’de öğrencilerin (dolayısıyla ülkenin geleceğinin) en büyük sorunu, kendi anadilinde okuduğunu anlamamak. Okuduğunu anlamayan kesimin Türkçe yazma sorununun daha büyük olduğu aşikâr. Okuduğunu anlamayan nasıl yazabilir?

    Araştırmalar daha çok okuma üzerinden yapılıyor. Peki, işittiğimizi duyabiliyor muyuz? İşittiğimizi anlayabiliyor muyuz? Bu konuda bir araştırma yapılsa, çıkacak sonucun hepimizi utandıracağını söylemek abartılı olmaz. Ekranlarda en çok izlenen programların içeriğine, programa katılan davetlilerin konuşmalarına, habercilerin her türlü sunumlarındaki kelime dağarcığına dikkat edilirse, asıl sorunun sözel iletişimde olduğunu görürüz. Sosyal medya yazma ve okuduğunu anlama becerisindeki düzeysizliği en net gösteren mecradır.
    Dini ve siyasi konular başta olmak üzere, her alanda işittiklerimiz bir kulağımızdan girip diğerinden çıkmakta. Bunun temel sebebi, konuşulanları anlamama olabilir.

    Anlamak, bilgiyi damıtmak, mukayese etmek ve değerlendirmektir. Beynin bir noktasında işleme tabi tutmaktır. Kelimeler de rakamlar gibidir. Önce zihinde yer alırlar. Kişinin, bir başkasının söylediğini doğru anlama ve empati kurma becerisi, sahip olduğu kelimelerin sayısına, bu kelimelerin gerçek ve mecaz anlamlarını bilmesi ile mümkündür.

    Kelime dağarcığı, insanın gerçek servetidir. ‘Güzel Türkçemiz’, ‘Ne güzel dilimiz var’ diyerek, şişinmek ve övünmek beyhude çaba. Getirisi yok. Böyle yazanların cümleleri bile Türkçe yazım kurallarından yoksun. Dilin güzelliği, önce o dilin kelimelerine sahip olmakla, o dili düzgün konuşmakla, o dili kurallarına göre yazmakla sağlanır.

    ‘Hem kekeme hem geveze’ ifadesi, Türkçeyi kullanmaktaki yetersizliğinden haberdar olmayan kişiler için bir benzetmedir. Üç kelimeden uzun cümleyi anlayamayan kişilerin oluşturduğu toplum, demokrasiden de uzak kalır, teknolojik gelişmişlikten de…

    Değerli insan, usta şair ve yazar Dr. Kamil Uğurlu’nun, ‘Karaman Şehrengizi – Karaman’a Hasretliğim’ adlı kitabında belirttiği şu cümlelerini aklımızdan çıkarmayalım:
    “Dilini iyi konuşan, kendini iyi ifade eder. Kendini ifade edebilen insan, değerlerini sunabilir. Ve diğerlerinden farklı olur.”

    Ünlü bilim insanı Einstein’a “Dünyayı kurtarmak görevi sizde olsa ve yalnızca bir saatinizin olduğunu söyleseler ne yapardınız?” diye sormuşlar. Cevabı, “55 dakikayı sorunun ne olduğunu anlamaya harcar, kalan 5 dakikayı ise çözüm için kullanırdım” demiş.

    Anlamaya çalışmak, her konuda daima ilk adımdır. Anlamak ise ayrıcalıktır. Hz. Muhammed’in (Sav) duasıdır: “Allahım bana eşyanın hakikatini göster.”

    NOT:1- Sayı: Rakamlarla yazılmış her şey. (Sayma, ölçme, tartma gibi işlemlerin sonunda bulunan birimlerin kaç olduğunu anlatan söz; örneğin bir, dokuz, seksen, bin, milyon vb. birer sayıdır.)2- Rakam: Sayıları yazmaya yarayan semboller. (15 iki rakamlı bir sayıdır)*Sayılar sonsuz, rakamlar sonludur. Her sayı bir rakam değildir. Her rakam bir sayıdır.

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    1. Mustafa dedi ki:

      Ahmed Bey Kardeşim. Harika bir makale olmuş. Kaleminize yüreğinize ruhunuza sağlık. Sahasında en güzel bir yazı olarak gördüm. Demek ki; Başarı başka bir şey, yetenek bir başka şey. Her ikisi bir araya gelince, hele hele severek te yapılıyorsa okuyucuya doyumsuz bir hediye demektir. Muhabbetle kucaklıyorum.