‘Put akımlar!’
Muazzez İlmiye Çığ vefat etti. Kendinden geriye bir sürü aşırı ifadeler kaldı. Bunlardan birisi de ‘Atatürk olmasaydı milli kimliğimizi ve Türklüğümüzü kaybederdik’ sözleridir. Türklük kaybedilecek bir obje ve nesne midir ki kaybedilsin? Bu sözlerin elbette ilmi bir değeri yok. Çığ’ın kendisi de zaten ilmi bir kişilik değil ideolojik bir kişilikti. Türklüğü korumaya dini değerleri ilave etmemiştir. Sözgelimi ‘olmasaydı ezanı koruyamazdık, olmasaydı camileri ve Kur’an-ı koruyamazdık’ vesaire gibi laflar etmemiştir. Zira onlarla başı hoş değildir. Bu manevi değerlere uzak ve yabancı olması onları zikretmesini engellemiştir. Onlara kıymet atfetmemesi nedeniyle ağzına almamıştır. Kendisine karşı tutarlı olmuş ve Aziz Nesin gibi davranmıştır. Bu da yani seçici davranması da onun Türklüğü koruma noktasında söylediklerini gerçeğin dışında itibari hale getirmektedir.
Kemalizm ideolojisine daha ziyade onun gibi aşırı tipler sahip çıkmıştır. Bu da Kemalizm çığırını aşırılıklara açık hale getirmiştir. Malik Binnebi ‘düşünce gidince yerini put doldurur’ demiştir. Tartı gidince saksı da gider. Macid Arsan Geylani de ideolojik akımların zamanla put akımlar haline dönüştüğünü söyler. Arap milliyetçiliği gibi. Bu ideolojiler modern çağın putlarıdır. Gerçeklerin sağlaması akılla, o da serbest ortamlarla kaimdir. Kimi akımlar da zamanla kemikleşerek tartışılmaz hale gelmekte ve korunması genellikle dayatmalarla yürümekte yani ilmi ve idari istibdat dairesinde olmaktadır. Bu durumda tartışmalar mugalatayı dönüşmektedir.
Muazzez İlmiye Çığ’ı hatırlatan isimlerden birisi de Celal Şengör’dür. Elbette az çok malumatı ve ilmi müktesebatı vardır ama Kemalizm gibi konularda kısa devre yapmaktadır. O da Kemalizm’de aşırıya gitmektedir. Yergi değil övgü makamında ‘dahi diktatör’ demiştir. Müesses nizam olarak Kemalizm de bunu içeriyorsa gözden geçirilmelidir. İstibdat padişahlıkta makbul olmadığı gibi cumhuriyet idaresinde de makbul değildir. 0 5 Ağustos 1935 tarihinde Cumhuriyet gazetesi ‘Mustafa Kemal yarım ilahtır’ diye başlık atmıştır. Fransız Devrimiyle birlikte Jakoben bir sınıf türemiştir. İstibdadın Fransız tarzı ifadesidir. Fransız cumhurbaşkanlarından Mitterrand bir defasında ülkesinde cari olan başkanlık sistemiyle kraliyet rejimi arasında karşılaştırma yapması istendiğinde şöyle söyleyecektir: Başkanlar yarı ilah sayılırlar!
Çığ ile Şengör; her iki isim de Mustafa Kemal’i dahi olarak tanımlamaktadır. Deha da bir nevi insanüstülüğü iması vardır. Friedrich Nietzsche gibi isimlerde dahi olarak algılanabilirler. Onlar bu sıfatlarını aşırılıklarından kazanmaktadırlar. Bu açıdan Muazzez İlmiye Çığ ve Celal Şengör gibi isimlerin deha ve dahilerle alakalı yargıları itibaridir. Hakikate yol bulamazlar.
Son günlerde bu tartışmanın boyutlarından birisi yine ezan üzerineydi. CHP Başkanı Özgür Özel ‘ o olmasaydı ezan da yoktu’ demiştir. Hangi bağlamda söylerse söylesin bu laf yerine oturmuyor. Kastettiği Mustafa Kemal ve devresi. Halbuki ezan 17-18 yıl aslından uzak bir şekilde okunmuştur. Zaman zaman hala da ezanın revize edilmiş halini savunanları çıkıyor. Nusret Demiral gibi. Ayasofya nasıl tatil edilmişse ezanlar da bir dönem aslından koparılmıştır. Bugün ezanı susturmakta İsrail bile aciz kalmaktadır. Onun dışında hangi İslam ülkesi emperyalist tasallutuna yakalandı da ezandan mahrum oldu? Halbuki inkilaplar adı altında, bir takım dini müesseseleri kaldırmıştır. Tekkeler gibi. Bazıları cevap mahiyetinde ‘tekkeler kapatılmadan kapanmışlardı’ diyerek mazeret gösterebilirler. Bu görüşün isabetli yönleri de bulunabilir. Yine de bu gibi dini müesseselerin kapatılması sonrasında yerleri boş kaldığından sosyal iklim manevi çoraklık ve manevi kuraklıkla malul olmuştur. Kışlanın, dini alanın eğitimin çekişme ve günlük siyasetin üzerinde kalması gerekir. Aksi takdirde toplum manevi sütunlarını kaybeder ve yıkılmaya yüz tutar. Din gelecek nesiller için de hayatidir ve güvenilir bir müessese olarak kalmak zorundadır. Çekiştirme alanı olmamalıdır. Elbette din adamları da kucaklayıcı olmalıdır. Kazandığı ilmi ve ahlaki seviye ile birlikte tartışmaların odağında değil üzerinde kalmalılar.
Buna mukabil reşit bir toplumun güdümlü ve dayatılmış ideolojilere ihtiyacı yoktur. İdeolojiler dayatmak yerine toplumu reşit hale getirmeliyiz.