Cuma günü Kürt Ahmet aradı Viyana’dan. “ Ağabey; Hikmet abi vefat etmiş; haberin olsun!“ dedi üzüntülü bir sesle. Türkiye’de vefat etmişti Hacı Hikmet. Çok üzüldüm bunu duyunca. İçim sızladı. Yirmi yedi yıl evvel hicret ederken Viyana’da tanımıştım onu. Resul Hoca, Mehmet Altuntaş ve Hikmet Çetin birlikte idiler. İlk görüşte onun insana candan güven veren bir dost olduğunu anlamıştım. Çok kahrımı çekmişti o. Çok kederlendim. “Ah ölüm, ah!” dedim içimden. Demek her birimizi ayrı ayrı ziyaret edersin günü geldiğinde. Ruhlarımızı geldiği o ruhlar alemine geri götürmek için Azrail eliyle. Dünya sürgünümüzü sonlandırmak için gelirsin bize. Ölüm bir hiçlik değil, yeniden diriliştir öte aleme. Gerçek ve ebedi aleme bir davetiyedir. Ne güzel insan idi Hacı Hikmet, ne güçlü insandı! Onunla ; Resul Hoca, Veli Ünal, Fevzi Öztürk ve rahmetli Bosnalı Yakup ile güzel maceralarımız vardı. Bu dostların muhabbetleri Viyana’da her zaman bir örnekti. Onlarla bira araya her geldiğimizde, dünyamız şenlenirdi. Hele Hüseyin Ünal ve Mehmet Vural Ağa da o cemiyette varlarsa sevincimize, sevinçler katılırdı. Onların bu muhabbetleri tarihe geçecek birer toplantı olurdu. Bu güzel dostlardan Bosnalı Yakup Gül erken gitti acı bir ölümle. Yıllar geçti O’nun sızısı hiç dinmedi içimizde. Onun o acı ölümü hâlâ taze bir yara gibi işler ciğerimizde. Onu her andığımda sanki ciğerimden bir parça gider. O dünya tatlısı ve dava delisi bir can kardeşim idi. Yakup’un ardından Asım Batur ağabey gitti. O da dağlar gibi Erbakan Hoca’nın ardında durandı. Bingöl’ün yüce dağları gibi dik duran bir dava eri idi. Onun ardından da Ali Rıza Bilgiç yolcu oldu öte aleme. Bunlar ki, hicretteki yıllarımda bana can yoldaşı olmuş, gönüllerini ve hanelerini açmış insanlardı. Ruhları şad olsun bu önden gidenlerin. Hacı Hikmet az mı taşımıştı sırtında : ‘ Gurbet Kitaplığı’mdaki yüzlerce (uykusuz gecelerimi vererek okuduğum) kitaplarımı; tatil için yurda dönen yirmi sekiz şubat zalimlerinin zulmünden kaçan Viyana Üniversitesizlerinde okuyan başörtüsü mağduru kızlarımızla Türkiye’ye gönderirken. Hacı Hikmet temiz, huzurlu ve sıcak aile yuvasında değerli eşi ve çocuklarıyla bize az mi hizmet etmişlerdi? Ne günlerdi ya Rab! Ne günlerdi! Birden bunlar geldi aklıma. Hemen oğlu Ertuğrul ’u aradım. Ercan , Hülya ve Derya ile de görüştüm. Değerli eşine başsağlığı dilerim. Hayırla yar ettim kardeşimi. Bu acı , keder ve hüzün beni boğarken; bir de bugün öğlenden sonra Linz’den aziz kardeşim İzzet Polat aramaz mı beni ? Hem de bu Pazar günü İstanbul’da vefat eden aziz dostum Yakup Karaca’nın taziyesine giderken. Telefon acı acı çaldı. Ekranda İzzet Polat beni arıyordu. Açtım. “ Başımız sağolsun; Mehmet Vural Ağa da bugün vefa etti! Haberimiz olsun abi ! “ dedi kederli bir sesle. . Üzüntüm katmerlendi. Dilim lal oldu. Hikmetin vefatından da haberi olmuştu İzzet’in. Konuştuk Ağanın özverisinden ve yiğitllklerinden. Hayırla yad ettik onu ve acı yatlı eski günleri anarak . Kader bu, ne gelir ki elden? Dünyaya elen mutlaka günü gelince o geri gidecektir. Allah rahmet eylesin. Ruhu şad olsun! Ben hemen değerli kardeşim Hüseyin Ünal’ı aradım. Hüseyin dizlerinden ağır bir ameliyat geçirmişti birkaç gün önce. Ona da acil şifalar diliyorum. Hüseyin acı haberi doğruladı. “ Evet ağabey ; Ağa bugün vefat etti. Başımız sağ olsun!“ Hüseyin’in sesi titriyordu. Onun en yakın dostu ve akrabası idi Mehmet Ağa. . Zaten Mehmet Vural Ağa uzun zamandır o amansız dertten yatıyordu. O meret dert her yanını sarmıştı. Onun yakasını bırakmamıştı bugüne dek. İşte alıp götürdü o dev gibi adamı aramızdan sonsuzluk alemi öte aleme. Yolun açık olsun Mehmet Ağam! Allah rahmet eylesin , mekanları cennet olsun bu iki dostumun da. Onlar gülerek gittiler ,artlarında kederli dostlarıyla ;gözü yaşlı aileleri kaldı. Daha Hikmet’in acısı dinmemişken bir de bu koca dev adamın acısı geldi birden benim üstüme. Belim büküldü. Onların yapıkları iyilikleri geldi bir bir gözlerimin önüne. Ne sehi adamlardı. Ah ölüm, ah ! İnkar edilmez bir gerçeksin. Ve insanların ağzının tadını kaçıran bir vakasın ! Nereye kaçsak ;kurtuluş yok senin elinden? Mehmet Vural Ağa tam bir ciddiyet ve cemiyet adamı idi. O’nunla dost olmak bir ayrıcalıktı. O, gurbetteki sılam İhsan Süreyya Sırma Hoca ile kanka ve beni de çok severdi. Onun o ciddi sohbetleri asla unutulmazdı. Hikmet Çetin rahmetliyle araları çok iyi idi. Hüseyin Ünal ile Mehmet Vural Ağa Yozgat’ın o yiğit havasını hep Viyana’da yaşatırlardı. Onların akrabalıkları yanında asıl dostlukları daha ağır basardı Hüseyin Ünal ile. .Her ikisi de iyiliksever ve kadirşinaslıkta biri biriyle yarışırlardı. Çok iyiliklerini gördüm. Kazancı Kürt Ahmet’le güzel muhabbetleri vardı. Resul Hoca ise bu sohbetlerin tuzu idi. Resul Hocasız hiç bir muhabbet ; muhabbet sayılmazdı. Resul hoca bu sohbetlerin olmazsa olmazı idi. Onun o güleç yüzü ve mahareti çok önem kazanırdı bu toplantılarda. Başta değerli kardeşim Mustafa Mullaoğlu, Yakup Gül, Fevzi Öztürk ,İlhan Hoca, Süleyman Hoca, Mehmet Emin Kılıç hoca, Bekir Ersungur, Gürcü Mahmut, İzzet Polat , Bayramali Coşkun , Mustafa Köse , Veli Ünal ve Mehmet Altuntaş’ta bu sohbet halkasının birer can yoldaşları idiler. Her birinin ayrı ayrı değeri vardır benim gözümde ve yüreğimde . Daha Hikmet’in acısı geçmemişken; bir de Mehmet Vural Ağa senin bu acın benim acımı kat be kat artırdı. Ağzının tadı kaçtı. İçim sızladı. Zira sizler benim ; 28 Şubat zulümden kaçıp sığındığım gurbetteki can dostlarımdınız. Şimdi kederden bir anda adlarını sayamadığım diğer gurbette ki onlarca değerli dostlarıma da selam olsun. Onların hepisine de ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. İyi ki varlar? Onlarında yüreğimde ayrı ayrı yeri vardır. Nasıl unuturum o dar günün can yiğitlerini ? Hemen Mehmet Vural Ağa’nın oğlu İsmail Vural’ı aradım. Acılarını paylaştım. Çok üzüldüm. Rahmetli Mehmet Ağa ; çocukları için nasıl yüz akı ise, benim için de güvenilir bir dost , hayırsever bir yürek ve kavi bir Müslüm idi. O, mert biri idi. O, sözün eri idi. O, sert bakışları arasında altın bir yürek taşırdı. Onunla dost olmak bir ayrıcalık olsa da aslanla dost olmağa benzerdi. O, dostuna güven , düşmanınına da korku salardı. Onunlarla çok hatıralarımız vardır. Gerek Avusturya , Viyana da ve gerekse Türkiye’ de. Daha anlatılacak çok şeyimiz var bu değerli dostumlarıma dair . Ama şimdilik bu kadarla yetineceğim. Viyana da gurbetçilere mümtaz örnek olmuş insanların başında Mehmet Vural Ağa gelir! O, işçilikten patronluğa yükselmiş iyi bir gurbetçi idi. O, büyük bir iş adamı ve itibarlı bir Müslüman olarak hayatını yaşadı ve tüm Avusturya da nam salmış bir dost idi . Viyana; vefatınla bugün yetim kalmıştır aziz dostum Mehmet Vural Ağam! Pazar yeri ise, Ağasını kaybetti bugün. Sen hep kalplerde yaşayacaksın , aziz dostlarım güzel insanlar. Yolunuz açık olsun. Ruhlarınız şad olsun! Bizden de selam söyleyin önden giden tüm dostlarımıza. Günümüz gelince bizlerde geleceğiz sizin yanınza. Başta kederli ailelerinize , acılı evlatlarınıza ve sizleri seven tüm dostlarınıza Yüce Rabbim’den sabırlar diliyorum.
Cümlemizin başı sağolsun. İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciün
İbrahim Halil ÇELİK