Ankara’da öyle çoklar ki, üstelik sayıları sürekli artıyor. Hem çoğalıyor hem şişmanlıyorlar. Besili ve yağlılar. Kanatları bile tombul; boğazlı kazak giydirilmiş balonlara benziyorlar. Ne ürkeklikleri var ne de telaşları. Yavaş mı yavaşlar. Bunca ses, bunca kalabalık arasında bunca sakinlik… Hayret ki ne hayret!
Bizim kuşak çocukken, güvercinler yüz metreden bizi takibe alır, başlarını kaldırır, kuyruklarını yayar, uçuş pozisyonuna geçerlerdi. Yakınlarına kimseyi yaklaştırmazlardı. Şimdi sakınmıyorlar ve ürkmüyorlar. İnsanoğluyla aradaki mesafeyi kaldırdılar. Korkak ve endişeli hali çoktan terk ettiler. Neredeyse ayağımızın altında ezilecekler. Öylesine aldırmaz oldular.
Ulus Meydanı, Hacı Bayram, Sıhhiye Abdi İpekçi Parkı, Kızılay Güvenpark, Kurtuluş Parkı ve Kuğulu Park güvercinlerin hakimiyetine geçen bölgeler. Sınırlarını ve hakimiyet alanlarını sürekli genişletiyorlar. Sahalarına girince onlara zarar vereceğimden korkuyorum. Çiğneyecekmişim gibi oluyor. Adımlarımı minik minik ve çok dikkatli atıyorum. Ki güvercinlere basmayım. Bir de yağmur yağmaya görsün, meydanlar eriyen pisliklerle cilalanıyor, kayarak düşmek işten bile değil.
Güvercinlere ne oldu böyle? Kentlileri güvenilir mi görmeye başladılar? Genetik korkularından arındılar mı? Güvercinler için her mevsim bahara dönüştü. Havada bulut yoksa hepsinde bir coşku, bir eda, bir tavır, görmeye değer.
Yem vermeye kalkınca, onlarca kanat “pat pat” yaparak havayı yarıyor. Bir yarıştır başlıyor. Yemleri havada kapmayı bile öğrenmişler. Bir karışlık yer iki güvercine dar gelirken, bir avuç yem, bir karışlık alana onlarca güvercini istifliyor.
Güvercinlerin doyma hissi var mı? Yoksa onlar da bizim gibiler mi? Kuş kadar midesi var lafına inanmayın. O mide dünyayı yalayıp yutsa doymayacak türden. Kuşların sindirim sistemi insana göre çok farklıymış. Metabolizmaları hızlı çalışır ve çok enerji harcarmış. Kuşlarda doyma hissi yokmuş.
Öyle çok yem yiyip uçamayacak kadar kursağını dolduran güvercinleri siz de görebilirsiniz. Ya da benzerlerini… Bir dostuma, kaldırımdan yürüdüğümüz sırada bize yol vermeyen obez güvercinleri gösterip, “Şunlara bak! Bir gün uçamaz hale gelecekler. Kanatları, ağırlıklarını taşımayıp tavuklaşacaklar” demiştim.
Bu sözüme tepki gösterdi. Türlerin evrimi tezinden esinlendiğimi düşünerek, “Güvercin yaratıldığında nasılsa kıyamete kadar o halde kalacak. Güvercin tavuklaşamaz. O uçmaya devam edecektir” demişti.
Bu konuşmadan 3-5 yıl sonra bir dergide güvercinlerle ilgili makale okudum. Makalede güvercinlerin her gün yaklaşık 70 kilometre uçmaları gerektiği vurgulanıyor ve günümüzde yeme erişim imkanları artan güvercinlerin daha az uçtukları için teleklerinin zayıflayacağı ve uçamayacak hale gelecekleri iddia ediliyordu.
Bu konu benim alanımın dışında. Kuş bilimciler doğrusunu bilir. Ben gözlemimi dile getirmiştim. Darwin filan da aklıma gelmemişti.
Demem o ki, kent yaşamı ve insanlığın geldiği nokta, tabiatı, tabiattaki her canlıyı bir şekilde etkiliyor. Bu etkiden güvercinler de nasibini alıyor. Bizim gibi istifleme, biriktirme, yığma aşamasına geçememiş olsalar da güvercinler, doymama yönünden insanla aynı çizgide desem, itiraz eden olur mu?
Bir de susam müptelası güvercinler var. Malum, Ankara simidi lezzetiyle meşhur. Coğrafi işaret de aldı. Güvercinler de Ankara simidinin tadını keşfetmiş. Bir kendine bir de kuşlara simit alıp parklara giden tanıdıklarım var.
İstanbul’da vapurdan atılan simitleri, çevik kaleci gibi, havada kapan martılar, Ankara’da henüz gösteri uçuşlarına çıkmadılar.
Ankara’da martı yok sanmayın. Balık kamyonlarıyla gelip Ankara’ya yerleşen martıların sayısı her yıl artıyor. Her göçmen gibi, onlar da henüz çarşıya pazara inmeye cesaret edemiyor.
Nerde hareket, nerde kalabalık, güvercin ve serçeler oradalar. Kendilerini şehrin kadim sahipleri görüyor olmalılar. Martılar varoşlarda ve gözden ırak yerlerde, güvercinler ve serçeler canlarının istedikleri her yerde…
Güvercinler ağırlıkları arttıkça havalara giriyor. Önce yürüyüşleri değişiyor. “Pıtı pıtı” sesi yerini “pat pat”a dönüştürüyor. Sağa, sola, öne arkaya sallanmayı öğrenmişler. Böyle caka satıyorlar. Çalımlı çalımlı, kostaklanarak yürümeye başlamışlar.
Dünyada her canlı birbirine benziyor. Güvercinleri izlerken buna daha çok inanıyorum. İnsanda mide, güvercinde kursak. Yaratılışa aykırı her eylemin, her davranışın müsebbibi ilk organ mide olmalı. İnsan için ekmek, güvercin için yem. Kolayından elde etmek, zahmetsizce ulaşmak isterseniz ayak altında dolanıp korkmamayı öğrenmek zorundasınız.
Bir serçenin kendinden 20 kat ağırlığındaki güvercinin ağzındaki lokmaya ortak olduğunu gördüm. İri bir simit parçası güvercinin gagasından düştü. Serçe bu fırsatı kaçırmadı, simit parçasının üstüne çıktı. Güvercin, o parçadan vaz geçip yeni bir yeme yöneldi.
Koku romanıyla dünya edebiyatına hızlı bir giriş yapan Alman yazar Patrick Süskind’in Türkçeye de çevrilmiş Güvercin adlı 75 sayfalık bir eseri vardır. Okuyalı 10 yılı geçti. Ama apartman boşluğundaki güvercinin gözleri adeta karşımda. Öyle canlı bir anlatımdı. Yazar, kelimelerle güvercinin fotoğrafını çekmiş. Bir büyük şehirde bir yalnız adamın hayatının bir güvercinle nasıl alt üst olacağını merak ederseniz, “Güvercin” bir solukta okuyacağınız kitap.
Günün Sözü: Rızık, peşimizi bırakmayan nimetler toplamıdır.
Ahmet Tek
Ahmet Tek üstad, çocukluğumdan beridir avcılık yaparım, bu sebeple doğayı çok iyi tanırım. Obez olmaları üzücü lâkin iyi ki o güvercinler kentleştiler çünkü tarım arazilerinde karın doyurmaya giderlerse zehirlenip ölecekler ve nesilleri azalacaktır. Tavşan, keklik, tilki, karga, kartal, çakal gibi hayvanların tamamı birbiri ile ilişkilidir ve tarım zehirlerinden etkilenen birbirine silsileli bu hayvanlar doğada süratle yok olmaktadırlar, keşke onları da kentli yapabilseydik yada tarımı doğaya zararsız yapabilseydik.
Üstadım çok teşekkürler. Bir de kuş yetiştirme hastaları olan kuşçular var ki hep gıpta ile bakarım.
Bizdeki güvercin besleme merakı başka ülkelerde de var mı acaba. Yaban hayvanlarının beslenmesi genel olarak uygun görülmez. Beslemek yasaktır diye uyarı levhaları bile vardır. Ama biz onlara kıyamayız. O yakınlığı severiz.