Toplumun eğitimi açısından rol modellerin büyük bir önemi vardır ve bunu herkes bilir. Her toplum, büyük beklentilerle rol modelleri kullanarak toplumsal değişimi amaçlar. Öneminden dolayı bu konuyu pek çok kişi gündemine alır, bu konu tekrar tekrar yazılır ve dikkat çekilmeye çalışılır. İnsanların, bildikleri halde, vura vura kafalarına, gözlerine ve kulaklarına sokulması gereken bir konudur bu…
Rol modeller iyi insanlar için bir eğitim aracıdırlar. Kötü insanlar ise kendi çıkarları yönünde toplumu şekillendirmek için kullanırlar rol modelleri. Ama kötü insan kimdir, iyi insan kimdir, kimler iyi, kimler kötü rol modeldir, bunları tartışarak sonuca bağlayamazsınız. Ben de bana göre iyi, bana göre kötü olanlar üzerinden birkaç satır karalayacağım. Umarım görüş birliğinde olduğum kitlenin boyutu büyük çıkar…
Medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte rol modeller çok daha ön plana çıkmıştır. Ancak rol model olarak ön planda yer alması gerekenler maalesef izlenirlikleri veya takip edilirlikleri düşük olduğu için böyle bir amaç için tercih edilmez hâle gelmişlerdir. Bunların yerine gerekirse ücret ödenerek tanınmış kişiler çıkarılmaktadır.
Tanınmışlık her zaman için veya her konu için iyi bir şey değildir. Bir kişi tanınmış ve iyi bir film sanatçısı olabilir, ama geçmişinde uyuşturucu kullanımı hikayesi varken mesela sigaranın kötülüğüyle ilgili bir tanıtım filmine çıkaramazsınız.
İki gün evli kalıp sonra boşanan, sonra tekrar evlenip kısa sürede boşanan bir sanatçıya aileyle ilgili bir program yaptıramazsınız.
Bir ara meme kanserine dikkat çekmek için tanınmış bayan sanatçılara üstleri açık fotoğraflar çektirilerek neşredilmişti. İnsanın hemen aklına gelmez mi etek altı bir bölgenin hastalığına dikkat çekmek için ne yapardı bu insanlar acaba diye!..
Hayatımızdaki israfa dikkat çekmek istiyorsunuz, ama öyle bir kişi seçmişsiniz ki hayatı israf üzerine kurulu. Hani diyetisyene gidersiniz zayıflamak için, ama diyetisyeni iki porsiyon görünce kaçasınız gelir ya… O anda aklınıza doktorlarla ilgili söylenen söz geliverir: “Dediğini yap, yaptığını yapma.” Bir de bunun hocalı versiyonu vardır, “hoca şöyle yaparsa cemaat …” diye başlar…
Cami hocası üzerine söylenen o sözden gelelim bizim hocalarımıza. Üniversite hocalarımıza.
Biz hocalarımızı çoğunlukla hayırla anmayı isteriz, kötülüklerini görmek istemeyiz, ama o kötülükler gelir dürtülür gözlerimize. Güzel gördüğün yerlerini örnek al, gerisini boş ver diyeceksiniz, öyle olmuyor işte. Ardından gelenler de her yönüyle onların izinde yürüyüp gidiyorlar.
Bir hocamız vardı, geç vakitte üniversiteye gelir, öğlen olunca muayenehanesine geçerdi. Geç vakitlere kadar hasta bakar, çantalar dolusu para kazanırdı. Mesaisini yarıda bırakıp ayrıldığı için hoş karşılamazdık. Sonra duyduk ki hocamız hayrına bir yere okul yaptırmış… Şaşırıp kaldık.
Başka bir hocamız bıçak paralarından köşe dönüyor derken üniversite kurduğuna şahit olduk bir gün.
Yine başka bir hocamız üniversite ve öğretim üyeliği yıllarında birilerine kazık atarken, borçlarını ödemezken bir de bakmışsınız ki bir fakülteye dekan olmuş!
Bir hocamız hastaların gözünde bir iyilik abidesi iken bir gün duyuyorsunuz ki devlet hastanesinin ameliyathanesinden kendi özel kliniğine malzeme aktarıyormuş.
Verdiğim bu örnekleri onla, yüzle, belki binle çarpın. Bunlar bizim rol modellerimiz! İşin daha da kötüsü bu örnekleri gördüğünde kendi kafasından “Ben onlar gibi olmayacağım.” diye geçiren, hatta bunu dile döken o kadar çok arkadaşın o pozisyonlara geldiğinde öncekilerden farklı bir tablo çizmemesi, hatta gideni aratır bir durum sergilemesi. Hani bazı kurumlar için derler ya, “Rüşvet almazsan barınamazsın. Sakın rüşvet alanların tekerine taş koyma! Aksi takdirde kendini kapıda bulursun.” Bizin hocaların oturdukları yerlerde de böyle bir sistem mi vardır acaba?..
Sonuç itibariyle gerek bireysel, gerek kurumsal, gerekse toplumsal olarak rol modeller seçerken çok dikkatli olmamız, ince eleyip sık dokumamız şarttır.